hesabın var mı? giriş yap

  • gazino patronu, müstakbel kayınpederi ve kayınbiraderlerinden kaçarken sahneye fırlayan ve müşterilerin sesine hayran kaldığı apti şakrak'ın, gazinosunda sahne almasını ister. apti başta belediyeden kovulacağını belirterek teklifi reddeder ancak gazino patronu "belediyeden 1 yılda alacağın parayı biz burada 1 ayda veriyoruz" der ve ücreti artırıp gecelik 1.000 tl teklif eder. video

    peki bu paranın bugünkü karşılığı nedir?

    öncelikle, bahsi geçen gazinonun "bebek park gazinosu" diğer adıyla "bebek belediye park gazinosu" olduğunu belirtmemiz gerekiyor. bunu, apti'nin afişlerinin altında görüyoruz.
    görsel - görsel - görsel

    yaptığım minik bir araştırma sonucunda bebek park gazinosu'nda programların ast solistler için çarşamba ve pazar akşamları olmak üzere 2 matine olduğunu ancak apti şakrak'ın tarzına daha uygun olacak şekilde de her akşam fasıl programı olduğunu gördüm.

    apti'nin bir yılda kazanacağı paradan daha fazlasını 1 ayda kazanacağını düşününce her gece sahne alacağını varsayarak hesap yapmak daha doğru olacaktır.

    1 ayı 30 gün üzerinden hesapladığımızda apti şakrak'ın maaşının 30.000 tl olduğunu görüyoruz. filmin yayınlandığı 1978 yılında asgari ücretin brüt 3.300 tl, net 2.102 tl olduğunu biliyoruz. bu durumda da 2.102 tl x 12 = 25.224 tl hesabı ile apti'ye önerilen 30.000 tl'yi doğrulamış oluyoruz.

    maaşın bugünkü değerini, asgari ücret, enflasyon ve dolar olarak üç ayrı kalemde hesaplayacağız.

    1) enflasyon hesabını tcmb'nin enflasyon hesaplayıcısı ile yaptığımızda apti'nin maaşının aylık 36.365 tl olduğu bilgisine ulaşıyoruz.

    2) asgari ücret üzerinden hesaplarken yukarıda da belirtiğimiz net asgari ücret hesabını kullanacağız.

    30.000 tl, 2.102 tl'lik net asgari ücretin 14.27 katıdır. bugünkü 4.250 tl'lik net asgari ücret ile hesapladığımızda apti şakrak'ın maaşı 60.647 tl etmektedir.

    3) dolar üzerinden hesap yaparken 1978 yılı ortalama dolar kuru olan 25.00 tl'yi kullanacağız.

    30.000 tl'nin 1978 yılındaki karşılığı 1.200 usd yapmaktadır. dolar enflasyonunu da hesaba kattığımızda 1.2000 usd'nin bugünkü karşılığı ise 5.372 usd etmektedir.

    5.372 usd üzerinden hesapladığımızda apti şakrak'ın maaşının 78.860 tl olduğunu görüyoruz.

    ___
    tüm bu hesap bize resmi olarak açıklanan enflasyon verilerinin nasıl çarpıtıldığının da kanıtını sunuyor. açıklanan enflasyon verileri ile 36.365 tl olan paranın dolar üzerinden hesaplandığında karşılığı 78.860 tl çıkıyor. asgari ücret ile yapılan hesapta ise son 2 yıldır yapılan yüksek oranlı asgari ücret zamlarının etkisi ile daha az fakirleşme görülüyor.

    birçok hizmet ve ürünün dolara endeksli fiyatlandığını düşünürsek dolar karşısında aylık 18.213 tl yani bugünün 4.29 asgari ücreti kadar bir fakirleşme mevcut.

    benzer işler:
    ¦ çiçek abbas'ın, minibüsünü almak için tefeci nejdet'e ödediği paranın bugünkü karşılığı
    ¦ korkusuz korkak'taki mülayim sert'in umumi tuvalet sermayesinin bugünkü değeri
    ¦ şark bülbülü'nde şaban'ın patrondan dayak yemek için aldığı paranın bugünkü değeri

  • nereden baksan hırsızlıktır. bu eylemin gerçekleşmesi için esrar içen bir baba ve en az bir çocuk olmak zorundadır. üzeri ejderha oymalarıyla bezeli küçük bir tabakada saklardı babam esrar plakasını. tütün için kullandığı sigaraları ve üzeri yaldızlı arapça harflerle bezeli, şeker ambalajına benzeyen diğer şeyi. ejderhalı tabakayı da başucunda. küçük bir kız için eğlenceliydi babayı esrar pişirirken izlemek. önce gazete kağıtlarına, en son bir jelatine sarar, pişirirdi ocakta. sonra da bir su şişesinin altına koyar, üzerine çıkar, zıplardı. en sevdiğim bölümdü. komik gelirdi. aklım erdiğinde ben mi uzaklaştım yoksa uzaklaştırıldım mı bilmiyorum ama daha az şahit olduğum bir durumdu.
    bilinen gerçek: babam esrarkeş. yani babam esrar diye birşey içiyor. içki gibi... yok, sarhoş olmuyor. hayır, sallanıp yıkılmıyor yere filan. sigara gibi. belki de çok anlatmaya başladığım için uzaklaştırılmış olabilirim. "çaylak her zaman tehlikelidir" derdi babam.

