18 entry daha
  • bana eski, gulumseten bir animi hatirlatti, durun size de anlatayim. biz yedi sene kadar istanbul'da yasadiktan sonra, uc yil babamin sark görevi nedeniyle siirt'te kaldik. gidisimizi hatirliyorum, vardigimizda kamyonda ziplamaktan cilki cikmis esyalarimizi hamallarin battaniyelere sarip yukleyislerini, annemin ciceklerini komsulara dagitisini (butun mahalleye yetmisti), kadinlarin arkamizdan aglayarak su dokuslerini falan filan filim... siirt'e gidinceyse, posta memurunun biri cikacak da biz yerlesecegiz diye, 1 ay boyunca onun evinin bir göz odasinda beklemisti esyalarimiz da, adam ay sonu evden cikmaktan vazgecmisti. biz de bu süreç içinde istanbul'dan beraber geldigimiz komsularimizda kaldik. komsularimiz derken evin reisi önden gelmisti ve biz evin hanimi henuz gelmedigiden, acilmayan kolilerin arasinda tek yurek olup yasamak icin gucluklere hep birlikte direniyor, hakiki konya sucugu yiyerek gunlerimizi geçiriyorduk. (komsuluk bilincini asilayan paragraf bitince, aglak fon muzigini gir evladim.)

    postacinin bize kazik atmasinin akabinde, evsahibinin evinin icinden gecemeden giremedigimiz ev mi dersiniz, içinde kolum kadar farelerin cirit attigi ev mi dersiniz, her türlü dort duvari kendimize mesken eyledik. oyle ki uzun sure fare kicimi kapacak diye cisimi yapma ihtiyacimi banyonun giderinde giderdim ben. peki ya nereye sicacaklar? tabii is o boyuta geldigindeyse son noktaya kadar bekleyip, usain bolt hiziyla isimi gorup tuvaletten cikiyordum. abimin beni enseleyip, dilek banyoya isiyooo diye evin icinde tur attigi gunse vazgectim cocuk olmaktan. evet alti yasindaydim ve farenin tuvalet borusu icinden yunus gibi ziplayip kaba etimi isiracagina kendimi inandirmistim. ama inancim kabahatimin buyuklugunu ortmeye yetmiyordu, hatta neneme gore iyi ki de beni seytan carpmamisti. ev ahalisinin bu sirrima mazhar olmasinin ardindan tutumumu degistirmem gerekti... (muzik hizlansin yegenim.)

    yahu ne gariban memleketti, cilesi anlatmakla bitmez. bizi ardimizdan su dokerek ugurlayan komsularimizin dilekleri mi kabul mu oldu nedir, hic tercih etmedigimiz halde yine istanbul yollarini gorecektik. artik tuttugumuzda bir parcasi elimizde kalan esyalarimiz (13. evimize tasinirken yenilendiler) yine kolilenip paketlendi, bizden once yola cikti. bizse aksam dimdizlak kalmis evimiz yerine komsularda kalacaktik, fakat cok rahatsizlik vermeyelim diye farkli evlere dagildik. babamla annem bir yerde, buyuk abim bir yerde, kucuk abimle ben bir yerde. resmen yavrularim filmini yeni bastan cekiyoruz. abim dedigim eleman da benden iki yas buyuk, ikimiz de bit kadariz, kicli basli uyuruz.* kombinasyon cok mutevazi yalniz, bu sekilde sadece 3 yatak kapliyoruz, farkli sekillerde ayrilsak ev sahibine fazladan yatak actirmak zorunda kalicaz, ince dusuncenin guzelligine bak.

    eh ana-baba boyle dusununce, armut da dibine dusmekten geri durmuyor. biz abimle sabahin altisinda kalkiyoruz, herkes uyuyor. kimseye rahatsizlik vermeyelim diye sessiz sedasiz giyinip evi terk ediyoruz. annemle babamin oldugu eve gidelim derken, bu saatte baskalarini da uyandirmayalim diyerek ortalikta kaliyoruz. ayni zamanda acliktan da midemiz kaziniyor ha simdi, "bu iclilik de nereden cikti?"

    sonrasinda, rahatsiz etmeyelim dusuncesiyle terk ettigimiz komsularimiz, uyandiklarinda bizi evde bulamayinca panikle annemlerin oldugu evi ariyorlar. bizi bulmak icin annemgilin sokaga dokulmesi sonucu tum aile fertlerinin birbirini kucaklamasiyla da olay tatliya baglaniyor. yani kucuk, sevimli bir cimcigin kimseye zarari olmaz diye annem benim etimi kivirdi. abiminse kolunu kirip, yerde bile tekmelediler. ondan beridir de sokaklarda kaliyoz zaten.

    mumdan cikmis yangin.
146 entry daha
hesabın var mı? giriş yap