• izledik, büyülendik. etkisinden zor çıkılır. son dakika bilet bulmayı başardık sinema içinde. deneyin kaçırmayın. jim jarmush dehasının çok etkileyici bir örneği..
  • 2 sene beklememe değen film. çok güzeldi, adamların yaşadığı depresyonu sonuna kadar sen de hissediyorsun. tabi sadece depresif değil ayrıca eğlenceli de bir filmdi. çoğu yerde izleyicilerin kahkahaları duyuluyordu.

    tilda swinton her zaman ki gibi muhteşemdi. kendisi zaten bağımsız filmlerin kraliçesi. tom hiddleston, karakterinin o katı ve depresif hallerini çok iyi yansıtmıştı. ayrıca sürekli üstsüz dolaşması da durağan yerlerde dikkatimin dağılmasına engel oldu*. mia wasikowska'yı da zaten çok başarılı buluyorum. john hurt'un kısa ama çok önemli anları müthişti. anton yelchin ise kırıp geçirdi bizi sağolsun.

    --- spoiler ---

    beklediğimden daha fazla hareketlilik oldu. ben filmin daha çok yeni çağın sorunları ve karakterlerin iç hesaplaşmalarıyla geçeceğini zannederken canlılığı ve komedisi bize bonus oldu. ayrıca sonu da çok güzel bitti. siz vampirsiniz, anladım barbarlık yapmak istemiyorsunuz ama özünüzü de kaybetmeyin gençler.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak filmi beklediğimden daha iyi buldum. tam bir festival filmi, eğer bilet bulamadıysanız evde mutlaka izleyin.
  • film boyunca bu ava'yı gözüm bi yerden ısırıyor dedim de bildiğin alice'miş.* bi de detroit'te geçti, jack white'tan da bahsettiler; o da şöyle biraz görünseydi bari. bembeyaz adam zaten. filmdeki vampirlerden eksiği yok fazlası var. ne biliyim adam'ın kardeşi rolünde olsaydı o da, ufak bişeyler. sonuç olarak olay yaratacak bi film değil ama güzel, gayet izlenir.
  • filmi haberlerini aldığından beri beklememi, jim jarmusch filmi olmasından, vampir temalı olmasından, üstüne hiddles'ın rol almasından dolayı duyabileceğim herhangi bir yanlı görüşümün olabilmesini geçtim; güzel film.

    --- spoiler ---

    inanılmaz bir soundtrack'e sahip, suspiria'dan sonra ilk defa bu derece etkilendiğim bir soundtrack'le karşı karşıyayım diyebilirim.

    yani zaten çok fazla irdelemeye gerek yok, jarmusch'u eleştirmek bana düşmez, her ne kadar vampir filmini yayınlamak için şu dönemi seçmiş olsa da, eninde sonunda güzel film.

    sadece ve sadece, allahım o son sahne öyle olmasaydı ya. filme dair eleştirebileceğim gerçekten bir şey yok, az çok bu beklentilerle gitmiştim, karşıladı hepisni, soundtrack'le üstüne çıktı hatta, ama o son sahne nedir ya. yani. neyse.

    --- spoiler ---

    tl;dr,

    güzel film.
  • orjinal soundtrack'i böyle buyrulmuş; yetmez ama evet diyorum kendisi için, bana o adam'ın çaldığı enstrumental kısım lazım arkadaş, benim için bu filmin soundtrack'i odur.

    funnel of love – wanda jackson
    harissa – kasbah rockers
    caprice no. 5 in a minor – niccolò paganini performef by charles yang
    gamil – y.a.s.
    can’t hardly stand ıt – charlie feathers
    trapped by a thing called love -denise lasalle
    soul dracula -hot blood
    under skin or by name -white hills
    red eyes and tears – black rebel motorcycle club
    little village – bill laswell
    hal – yasmine hamdan

    link vermeyenin..
  • adam'ın çaldığı parçaları şurada bulabilirsiniz.

    sadece pink dust internete düşmüş. diğerleri için albümü satın almanız gerekiyor gençler.
  • jim jarmusch'un bu vampir denemesi, filmekimi'nin ilk gong sesi olmuştur benim için.