    tam olarak ilkokula başladığım sene gözümün önünden bu görüntüler, burnumun dibinden esrarlı sigaranın dumanı ve genzimdeki yakıcı tadı kaybedilmişti. sanırım yeniden ortaya çıktığında orta ikinci sınıfa başlamıştım. neden hiç esrar içmeyi merak etmedim, neden hiç denemedim, hiç özenmedim, bilmiyorum. belki abartısız, sıradanmış gibi, olduğunca normal bir şekilde önüme sunulduğu içindir, bilmiyorum. belki de tesadüftür. kullanmadım, meraklanmadım. ama... sadece bir kez.. evet, bir tek kez.. babamın kutsal emanetinden bir cigaralık esrar çaldım. sezin abla için. evet. bıçakla çizerek, kırdım ve çaldım. hırsızlık anından yarım saat sonra babam anladı durumu. evde annem, ananem, iki kedi, bir kanarya yaşıyor. kimseye sormamış bile. doğrudan beni çağırdı. kanım dondu. parçamı bile bulamazlar. beni doğrayıp arka bahçeye gömeceğinden emindim.
    "rana... burdan birşey aldın mı?"
    ömrümün yüzbin yılını verdim bu soruyu cevaplamak için.
    "almadım baba!"
    ayağa kalktı. kenarına iliştiğim yatakta eriyip muşambaların üzerine akacağımı sandım. onüç yaşındaydım.
    "doğru, almadın. çünkü çaldın!"
    ağlamaya başladım. korkudan altıma işedim. titriyordum. şimdi bile ellerim titredi yazarken..
    "kime verdiysen, git onu getir buraya.." dedi. arkasını dönüp arka odaya gitti. evden ölü çıkmış gibi bir sessizlik döküldü sofaya. niye yazıyorum bunları. bilmiyorum. ders, anı, hatırat merakı, kendimi deşifre etmek için belki. bilmiyorum. üstümü değiştirdim, ağlamamı kimse kesemiyordu. hıçkırmaktan göğsümün acıdığını hala hatırlıyorum. gidip, sezin abla'yı çağırdım. geldi. esmer bir kızdı. yirmili yaşlarını sürüyordu. bembeyazdı babamla karşılaştığında yüzü. babam ikimizi de karşısına aldı. sezin abla'ya içici mi olduğunu, ne zamandır içtiğini, nedenlerini sordu. sonra beni odadan dışarı çıkardı. onlar gene konuştular. uzun konuştular. sezin abla mutfaktan çıkıp evine gitti. hiçbirimizin yüzüne bakmadı. babam benle konuşmadı. ben günü huzursuz tamamladım. geceyi uykusuz geçirdim. bir bedeli olmalı bunun.

    ertesi gün yemekten sonra babam beni alıp sokağa çıkardı. herhalde dönemeyeceğim kadar uzağa bırakacak, diye düşündüm. arabayla kuruçeşme'ye gittik. sahile park edip, topal ömer'e çay söyledi. sonra uzun uzun anlattı. uzun uzun. dinledim. yeminler ettim. sarıldım. özür diledim. kızmadan konuştu benimle. dedi ki: "korktum... hem de çok korktum. evladımsın. dahası avcuma bırakılmış bir hayatsın sen. nereye koyarsam orda duracaksın ya da yıkılacaksın.. korkuyorum bu sorumluluktan ve seni yanlış yere mi koydum diye soruyorum kendime "

    bugün, benim babamın, doğum günü olacaktı. eğer yaşasaydı. böyle işte..

  • "ilginç" diye bi kadın var. nasıl doğduysa artık siz düşünün, bakıp bakıp bi boka benzetemediler herhalde.

  • önce yemek değil sevgi ister. itilmeye korkutulmaya o kadar alışmıştır ki sevmek için elinizi uzatınca önce korkar. kuyruğunu, başını ve kulaklarını düşürür. sevdiğinizi anlayınca minnettar bakışlarla bakar. o bakışları anlatacak kelimeyi bilmiyorum.

  • (bkz: norman mapeza)

    galatasaray'ın 94 sezonundan kadrosuna musallat olmu$ birisiydi. gelirken mapeza icin kralın cocugu, i$te babasının ülkesi varmı$, prensmi$ aslında ama zevk icin top oynuyomu$ söylentileri cıktı.. daha sonra mapeza'nın kral cocugu olmadıgı anla$ılınca kulupten uzakla$tırıldı. dardanel, altay falan derken mapeza'nın aslında para icin adam kesicek yapıda biri oldugu anla$ıldı.
    bir de denizlispor'lu co$kun birdal'ı kendisine faul yaptı diye mahkemeye vermi$ti..ciddi ciddi yani.. hakim sarı kart göstermi$ti co$kuna.. tövbe tövbe..