• exodus 8: 2 musa aracılığıyla firavuna gönderilmiştir. buna göre, halkını azat etmezse topyekün kurbağalarla cezalandırılacaktırlar. tehditin hedefi firavun, bedeli ise halktır. filmde de aynı tema defalarca işlenmiştir. babakızını taciz eder, ya da etmez, daha emin bile değildir; esas kaybeden kızdır. baba karısını aldatır, oğluyla yapayalnız bırakır, esas kaybeden oğuldur; başka iki baba hayatta gerçekleştiremediği herşeyin acısını minicik oğullarından, gereğinden fazla bahşedilmiş zekaları yoluyla çıkarmaya çalışır, esas kaybeden yine o iki zeki oğul olur... baba geçmiştir ve gökten yağan kurbağalar gelir sonunda çocukları vurur.
  • filmi seyrettiğim üç saat sonunda, hayat bu işte ve böyle devam edecek diye mırıldanarak yatağa doğru yollandım, yaptığım yanlışlar ve üzdüğüm insanları düşündüğüm bir gece geçirdim. içimden ben şimdiye kadar kasıtlı olarak kimseyi üzmedim ve asla hiç kimsenin benden nefret etmesini istemiyorum diye sayıkladım. bi türlü uyuyamadım. kötü hissettim. yaşadıklarımı boş hissettim. bir an kafayı yediğimi zannettim. fimde beni bu kadar karıştıran neydi bilmiyorum ama beynim uzun zamandır hiç çalışmadığı kadar çalıştı hem de benim kontrolüm dışında. o çocuk gibi böyle şeyler olur deyip geçmek istedim ama gökten kurbağa yağacak kadar kötü bişey yaptığımı düşündüm. sonra uyudum. sabah ben yine aynı bendim.
  • tom cruise'un kendisine kasıs sorular soran gazeteci kevaseye "i am quietly judging you" dedigi sahne unutulur gibi degil
  • kafayi blenderdan geciren film.. 8,2 konusu kartlari dagitirken de wardi.. 2 isteyen adama 8 veriyordu dealer..

    - exodus 8:2 incil'de kurbaga'lardan dolayi ortaya cikan bir salgindan bahsediyormu$..
    - bunun yani sira 1-877-tame-her numarasini aradiginizda gercekten de tom cruise'un sesinin cevap verdigi bir voice mail cikiyormu$..
    - tom cruise'un seduce & destroy semineri ba$inda calan muzik kubrick'in 2001 a space odyssey'de kullandigi muzikmi$ denilen o ki yonetmen eyes wide shut'ta oynami$ tom cruise araciligiyla bir saygi duru$u yapmi$..
  • adi manolya cicegi sadece bir gun actigindan, film de sadece bir gunde gectiginden ortaya cikmistir. ayrica sonlarina dogru trafik isiklarinda kesisir birkac karakterin hayati, o kirmizi isik da magnolia caddesinin trafik isiklaridir. zekice kucuk oyun dolu muazzam bir is cikartmistir pt anderson. (bkz: pt andersonlasmak)
  • "fargo" daki performansıyla en az frances mcdormand kadar oscar hakeden, william h macy 'nin magnolia'daki performanslarından birinde :

    yani kurbağalı sahnede ağlayarak :
    --- spoiler ---
    " verecek sevgim var, ama verecek kimsem yok"
    --- spoiler ---

    diyerek bendenizi yarmış , sonra dikmiş ve tekrar yarmış film. . .
  • t.j. mackey'nin (tom cruise) yaptıkları çok sevidiği annesini kaybetmesi sonucu olarak ortaya çıkmış bir durumdu ve filmde bu durumun takdir edildiğine dair bi ima yoktu hatta komik derecede abartılmıştı. yönetmenin herhangi bir aşağılama amacı olduğunu sanmıyorum, bu kadar abartmasının nedeni karakterin psikolojisini seyirciye daha iyi anlatabilmek..
  • --- spoiler ---

    filmdeki karakterler ve hayatlarının kesişen noktaları şöyledir:

    earl partridge: ölüm döşeğinde bir kanser hastası. tv yapımcısı. jimmy gator'un sunduğu dahi çocukların katıldığı yarışmanın yapımcısı. karısını defalarca aldatmıştır. bu pişmanlığını filmin sonunda phil'e anlatır.