    -- hafif spoiler etkisi--

    filmin bir sahnesinde, detroit'in ıssız sokaklarında gece arabayla dolaşmaya çıkan adam ve eve, gökyüzüne bakarak, dünya'dan 50 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegenden bahsederler. gezegen; devasa büyüklüktedir, elmastan yapılmadır ve gong şeklinde ses vermektedir. işte bu da, aynı o gezegen hikayesi gibi bir film. alakalı alakasız, anlamlı anlamsız, hem uzak, hem yakın, hem devasa, hem değil... (kulağa çok karışık geldiğini biliyorum, ama ben ademle havva'nın yalancısıyım).

    gelgelelim filme... baştan sona tezatlıkların varlığını iyi dengelemiş jarmusch usta; siyah bir adem ile beyaz bir havva. yeryüzünün iki ayrı ucuna dağılmışlar. bir uç; daha sıcak ve mistik olan tanca'da, diğeri soğuk ve karanlık olan detroit'te. beyaz havva dış dünya ile iletişim halinde, siyah adem ise tüm iletişimini neredeyse koparmış ve tüm inancını kaybetmiş durumda. ama aşkları her şeye rağmen; tüm zıtlıklarına, tüm farklılıklarına, bütün yaşadıklarına rağmen hala devam ediyor. ve bu iki aşık vampir, yüzyıllık yaşamlarını zaman zaman döküp saçıyorlar bize de, ve bazı tanıdık isimler geçiyor cümlelerinden; tesla, schubert, einstein, darwin, shakespeare... nihayet, yüzyıllık deneyimleri neticesinde; üzerinde yaşadıkları dünyayı ve kaynaklarını durmadan tükettikleri için, insanları eleştirirlerken buluyoruz onları, kaçınılmaz olarak. "zombi"ler dedikleri, biz yaşayan ölüleri, yargılarlarken; havva'nın kardeşinin yaptığı hatanın, kendilerine ayna tutarak, eleştirdikleri tüketime ve zombiliğe birebir gönderme yapması, ve adeta kendi kurdukları tuzağa düşmeleri, bence jarmush'un filmde yaptığı en ince ve güzel eleştiridir. çünkü ölümlü ya da ölümsüz, yarınına devam etmek isteyen herkes bencildir ve bu içgüdüyle tüketmesi gerekiyorsa da, mutlaka tüketecektir.

    son tahlilde; yüzyıllardır yeryüzünde hayatta kalmayı başarıp, yüzlerce felakete şahitlik edip, belki binlerce insanla tanışıp, bunca değişime ortaklık edip, akıl sağlığını koruyup, hala aşık kalabilmek ne kadar efsane ise, vampir olmak da o kadar efsane... ikisi de o kadar namümkün. yine de unutmamalı; aşk eski bir yalan, ademle havva'dan kalan. bırakalım, bunun kanını biraz da vampirler içsin.

    kıssadan hisse: en çok, jarmusch'un her iki şehirdeki gece çekimlerini, filme cuk oturan oyuncukları ve ve ve mükemmel film müziklerini beğendiğimi söylemeliyim. baştan sona tüm müzikler arşivlenebilecek güzellikte. bunlar da hediyesi;

    1
    2
    3
    4
    5
    6
    7
  • izlerken arada bir midnigt in paris'i andığımız, giriş sahnesi baş döndürse de hayran bırakan bir görselle açılan jim jarmusch filmi. jarmusch'un sevdiklerinden, jack white dedik, nikola tesla'ya bir selam çaktık, güzel planlar görüp iyi müzikler dinledik.

    --- spoiler ---

    fakat allah aşkına o bavul hazırlama sahnesinde, infinite jest'in olduğu bavulda neden elif shafak vardı, jim bey bana bunu açıklayabilir mi?

    --- spoiler ---
  • coppola'nın dracula'sını ayrı bir yere koyarsam beğendiğim tek vampir temalı film olabilir. insanlarda kablo nefreti uyandırıyor. verdiği sosyal mesajlar çok isabetli, ancak yekten söylemek yerine biraz daha üstü kapalı olsaydı daha çok hoşuma gidecekti.

    uzun zamandır şöyle bir düşüncem vardı: 18. yüzyılda yaşamış olan müzik üstadları, günümüzde yaşıyor olsalar elektro gitar çalıyor olurlar diyordum. filmde, benim bu düşüncemle paralel giden bir fikir yer aldığı için mutlu oldum diyebilirim.

    filmde iki gariplik var bence. biri, adam'la eve'in çıplak uyuduğu sahne. her ne kadar vampir de olsalar öyle yamuk bir şekilde uyunamaz yahu. diğeri de aşağıda.

    (bkz: elif şafak okuyan vampir)
  • --- spoiler ---

    scientist diyaloğu halen favorim olan film.

    "and they're still bitching about darwin. still."

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap