hesabın var mı? giriş yap

  • 18-19 yaşındayım o zaman. bir gün sürekli takıldığımız bilardo cafe'de üç arkadaş oturuyoruz, muhabbetteyiz. derken cafeye üç kız geldi bir masaya oturdu. cidden çok güzellerdi ama. fena. neyse dedik tanışalım bir şekilde ama nasıl. hiçbirimizin de gidip konuşmaya yemiyor.

    madboy: kola gönderelim. hayırdır falan diyeceklerdir illa, zaten deyişlerinden anlarız, ters giderse, kapıdan ilk girenlere kola ısmarlayacaktık, öyle bir karar almıştık sebebi bizde saklı, siz girdiniz size ısmarladık deriz.
    -: meyve suyu gönderelim kola belki içmezler ama meyve suyunu kesin içerler. bazı insanlar var ya kola içmez.

    garson osman abi çağrılır.

    madboy: abi şu arkadaşlara üç meyve suyu sana zahmet. neli olduğu farketmez. sana diyecekler biz istemedik şu arkadaşlar gönderdi dersin.
    osman abi: tamam.

    osman abi gitti meyve suyu yapmaya. o sıra kızlardan biri kalktı lavaboya gitti. gitti gelmez. o sıra osman abi masaya meyve sularını bıraktı. kızlar o lavaboya giden söyledi hesabına buna bir şey sormadılar muhabbetlerine devam ettiler. osman abi bekliyor hayırdırı ama diyen yok. osman abi'ye ayrıl yaptım kaşla gözle. dedim içimden lavabodaki gelir der hayırdır diye çağırırlar nasıl olsa. geldi o da oturdu. o da sandı herhalde masadakiler söyledi yine bir hareket yok. dedim osman abi al parasını bizi karıştırma.

  • geçen sene, kocasını bir kaç sene önce kaybeden teyzemle alışverişe çıkmıştık. elli yaşlarında bir kadın.
    pentideyken ona da bazı modeller gösteriyordum bak renkleri ne kadar güzel sana da alalım diye. çok utandı ve geçiştirdi beni.
    sonrasında evdeyken sordum, hayatı boyunca krem ve beyaz düz çamaşır kullandığını söyledi. yeni evlendiği zamanlarda heveslenip almış renkli dantelli çamaşırlar ve kocası haşlamış bunu hayat kadını* mısın diye. sonrasında hiç eli varmamış.
    daha sonrasında hediye olarak bir kaç set aldım. geçen sordum, kendine de almaya başlamış. ne kadar güzeller diyor.
    kadınlar hevessiz değil, türkiyede komple hayata bakış açısı rezalettir.
    öncelikle, başka kadınlarda fantezi iç giyim görünce bayılıp da eşinde görünce suçlayan türk erkeklerini sorgulamak lazımdır.

  • bugun fince bir kitap okurken bu dilde de ayni bizde oldugu gibi pekistirme oldugunu fark ettim. mesela, "yksin" yalniz demek; "ypöyksin" ise yapayalniz... "ypö" tek basina anlamsiz bir kelime.

    örnekleri cogaltmak gerekirse:
    typötyhjä: bombos, "thyjä" bos demek.
    upouusi: yepyeni. "uusi" yeni demek.
    täpötäysi: dopdolu "täysi" dolu

  • gel de medeniyetsizlere telefon numarasının kişisel verilerden biri olduğunu anlat. konu whatsapp değil anlat. telefonla taciz edebileceğini anlat. vasıfsız bir memur aracılığıyla telefondan adrese kadar elde edilebileceği, tacizin fiili duruma dönüşebileceğini anlat.

    bir insan görünmek, ulaşılmak, bilinmek istemiyorsa; istemiyordur. nokta. bitti.

    esprilerinizi ailenizdeki kadınlarla paylaşıp kahkaha atabilir, onların numaralarını umumi tuvaletlere yazabilirsiniz. diğer insanlara karışmayın yeter.

  • sadat adlı akp'nin paramiliter şirketi tarafından türkmenlere karşı savaşan teröristlere gittiğinin söylenmesidir. o yapılanmanın araştırılması gerekiyor.

    tuğrul türkeş de aynısını söylemiş ve hemen başbakan yardımcısı yapılmıştı. aynı sözü söyleyen can dündar ise vatan haini ilan edilmişti.

    edit: bir alttaki tescilli aktrolün hezeyanlarına bakınca nasıl da kuyruk acısı yaşadıklarını anlayabiliyoruz. aynı mafya babası muhalefete laf söylediğinde hunharca alkışlayan kekolar şimdi ciyak ciyak bağırıyor. tuğrul türkeş ''vallahi de billahi de o tırlar türkmenlere gitmiyordu, teröristlere gidiyordu'' dedi, ona makam verdiler. ama başkası söyleyince hemen terörist oluyor. islamcılık böyle bir şey.

  • babasının: binlerce flörtüm oldu. bir gece bir bayanla beraber oldum ve bir daha da görmedim. sonra 'çocuğum var' diyerek çıktı.

    bu çocuk o çocuk aq.

  • abartılan kızdır. hayır 19 litrelik damacanayı sonuçta 1 saat kucağımızda taşımıyoruz. önce yuvarlaya yuvarlaya sebilin yanına kadar getirip sonra hadi bakalım deyip yerleştiriyoruz. yok kıllıdır yok süleyman abidir yok ayı gibidir. hiçbiri değilim ama yapıyorum.

  • sovyet tutuklu kampları sistemi; 1919’da zorunlu çalışma kampları olarak kuruldu; 1930’da tutuklu kamplarına dönüştürüldü; milyonlarca insanın tutuklu olduğu bu kamplar siyasal polis örgütünün denetimi altındaydı; tutuklular arasında köylüler, muhalif aydınlar, etnik azınlıklar ve adi suçlular bulunuyordu.

  • mal tribün liderleri nedeniyle maç boyu "bizim için antep'e de koy" diye bağırdığımız maç. he amk herkese koyduyduk bi antep kaldıydı.