    lily partridge: earl'ın kocası. 1980 yılında kansere yakalanır ve ölür. earl bu esnada eşini terk eder. ona destek olmaz.

    frank t. jack mackey: earl'ın oğlu. babası annesini terk ettiğinde 14 yaşındadır. annesi ölene kadar ona bakar. babasından nefret eder. onun öldüğünü kabul ederek bir daha hiç konuşmaz. büyüyünce pek de sağlıklı biri olmaz. vajina uzmanı olarak gruplara kadın tavlamanın inceliklerini anlatır.

    gwenovier: gazeteci. frank ile röportaj yapar. röportaj sırasında frank'in hayatının derinliklerine inerek onu hayatıyla yüzleştirir.

    phil palma: earl'ın hastabakıcısı. onun son zamanlarında yanındadır. earl ondan yıllardır konuşmadığı oğlunu bulmasını ister.

    linda: earl'ın ikinci karısı. başlarda onunla parası için birlikte olmuştur. kocasını defalarca aldatır. sonradan onu çok sevdiğini anlar ve aldatmalarından büyük pişmanlık duyar. filmin sonunda intihar girişiminde bulunacaktır.

    jimmy gator: dahi çocukların yetişkinlerle yarıştığı bir yarışmayı 33 yıldır sunan işinde duayen olmuş bir tv programcısı. hayatının sonunda kansere yakalanmış ve ölmek üzeredir. karasını defalarca aldatmıştır. bu pişmanlığını ölümüne yakın karısıyla paylaşır. kızı kendisine tecavüz ettiği gerekçesiyle kendisiyle konuşmamaktadır. jimmy ise olayı hatırlamadığını iddia eder.

    rose: jimmy gator'un karısı. eşine sadık. onu seviyor. ancak kızına tecavüz ettiğini öğrenince onu yalnız başına ölüme terk ediyor.

    claudia wilson: jimmy gator'un kızı. babası kendisine tecavüz edince tüm hayatı alt üst oluyor. düzenli bir ilişki yaşıyamayan claudia eroin bağımlısı oluyor. bu sırada polis memuru jim curring ile tanışıyor ve hayatı değişmeye başlıyor.

    jim curring: kendi halinde bir polis memuru. bir keresinde bir ihbarı değerlendirerek bir cinayeti aydınlatıyor. aynı gün bir başka ihbara gittiğinde claudia ile karşılaşıyor ve ondan hoşlanıyor. claudia'nın evinden ayrıldıktan sonra bir kovalama sahnesinde silahını kaybediyor. kendisini aşağılanmış hissediyor.

    donnie smith: 1968 yılının dahi çocuğudur. ancak yıllar ilerledikçe hiçbir şey istediği gibi gitmez. ailesi kazandığı tüm paraya el koyar. donnie solomon adında bir adamın sahip olduğu bir elektronik şirketinde tezgahtar olarak hayatını kazanmaya çalışır. ama gayrı ciddi tutumlarından dolayı işten kovulur. içinde birikmiş bir sevgisi vardır ancak bunu verecek birisi bulamaz. devamlı gittiği bardaki barmen bred'e aşıktır.

    stanly: dahi çocuk yarışmasının yei yıldızı. babasıyla ilişkisi hiç iyi değil. ondan kendisine daha şefkatli davranmasını ister ama beklediği karşılığı alamaz.

    peter: stanly'nin babası. tamamen oğlunun başarısına odaklanmış onun ruh haliyle ilgilenmeyen bir karakter.

    yaşadıkları günün gecesinde karakterlerin çoğunun yolları araçlarının içinde kesişir. ancak onlar bu rastlantılardan haberdar değillerdir. böylece pta anlatmak istediğini simgesel bir biçim de bizlere göstermeyi seçer.

    bunun yanında ana karakterlerle hayatları kesişen ama çok da detaylı işlenmeyen karakterler var. aklımda kaldığı kadarıyla ekleyeyim:

    marcie: jim'in gittiği ilk ihbardaki kadın. jim dolabında ölü bir adam bulur.

