• bazen hassasiyet de olabilen şeyler. çok önemsediğiniz bir şey ya da birisi hayatınızdan çıktığında veya sizden uzaklaştığında siz ondan uzaklaşmazsınız. çünkü takılıp kalmak böyledir. sizin hassas olduğunuz bir şey eğer sizden uzaklaşıyorsa hassasiyetiniz de onunla beraber giderek azalmaz, tam tersine giderek artar. bu hassasiyet konusu şey bazen bir kapı da olabilir bazen eski sevgiliniz de. yarım yapılan şeyleri sevemezsiniz, yarım olan şeyler sizi bir kanca gibi tutup geri çeker ve attığınız her adımdaki temkinliliği biraz daha artırır. kapıyı iyice kapatıp kapatmadığınız sizin için bir sorun olabilir mesela. yolda giderken sizi yolunuzdan geri çevirebilir kontrol etmek için. ve tabiki geri dönersiniz. güvensizlik ve ihtimaller insanı çileden çıkarır. dedimya yarım yapılan şeyleri de sevmezsiniz. mesela, eski sevgiliniz sizden uzaklaştıkça daha önce pek de düşünmediğiniz göreceli kötü veya yarım şeyler aklınıza gelir. ama yarım şeyleri sevmiyordunuz. güzeller silindikçe kötüler ayyuka çıkar ve sizi sarıp sarmalayan güzel şeyler yerine sizi kuşatma altına almış kötüler etrafınızı sarar. bundan kurtulmanın tek yolu size göre hepsini bir bir yenmek, kuşatmayı ortadan kaldırmak ve şehri yeniden ayakları üstünde durabilecek hale getirmektir. ama fethedilmiş bir kent ne yaparsan yap artık asla senin değildir. bunu da anlayamazsın çünkü artık içine garip bir milliyetçilik sinmiştir. her neyse. işte eski sevgili de tıpkı açık kalan kapı olayı gibi seni yarı yoldan çevirir. kuşatmadan çıkmak için sürekli bir ışık aradığın için en ufak bir zaafiyette seni geri döndürür. belki çok yol almış olabilirsin ama o da takıntındır. takıntılar her şeye bedeldir ve sizi hassaslaştırmışsa gözünüzü kendi kendinize boyarsınız bir şekilde bilinçsiz olarak. yürüdüğünüz yollar aynı gelmeyebilir belki, beraber sevdiğiniz bir şarkıyı hiç bir zaman daha fazla sevemeyecekmişsiniz gibi de gelebilir. gelir de gelir. ama "ne yapmadık?" sorusuna cevap bulamazsın. seni sürükler. illa bir şeye benzemesine de gerek yok. yalnızca taksın seni peşine ve sen de buna müsait ol. bu hassasiyetler geride kaldığındaysa insan takıntılı olduğuna değil de, nasıl bir deli olduğuna şaşar durur.
  • antalya şehir tiyatroları yıldız kenter sahnesinde izledim. hiç beklentim yoktu ama şahane bir oyunla karşılaştım. tebrikler.
  • antalya şehir tiyatroları tarafından oynanan, son dönem de izlediğim en keyif verici oyundu.

    oyunda birbirinde farklı takıntıları olan 6 kişiye aynı doktor aynı zamana randevu veriyor. fakat doktor kendisi ortada yok. daha sonra, bob'un tavsiyesi kendi grup terapilerini yapmaya karar veriyorlar ve ortak bir şekilde birbirlerinin takıntılarını üzeri gidiyorlar. o anda fark etmeden hepsinin, kendi takıntısını yendiği bir an oluşuyor.

    hazır mevsimi de geliyorken; kesinlikle, koskoca bir açıkhava'da oynanması gereken bir oyun.
  • aşamadığım şeylerdir,bir çoğu hayatımı daha da zorlaştırmaktadır.
  • laurent baffite tarafından yazılan, buket kubilay tarafından çevrilen, deniz hamzaoğlutarafından yönetilen antalya şehir tiyatroları'nın oyunu.

    bir doktor ofisi. sorunları birbirinden ayrı altı insan. ortak noktaları, her birinin yaşamını zorlaştıran ufak bir problemin olması ve sorunlarının çözümü için aynı doktordan randevu almaları. ancak doktorun gecikmesiyle, tüm kişisel farklılıklarına rağmen bu altı insan, problemlerini birlikte aşmak durumunda kalacaktır. takıntılar, günümüz insanının yaşadığı en büyük sorunlardan birini eğlenceli bir dille anlatıyor.

    küfür etme takıntısı olan fred rolünde talat tarhan türkeli, sayılara takıntılı taksici rolünde mehmet dönmezer, kontrol takıntısı olan marie rolünde merve akaydın, her şeyi iki kere söyleme takıntısı olan lili rolünde gizem aşık, çizgilere basamayan ve simetri takıntısı olan bob rolünde emre karaoğlu, hijyen takıntısı olan blanche rolünde demet vuranoğlu, asistan rolünde cansu sabetrasekh oynuyor.

    tek perdelik oyunu izlerken oldukça keyif aldım, antalya şehir tiyatrolarının en başarılı oyunlarından bir tanesi. yeni tiyatro dergisinin 3. uluslararası emek ve başarı ödüllerinden "komedi dalında en iyi yapım" ödülünü almış.

    tüm oyuncular başarılıydı ancak emre karaoğlu akrobatik hareketleriyle harika bir fiziksel performans sergiledi.

    takıntılarını yenmeye çalışan altı hastanın grup terapisini keşfetmeleri ve birbirlerine destek olmaları oldukça öğreticiydi. oyunun sonunda verilen mesaj ise çok hoşuma gitti; "her insan bir başkasına iyi gelmek için çaba harcadığında kendi takıntısını unutuyor."
  • güzel de bir filmi olan tiyatro oyunu. (bkz: toc toc)
    iğmeğdebesi de şurası oluyor: https://m.imdb.com/title/tt6060156/
  • bazen hayati cekilmez, bazen de yasanilasi kilanlar... belki de hayatin patronu onlar...
    (bkz: unutamamak)
  • bazen zayıf, bazen güçlü özelliklerimizdendir, nereden ve nasıl baktığımıza, zamana, olaylara göre değişse de vazgeçilmezimiz olmuştur çoktan. bizi yönetir, bazen dibe, bazen de tavana vurur, yaklaşımı hiç ılımlı değildir onun!

    mesela aşk en büyük takıntılardan birisi, belki de en en en birincisi, sıra başındaki...
  • insanın sonradan edindiği devamlılık arz eden, zamanla geçse bile etkisini devam ettiren huylar ve davranışlar. çocukken üç takıntım vardı mesela(hala biraz var.).üç derken sayı olarak yanlış anlaşılmasın.mesela bakkaldan içinden taso çıkan cips alınacaksa illa üç tane olucaktı.dört bile teklif edilemezdi.üçün katları kabulümüzdü tabi.hatta hatırlarım annem sen böyle giderse üç gelin getirirsin kesin diye sitem ederdi.
hesabın var mı? giriş yap