hesabın var mı? giriş yap

  • saykodelik yılbaşı partisi. dansözde ucuza kaçmışlar. bütçe yetmemiş herhalde daha kaliteli ve dans edebilen bir dansöz getirtmeye. ayrıca adnan oktar'ın kendi evinde* verdiği davete sonradan katılması da garip. bence kızlara kapıyı bizzat kendisi açmalıydı. o ne öyle adam kendi evine misafir gibi sonradan geliyor.

  • 5g ye gecmek icin uydu modulu degistirmeye gerek yoktu. 4g ayni zamanda 5g ninde altyapisini olusturur.
    cehalet kotu sey. cok kotu.

    edit: lte, yatirim maliyetlerinden yakinan servis tasiyicarinin ihtiyaclarini karsilamak icin tasarlanmistir. yazilim ve ctcss optimizasyonuyla artik jenerasyon degisiminde ciddi farkliliklar ortaya cikmamaktadir.

  • habere bakıyorum da , alakasız şeylere çağrışıyorum ,

    şöyle ki ; mevzu bahis kendi arabası olunca hırs yapmış abi eliyle koymuş gibi 3 günde bulmuş aracı , ah da mesela vatandaşın arabası olsa kim bilir ne zaman bulunurdu ya da bulunur muydu acaba dedirten hadise.

  • ''halkın devlete yük olmaması gerekiyor.'' demiş.
    devlet bize neden yük oluyor peki? vergiler altında eziliyoruz. araba alırken 2 tane de devlete alıyoruz. nefes almak için para veriyoruz. işimiz ve gelirimiz yok diye zorunlu sağlık sigortasına para veriyoruz. devlet halkına gereken hizmeti sunmakla yükümlü.

    devlet bize yük olmaktan çıksa zaten kimse kendi ağırlığı altında ezilmez.

  • sebebini anlayamadığım dert. 5-6 katlı otoparkta ilk kattan yer bulmak için o katı tavaf eder, 2 dk aşağı kata inmek yerine 10 dk o katta tur atar. buldu mu da o yeri bekleyip trafiği tıkar, katleder. sonra bi de sorar "kaçıncı kata park ettin?". cevap 3-4. kat ise, "benim ilk katta ahuahau" gibi bi cevap gelir. hayattaki en büyük başarıları zannedersem. cidden sebebini bilen yeşillendirebilir mi?

  • -neden ağlıyorsun şimdi?
    -annem bıraksın beni
    -saçmalıyorsun!
    -böaaaa (ağlama şiddetinde artış)
    -bak şimdi, inan seni tanıyamıyorum emrecan!

    bu diyalog daha bu sabah bir çocuk ile onu yuvaya bırakmaya çalışan babası arasında geçmiştir. sanırsın baba 4 yaşındaki emrecan ile değil de şirketin satın alma müdürü ile konuşmaktadır. babaların sorunu bu işte, mantıklı konuştuklarında çocukların anlayacağını sanıyorlar. hemen "oysa ne güzel izah ettim, neden anlamamakta ısrar ediyorsun" türünden bir yaklaşım içine giriyorlar.

    annelerin öğretmen, hemşire, vb. devlet memuru olduğu ve babadan daha erken bir saatte iş başı yapması gereken ailelerde çocuklar yuvaya baba tarafından bırakılıyor ve yuvaların önünde sabah saatlerinde resmen bir mantık silsilesi yaşanıyor. “bu hareketine anlam veremiyorum” diyen mi ararsın, “kendine bir bak yakışıyor mu bu hareketler hiç sana” diyen mi ararsın “bunu akşam detaylıca konuşacağız” diye gözdağı vermeye çalışan mı arasın “ağlamak sana hiçbir şey kazandırmayacak” diye tavır koyan mı ararsın.

    oysa anne geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “ben hemen şuradayım, korkma rahat rahat oyununu oyna sen” deyip çocuğu rahatlatıyor kocaman bir öpücükle işine gidiyor. baba geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “çok değiştin sen beren!” diye bir tartışmanın içine giriyor. sanıyor ki bunu dersem çocuk kendisiyle yüzleşip hatalarını anlayacak ve benden özür dileyecek. babalar çok saf, çocuk dilinden zerrece anlamıyorlar.

    ben de onlardan biriyim, daha bu sabah iki saat konuşarak ikna ettiğim çocuk yine yuvanın önünde benden ayrılmak istemedi, benim verdiğim cevap ise “bunu seninle daha önce konuşmuştuk” oldu. çocuk gözyaşlarını silip “haklısın baba, bir an kendimi kaybettim kusura bakma” dedi… yani dese tam olacaktı ama ben annemi isterim diye tutturdu. tam annesinin iş hayatında yaşadığı zorluklardan bahsedecektim ki öğretmeni imdadımıza yetişti ve gel bak bugün tiyatro yapıcaz diyerek sabiyi kurtardı.

    oysa çalışma hayatında yaşadığımız zorluklar 4 yaşındaki evladımın çok ilgisini çekebilirdi!