    porter parker: marcie'nin dolabında ölü bulunana adam. ( dolaptaki ceset)

    jerome samuel hall: marcie'inn oğlu.

    mary: jimmy gator'un sekreteri.

    dick jennings: jimmy gator'un yarışmasında sunucu

    barbara simms: frank t.j. mackey'in annesi ölünce onu sahiplenen ve büyüten kadın.

    macready, horn, langtree: frank'in okuyacak parası olmadığı için onu kayıt dışı okutan üç profesör.

    avi, amy, paulo, dr. diana...

    ayrıca filmin başında tesadüflerin önemini vurgulamak için anlatılan üç ayrı öykü de vardır. burada 3 sayısına da bir parantez açmadan edemeyeceğim. bu sayı da filmde çok geçer. filmin başında 3 olay anlatılır. 1. olayda 3 kişi idam edilir. 3. olayda intihar eden sydney çatıdan atladığı sırada 3 kat aşağıda anne ve babası kavga eder. eğer vurulmasaydı hayatını kurtaracak ağ 3 gün önce serilmiştir. cinayeti çözmek isteyen fırlama çocuğa jim polis olmak için 3 yıl okuması gerektiğini söyler. jimmy gator 33 yıldır yarışma sunmaktadır. gibi şeyler. tamamen rastlantı da olabilir ama filmi anlamak için dikkatli izleyince gözüme takılmadı değil.

    o üç olay da şöyledir:

    1. olay:

    1911 senesinde londra greenberry hill'de üç kişi saygın bir eczacı olan edmund william godfrey'i öldürür. tesadüfe bakınız ki katillerin soyisimleri cinayetin işlendiği yeri gösterir. j. green, s.berry, d.hill

    2. olay:

    1983 senesindeki bir orman yangınında gölden su alan uçak yanlışlıkla gölde dalış yapan bir dalgıcı da içine çeker ve ölümüne sebep olur. uçağı kullanan oraig hansen, dalgıç delmer darion'la kazadan önce tanışmaktadır ve onunla sıkı bir kavga etmiştir. vicdan azabına dayanamayarak intihar eder. ayrıca oraig hansen'de dört çocuğuna gerektiği gibi babalık yapmamıştır.

    3. olay:

    1958 yılında sydney barringer artık ailesinin sık yaşadığı kavgalardan bıkmış ve intihar etmeye karar vermiştir. ancak öncesinde annesinin kavga esnasında sık sık babasına doğrulttuğu içi boş tüfeği doldurarak birbirlerine zarar vermelerini sağlamak ister. oturdukları apartmanın çatısına çıkar. kendisini aşağıya bıraktığı sırada 3 kat aşağıda ailesi kavga etmektedir. annesi boş olduğunu düşündüğü tüfeğin tetiğini çeker. bu esnada düşmekte olan sydney karnından vurularak ölür. oysa vurulmasa 3 gün öne işçilerin 4. kata gerdiği file hayatını kurtaracaktır.

    --- spoiler ---
  • soundtrack'inde 2 adet supertramp bulunduran cici film...
    (bkz: goodbye stranger)
    (bkz: logical song).

    bir de filmin sonunda, "bu kadar kurbaga etraftan nasil temizlenecek, her yer bombok oldu" diye her niyeyse kendimi dertlerden dertlere sürükledigim bir film kendisi...
  • --- spoiler ---
    # gittikçe acayipleşen yarışma sorularından biri "meşhur bir şarkıyı klasik batı müziği düzenlemesiyle dinleyeceksiniz. sizce o şarkıdaki temayı hangi klasik müzik bestekârı besteleseydi böyle bir tema ortaya çıkardı?" mealindeydi. 2 defa çalınıyordu, ilki brahms, ikincisi ravel tarzında seslendiriliyordu. 3. seslendirmeden önce spiker amca fenalaşıp düşüyordu. düşmeden önce de yanlışlıkla "marş formunda, chopin eseri, galiba cevabı söyledim" vs. diye geveliyordu. zannımca müzisyenler tarafından seslendirilemeyen ama ölmek üzere olan spikerin cevabı ağzından kaçırarak andığı eser "cenaze marşı" idi.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap