hesabın var mı? giriş yap

  • rezalettir.

    amazon kredi kartından ne kadar çektiyse, satın alınan fiyat neyse o fiyata ürünü vermek zorunda.

    edit: kurnazlık falan değildir, arkadaş o fiyata gördüğünde tabi ki alacak, belki amazon açılışa özel indirim yaptı! bunun sorgulamasını yapmak zorunda mı müşteri?

  • bu hastalıktan muzdarip olanların bir kısmısı kalkar ve buzdolabına dalar, ne varsa siler süpürür (binge eating) ve bu tabaklar ne lan it desen imkanı yok hatırlayamaz, bu durumun literatürde yeme bozukluğuna mı gireceği uyku bozukluğu semptomları altında mı değerlendirileceği tartışma hususudur.

  • süt kardeşler olm süt kardeşler. o kodumunun gulyabanisi kemal sunal filmlerinden korkar hale getirmişti beni. bir gece oturmuşum iyi kemal sunal filmi var diye sevindim sonra bi çıktı bu ibnetor, bi de etrafıma baktım herkes uyumuş gece olmuş bilmem kaç aha dedim zıçtık. bütün o osmanlı temalı kemal sunal filmleri de birbirine benziyodu hangisinde çıkıcak amk diye ödüm bokuma karışıyordu. bi hababam sınıfını rahat izliyodum, onda gulyabani çıkmayacağından emindim.

  • zeki olması, şiir sevmesi, keman çalabilmesi, tango yapabilmesi, espri yeteneğine sahip olması,.. değildir, kendimden biliyorum.

    esnek çalışma saatlerine uyumlu, takım çalışmasına yatkın, yoğun tempoda çalışabilecek, askerlik hizmetini tamamlamış erkekler tercih edilir bence. yoksa bu kadar insan yalnızken bu kadar insan yalnız kalmazdı. neyse konu daha fazla dağılmadan gideyim ben.

  • uzun sure boyunca paris'in un ihtiyacini karsilayan degirmenlerin oldugu bir kasabaymis. 1860 yilinda paris'e dahil edilmesiyle cazibesi ve ucuzlugu ile bircok ressam ve yazarin buraya yerlesmesine sebep olmus. buradaki tura 2 numarali metro hatti uzerinde bulunan blanche istasyonundan baslayabilirsiniz. istasyondan cikar cikmaz sizi kocaman kirmizi bir degirmen karsiliyor. kendisi efsanevi moulin rouge. moulin rouge'u solunuza alip ilerlerken solda rue lepic'e girin. bu yol uzerinde sagda 54 numarali binanin ucuncu kati theo van gogh'a aitmis ve vincent van gogh 1886 - 1888 yillari arasinda burada yasamis. bu bolgedeki mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir digeri yer basilique du sacre coeur. sokaklarda yuruyerek tepeye tirmanmanin tadina varmak lazim. eger ben tembelim o guzellige ulasmak icin yuruyemem derseniz yine 2 numarali metronun anvers istasyonunda inip funikiler ile buraya cikabilirsiniz. kilisenin merdivenlerinde oturup paris'i seyrederek dinlenebilirsiniz. asagiya inerken place du tertre'ye ugrayabilirsiniz. bol miktarda turist olan bir bolgedir. tepeden inmeye devam ederken rue poulbot uzerinde salvador dali'nin ucyuzden fazla eserinin sergilendigi muzeyi ziyaret edebilirsiniz. ilginc heykeller ve kendi tasarladigi dudak seklinde koltugunda bulundugu mobilyalari gorebilirsiniz.

  • üniversiteden yeni mezun olmuştum. babamın bir arkadaşı vardı ve adamın marketler zinciri vardı. askere gitmeden boşta kalmayayım diye babam gidip görüşmemi istedi. her neyse şirket sahibi "tabi gelsin insan kaynakları müdürümüzle görüşsün açıkta bir pozisyon vardı ama ne olduğunu bilmiyorum konuşsunlar başlasın hemen" gibisinden bir şeyler söylemiş. şirketin genel müdürlük binasına gittim insan kaynakları müdürüyle görüştüm. adam özgeçmişime baktı bana baktı "ya açık konuşucam, biz raporlamaya eleman alıyoruz ama sen bizi aşarsın. burda fatura falan girecek birini arıyoruz ayıp olur sana. illa çalışmak istiyorsan çalış ama ben şahsen lise mezunuyum sen hesap et" dedi. egom tavan yapmıştı ve umursamazsa "ehh tamam ben bi düşüneyim dönerim size yeaa" deyip eve dönmüştüm. babama "ya baba adamlara ben çok fazlaymışım. eğitim ve birikimlerimle ezermişim, ondan reddettim" deyip odama geçtim ve ultima online oynamaya devam ettim.

  • 93m ile mecidiyeköy'den zeytinburnu tarafına ilerliyorum. sağımda, pencere kenarında bir kız oturuyor. önümde en son durakta binmiş bir kız oturuyor. onun yanında da bir erkek ama belli fırlama biraz. bu kişiler, bir birlerine tamamen yabancı.

    e5'te seyir halindeyken sağ tarafımızda, çok alakasız bir yerde, havai fişekler patlamaya başlıyor, tabii herkes dönüp izlemeye başlıyor. o arada ön çaprazımdaki fırlama, yanındaki kıza dönüyor birden ve "bak sen yanıma oturdun diye havai fişek gösterisi yaptırıyorum" dedi, herkes gülmeye başlıyor ve ben o arada havai fişeklere doğru sağa dönüyorum, tabii doğrultu olarak yanımdaki kıza bakıyorum da zannedilebilir. o anda kız benim ondan tarafa baktığımı görünce bana dönüp "o kadar zaman oldu, yanımda oturuyorsun, hiç havai fişek patlatmadın" dedi. bu arada hal-i hazırda gülmekte olanlar yerlere düşmeye başladılar. ben ne diyeceğimi bilemez halde, kem küm ettim biraz. insana böyle de yüklenilmez ki!

  • asil dehsete dusuren kendi aralarinda gulup eglenmeleri. bir manyagin başının altindan cikan birsey olsa ruh hastasi deyip gecersin. fakat oradaki grup bunu normallestirmis. el kadar bebek olmasina ragmen. simdi cocugunuzun bunlarla ayni otobuse binip ayni markete girdigini, ayni asansorde tek basina kaldigini dusunun. aklima tek birsey geliyor. hepsini tek tek yok etmek. başka cikar yolu yok cunku. kanunlarimiz bizi korumuyor artik.