  • sevgili dostlar,

    bugünkü yazımda bazı zamanlar hayatı etrafına çekilmez hale getiren kibirli insanlarla başa çıkmanın bilimsel ve psikolojik yollarını ince ince anlatacağım. eğer hayatınızı paçavraya çeviren kibirli insanlarla muhatapsanız ve onlardan yakanızı bir türlü kurtaramıyorsanız toplanın etrafıma anlatmaya başlıyorum.

    ufak ara notu : bu yazıyı en beğenmeyecek kişiler bilin bakalım kimler olacak ?

    tavsiye yol 1 :

    ilk tavsiyem kibirli bir insana acıyıp onu düzeltme görevini üstlenmeyin. kibrin altında o kişinin geçmişinden gelen ciddi travmalar ve özgüvensizlikler vardır. kendini sürekli değerli ve önemli hissetmek istediği için yumurta kabuğundan ince egosunu korumak amacıyla havadan geçen sineğe bile kibir basmaya çalışır. bu kendini iyi hissedebildiği tek yoldur. bu tür kişileri nasihat veya uyarıyla yola getirmeniz imkansızdır çünkü her türlü nasihat ve uyarıyı hakaret olarak algılayacaktır. kavga etmeniz de çözüm değildir çünkü "beni kıskandıkları için saldırıyorlar gözleri çıksın" moduna gireceklerdir. kibirli insanın kurtuluşunun tek yolu yaşam içinde hatasını görüp kendi kendine kibir bataklığından çıkmaktır. bu bataklıktan ya çıkacak ya da orada boğulacaktır. bu duruma empati kurabilirsiniz ama sakın ha onu kurtarmak için bataklığa girmeyin sizi de boğar. kendisiyle yüzleşmeden durumunu değiştiremeyecektir.

    tavsiye yol 2 :

    kibirli bir insanın size olan davranışlarından sorumlu değilsiniz. ne geçmişte yaptıklarınız ne de gelecekte yapacaklarınız onun davranışları üstünde etkili değildir. onun kendi içinde bambaşka problemleri var. o sebeple "acaba şöyle yaptığım için mi üzerime geliyor ?" veya "acaba şu şekilde davransam bana iyi davranır mı ?" gibi gereksiz sorgulamalardan vazgeçin. kendinizi ona göre ayarlamaktan vazgeçtiğiniz anda gücünüz artacaktır. kibirli insanlar ancak kendilerinden etkilenen kişiler üstünde güç sahibi olurlar.

    tavsiye yol 3:

    net ve direkt olun. kibirli bir insan sizi rahatsız ettiği zaman net ve sakin şekilde ona düşündüklerinizi ve yaptığından neden rahatsız olduğunuzu söyleyin. böylece sınırlarınızı çizmiş olursunuz. bu net konuşmanız kibrinden vazgeçmesi için değil sınırlarınızı koymak içindir. bu tür insanlara sınırlar koymazsanız sizi ittire ittire duvara sıkıştırır ve zaman içinde minicik bir böceğe çevirir. sınırlarınızı doğru koyarsanız kibirli insanlar içten içe güvensiz oldukları için zarar vermek için farklı hedefler seçeceklerdir.

    tavsiye yol 4 :

    bazen tek başına karşı durmanız mümkün olmayabilir. böyle bir durumda üçüncü kişilerin yardımını isteyin. kibirli insanlara karşı ne kadar çok sayıda kişi bir araya gelir ve ortak tavır koyarlarsa o oranda başarılı olabilirler ve kibir virüsünü karantina altına alabilirler.

    tavsiye yol 5 :

    oyunun kurallarını belirleyin. kibirli bir insana işiniz düştüğü zaman mutlaka görüşmenin süresini, nasıl konuşacağınızı ve ne tür tavırları kabul edeceğinizi önceden belirleyin ve bu kuralların dışına çıkmayın. eğer kibirli insanlara karşı oyunun kurallarını baştan koyarsanız ya uslu çocuk olurlar ya da sizi kendi halinize bırakırlar. ama onların oyununu kabul ederseniz ebelenen hep siz olursunuz.

    tavsiye yol 6 :

    kibirli patateslerle mücadelede sakin kalabilmeniz çok önemlidir. eğer korkar, öfkelenir veya sinir patlamaları yaşarsanız böyle duygulardan beslenen kibir anıtları sizi vampir gibi emerler. meditasyon mu yaparsınız, hipnoz mu öğrenirsiniz ama mutlaka sakin kalmayı öğrenin. sakin kalabildiğiniz ölçüde kibirli saldırganlara karşı güçlü olacaksınız.

    son olarak kibirli insanlar bazen kibri baştan çıkarma aracı olarak kullanabilirler.

    kibir bazen yanlış şekilde kendine güven gibi anlaşılabilir ve bu da belli bir çekicilik üretir. yapabileceğiniz en büyük yanlış kibirli bir insanın sizi sahte görüntülerle baştan çıkarmasına izin vermektir. bu konuda kanalımda bulunan "baştan çıkarma sanatı" videosunu izlemenizi önemle tavsiye ederim.

    buyurunuz linki

    https://www.youtube.com/watch?v=sby3xjlgq_m

    kibirli insanlardan mümkün olduğunca uzak bir yaşam sürebilmeniz dileklerimle.

    sevgilerimle