• (edit: bağlamı anlamak için (bkz: laz'dan kürt'e açık mektup))

    gerçekten yürekleri dağlayan, gözleri yaşartan bir mektup:

    ben aslan.
    ormanda gezme merakım hiç olmadı.
    savanda avlanma isteğim olmadığı gibi.
    hayvanat bahçesi denen topraklarda hep gurbeti yaşadım.
    bazen aa ne korkunç oldum, bazen aa ne sevimli.
    bazen çocukların eğlencesi.
    bazen kuruyemişe, bazen fıstığa layık görüldüm.
    kafesle çevrilidir yaşadığım yer.
    bu kafese yaklaşan kimseye saldırmadım.
    pusu atmadım çoluğa, çocuğa.
    senin gibi açlığı iyi bilirim. beraber yüklendik bütçe kesintisinin yükünü.
    esirleri oynadık nesiller boyu.

    sen susuzluktan yakınırken ben penguenler için inşa edilen gölette boğulma tehlikesi yaşadım.
    senin adın vahşetle anılırken, ben cüssemin korkutuculuğuyla anıldım.
    fare yakaladım bir seferinde, oynadım kedilerle.
    sen girişe yakın kafeste gezinirken ben kutup ayılarına uzanmışım ara sıra.
    bazıları bizi çok özdeş kabul eder.
    kaplanlar aslan'ın çizgilisidir der bilirsin.
    benziyor muyuz gerçekten?
    hem de çok, hem de hiç!
    benziyoruz; sen bir batında 30 yavru doğururken ben 30 saniyede boşalıyorum.
    benzemez miyiz?
    hayvanat bahçesinin en ağır işlerini beraber sırtlandık.
    sen kafeste otururken ben et kemiriyordum. sen izleyici eğlendirirken ben yavrularıma bakıyordum.
    sen üstüne atılan taştan kaçarken ben güneşte kavruluyordum.
    benzemez miyiz?
    senin yavruların ile benim yavrularımın kaderi de aynı, aynı
    hastalıklardan kırılırlar, aynı hastalıklardan sakat kalırlar, aynı
    kafesten mağdur olurlar.
    benzemez miyiz hiç?
    sana ulaşma konusunda hayvanat bahçesi yönetiminin nasıl geç kaldığını iddia ediyorsan
    benim de farkım yok bilesin.
    yönetimi hep bakıcı diye bilir yörem hayvanı.
    sizdeki gibi.
    benzemez miyiz?
    aynı gelenek yüzünden ziyaretçilere kükredik namus anlayışı gereği.
    vahşete merakımız, vahşeti yaşamın parçası görme anlayışımız hep aynı.
    benzemez miyiz?
    çok benziyoruz çok.
    kaplanlar, aslanların çizgilisidir!
    ne kadar doğru değil mi?

    hiç benzemiyoruz aslında hem de hiç!

    özgürlük hiç sorun olmadı benim için, bahane de olmadı.
    kapana kısılmışlık gerekçesi ile hiç cana kıymadım ben.
    hiç kafesin ötesindekilere atlamadım, körpe ziyaretçilere, yiğitlere. okul gezisine gelenlere.
    hiç kafesin öbür tarafından beni seyreden insana kükremedim.
    hiç hayvanat bahçesi ziyaret saatlerinde görülmediğim kapalı bölmeye geçmedim.
    hiç vahşeti savunmadım.
    hiç hayvanat bahçesi bakıcısı ile vahşi hayvanı bir tutmadım, yakıştıramadım vicdanıma.
    hiç benzemiyoruz hiç!
    kafeste açlıktan ben de öldüm.
    yetmedi atılan kuruyemişten zehirlenip öldüm.
    olumsuz bakım şartlarından dolayı öldüm.
    yetmedi taşınırken öldüm, anesteziden öldüm.
    bunu iğrenç ayrılıkçılık arayışıma kılıf uydurmak için malzeme konusu yapmadım.
    nereden bilebilirim ki kafeste açlıktan ölen atalarımın şimdilerde yapmaya çalışacağım ayrılıkçılığa anlayış gösterebileceklerini ki!
    zafere ulaşmak için her yol mübah demedim, diyemedim.
    yavrularımı kafeslerde ziyaretçilere saldırsınlar, kükresinler diye yollamadım.
    demirbaşlara zarar versinler, ziyaretçilere şirin gözükmesinler diye öğütlemedim.
    hiç bir zaman aslanlığımı hayvanat bahçesi mensupluğumun önünde görmedim.
    ben dağa çıkmadım.
    savan savan dolaşıp vahvahlarımı anlatmadım.
    bir oğlumu dağa bir oğlumu ormana birini hayvanat bahçesine yollamadım.
    bana verilen eti saklayıp ormandaki vahşilere vermedim. ekmeğine yağ sürmedim.
    gece dağda gündüz kafeste olmadım. insan yapısı binaları tırmıklamadım, kafes demirlerini kemirmedim, çitleri kırmadım..

    çünkü ben yediğim ekmeğe ihanet etmedim..bizim için tek hayvanat bahçesi, tek kap, tek hayvan...
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap