12 entry daha
  • filmi son derece çarpıcı ve güzel sahnelerle doludur, özellikle soundtracklerden diary of hate in çaldığı sahnelerde koltuğunuza çakılır kalırsınız.
    romanında da sıkı detaylar olmakla beraber, faulkner bu kitap için "tüm zamanların en sahici romanlarından biri" gibi bir laf etmiştir ki işte bunu anlamak şahsımca mümkün değildir. bu derece abartılı dini referanslarla süslenmiş bir romanı, o dine -hatta o mezhebe, katolik- mensup olmadan nasıl 'sahici' görebiliriz? bendrix'in kıskanma duygusu romandan bize bulaşacak kadar iyi işlenmiştir; öte yandan bu kıskanma duygusunun karşısında dini bir sevginin birleştiriciliğini önermek, ve hatta okuduğumuz romanı da bendrix yazdığına göre onun da bu anlayışı sonradan kabul ettiğini düşündürmek, graham greene'in "önce katolik sonra romancıyım" diyerek aidiyetini belirttiği katolik kilisesinden başka kimin sahicilik anlayışına uyar?
    şunu da belirtelim ki dostoyevski'nin ya da tolstoy'un kurumlardan uzak dindarlığıyla (bu doğru kelime mi emin değilim) greene'inki arasında fark vardır. farklı bir inanca sahip olsanız da ya da hiçbir inancınız olmasa da ilkinin 'tanrı sevgisi', 'merhamet', 'acıma' kavramlarından etkilenirsiniz. greene'in dindarlığı ise bir tür misyonerliği aşamaz.
    bu itiraza rağmen zevkle okunabilecek bir roman ve güzel bir filmdir. ama faulkner da neyi bu kadar sahici bulmuş öğrenmek isterdim...
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap