• (3 ocak 2022 itibariyle)
    ankara-istanbul yht guncel fiyat ekonomi: 118.50tl
    ankara-eskisehir yht guncel fiyat ekonomi: 52.50tl
    ankara-konya yht guncel fiyat ekonomi: 52.50tl

    ankara yht garı yid yolcu garantisi:
    "2017 ve 2018'de 2'şer milyon, 2019-2020'de 5'er milyon yolcu garantisi verildi. 2021-2024 arası 8 milyon, 2030 yılına kadar da her yıl 10 milyon yolcu garantisi"

    ne kadar garanti var?

    garanti yolcu sayısına kadar: 1.5 dolar+kdv
    garanti yolcu sayısından sonra: 50 cent+ kdv

    guncel dolar kuru?
    3 ocak itibariyle 13.55 (1.5dolar=20,3tl)+kdv= 24tl

    ankara varışlı/kalkışlı biletlerin hepsinden 24tl cengiz-kolin-limak ortaklığına gidiyor.

    8 milyon garanti verdik peki ne kadari gerceklesti?

    2021 ilk 5 ay için gerekleşen 426.008 yolcu (ilk 5 ay garanti 3.333.333 kişi)
    fark=2.9 milyon insan x (1.5dolar+kdv)

    peki ankara garından kaç yht hareket ediyor?
    9 ıstanbul yht'si
    5 konya yht'si
    3 eskisehir yht'si

    gunluk 34 sefer gelis gidis.

    caf setleri 419 koltuklu
    velaro setleri 483 koltuklu
    ortalama 450 koltuk desek

    1 yil icinde tum trenler ankara varis/kalkis paket gitse (hayatin olagan akisina aykiri)

    gunluk yolcu sayisi 450x34= 15.300 kişi/gün
    yılda: 5.584.500

    sahi ya verilen garanti kaçtı? 8 milyon.
  • yaşlılar te cim dal dal diye de okurlar
  • "türkiye cumhuriyeti devlet demir yolları"nın kısaltılmışı. türkiye'nin her yerinde tren fabrikaları ve 80m.'luk türkiye'de milyarlarca çalışanı wardır ama ortada bişi yoktur, halen saatte 30 km. hızla giden trenler, yolda kalan lokomotiflerle uğraşmaktadırlar. işçilerine iyi para verir, devlete aittirr ama özelleştirilmesi beklenmektedir... kim, neden bekliyosa artık... bazı şehirlerde çok kaliteli istasyonları wardır, aslında tek başına devlet olacak kadar para kazanabilir ama eyyamcilik [ahıa] yüzünden olduğu yerde saymaktadır. partilerin "adamımı işe sok" kontrolündedir. hepimiz kalleşiz.
  • genel müdürlüğüne gidip geldiğim 5 ay boyunca genel olarak özelleştirme karşıtı olan şahsımı 180 derece çeviren kurum.

    müdürlükte çalışanların %80'i neredeyse hiçbir iş yapmıyor.
  • tcdd: türkiye cumhuriyeti devlet demiryolları.

    amaç: adam getir-götür, yük taşı vs.

    çalışma zihniyeti: "bizi tercih edenler zerre skimizde değildir"

    örnek ile açıklayalım.

    salı günü saat 15:20 de ankara tren garına gittim. amacım saat 16:00 da ki hızlı trene binip gözümün bebeği eskişehire gidebilmek.
    ankara garını bilenler bilir. sağda ve solda gişeler vardır. sağda 5 solda 5.
    15:20 de içeri girdiğimde sağda 2 gişe solda 2 gişenin çalıştığını gördüm. alışkanlık sol tarafa seyirttim. bakın unutmayın saat 15:20. daha trenin kalkmasına 40 dakika var. istesem aştiye gidebilirim yani.
    neyse efendim girdik sıraya. her sırada rahat 20 kişi bekliyoruz. ama bir tuhaflık var. bekliyoruz sadece. herhangi bir hareket yok. 4 nolu gişede memure adı altında çalışan "pms-meister" yaratığı var ki kafasını uzatıp neden bilet vermediğini sorana bağırıyor. evet lan bildiğin bağırıyor. emekli bir öğretmen hanım vardı. kadın gayet nazik hanımkızım neden bilet demeye kalmadı gişedeki yaratık böğürmeye başladı. yakalıklarında isim yazıyor ama dikkat edin hepsi ters.
    saat:15:48 benim sıra henüz 2 kişi ilerleyebildi.

    aa o da ne! 5 nolu gişedeki "buddha" aldı eline sigarasını cep telefonunu. işlem yapmayacağım diye gitti. gitti lan karı.
    15:53. daha önceden gördüğüm için kim olduğunu bildiğim gar müdürü hazretleri peronların olduğu taraftaki kapıdan salona giriş yaptılar. eller belde.
    aha dedim bir ümit ışığı. iş makinesi izleyen emekli amcalar gibi bir sağa baktı bir sola baktı. anaaa o da gitti. gar müdürü bir bok yokmuş gibi gitti.

    tren boş duruyor. müstakbel yolcuları bilet alamadıkları için içerde duruyor. 5 numaralı gişedeki karı elde sigara dışarda duruyor. duruyoruz ulan.

    saat 16:02. benim tren gitti. ama ne gidiş. boş. bomboş. biz içerde piç gibi kaldık. tren piç gibi bomboş gitti.

    danışma denilen yerdeki ağzında sakızlı yumuşakça oğlana sordum. neden bugün burası böyle diye. hergün böyle dedi. daha fazla uzatmadım bende mevzuyu.

    tcdd zarar ediyormuş . eder tabi yarak kafalı.
  • 2020 yılı mart ayından beri adana - mersin bölgesel tren seferlerini yapmayan devlet kurumu. söz konusu yaklaşık 70 km dümdüz bir hat ve her gün iki şehir arasında binlerce insanı taşıyan banliyö treni gibi bir şey. ülkede her kurum çalışırken, toplu taşımada %50 kuralı bile kaldırılmışken tamamen keyfi olarak tcdd çalışmıyor. bunun tahammül edilebilir bir tarafı yok.
  • okula baslamadan, daha 5 yasindayken okuma yazma ogrenmis bireyi*, ulan bunun sonunda niye "y" yok diye kara kara dusundurten kisaltma. bilmiyosun ki o zamanlar demiryolunun birlesik yazildigini.
  • şöyle bir güzelliği olan kurum: seferleri sadece 1 haftalık bir süre için belirliyorlar.. bu nedenle bayram öncesi erken bilet alayım diyemiyorsunuz.. ola ki dediniz, bu sefer gittiğiniz yerde 6 günden fazla kalma planınız varsa gidiş dönüş bileti alamıyorsunuz, gidiş - dönüş indirimi alamıyorsunuz, gittikten sonra tekrar dönüş bileti almanız gerekiyor.. yani bugün perşembe, haftaya cumartesi gidiş, sonraki perşembeye dönüş bileti almam mümkün değil.. neymiş? seferler sisteme girilmemiş.. aferin size çok iyi düşünmüşsünüz.. aynı saatlerde gidip gelmeyecek çünkü bu trenler 2 gün sonrasında..

    ulan batının osunu alıcaz busunu almıycaz diye atılıp tutulan bu memlekette bu gavurlar iki ay sonrasına bilet kesebiliyorken, kıçıkırık yht için on gün sonrasına bilet alamıyoruz.. pes bravo..
  • babamın şeker fabrikası'nda görevli olması sebebiyle, ankara etimesgut'ta iken, şehre ulaşımı sağlayan servis dışında, ara sıra etimesgut'tan kara trene biner ve yanık, çıtır ankara gevreği eşliğinde tıkır tıkır sıhhiye'de ( bazen de cebeci'ydi sanki) iner ve ya hacettepe ya da ankara tıp fakültesi hastanelerine giderdik. ilkokulu bitirdiğim yıl kavaklıdere'ye taşınmış ve tren maceralarım sona ermişti çocukluğumun güzel şeker kolonisi hatıralarıyla beraber. yıllar.

    sonra çok uzun bir dönem hiç binmedim. lise bitti, izmir'e geldik gene anne memleketi, üniversite bitti, evlendim ve hiç trene binmedim.

    2008'de, eşimin vefatını izleyen 2. hafta içinde oğlumun ankara'ya gidelim ama trenle diye tutturması. allahın sıcağında, ağustos ayıydı, bir heves bilet aldık ünlü mavi trenle, internetteki fotoğraflar pek bir afilliydi ( sanki japonya'daki gibi rayların üzerinden kuğu gibi kayan, burnu sivri, beyaz bir tren görseli konmuştu, kandık haliyle, aman ne güzel diye) ama telefon açıldığında, bekleme sürecinde çalan müzik '' kara tren gecikir, belki de gelmez'' olunca şaşırmıştık, zaten içimiz kararmış... halbuki ''tren gelir, hoş gelir ley ley limi limi ley'' diye müstakbel yolcusunu karşılasa ne güzel, ne neşeli olurdu ya. neyse, bindik biz ulukent istasyonundan, nasıl bir ızmir'den koptuk izmir sınırları içindeyken hayret verici bir değişimdi bizim için. ayrıca trende klima arızalıydı ve söylenilen saatin çok çok dışında rötarla 16 mı, 18 saatte mi ne varmıştı ankara'ya*. pestil.

    ertesi yıl, 2009'da bu defa kar görmek için manisa'ya gidelim dedi oğlum, tamam dedim ama o ankara ağzımda nasıl acı bir tat bıraktıysa otobüsle gitmiştik.

    gelelim düne. 14 yıl sonra bu defa ''manisa kebabı'' yemek üzere treni tercih ettik, bu defa teknoloji ışık hızı sihirli değnek gibi dokunmuş gördüm doğallığında, internetten bilet alındı qr kodlu, basmane garında bilet basıldı ve üzerinde ''alaşehir'' yazan trene bindik. (bu arada 2. ve 3. vagonlarda, internet üzerinden alınan biletler koltuk numaralı oluyor ve yerinize bir başkasının oturması söz konusu değil, hak iddia edemez. velev ki böyle bir durum zuhur ederse de, kontrolör devreye giriyor*. 1. ve 4. vagonlar ise dolmuş konseptinde, boş bulduğu koltuğa dileyen oturabilir. )

    allahım ne kadar ferah, yeni, tertemiz, güpgüzel. minik minik istasyonların yanından tıkır tıkır geçme düşüncesi içimi mutlulukla doldurdu birden. tam dakikasında da hareket düdüğü çaldı ve motorun çalışmasıyla trenin içinde de serin, ferah bir hava hakim oldu. bilet kontrolüne gelen kişiden, servise çıkan görevliye ( ayran, gevrek, çay, kahve, poğaça vb. satışı yapılıyor); belli bir süre sonra da vagonları tek tek dolaşıp çöp kutularını boşaltan gence kadar herkesin yüzü tertemizdi. işlerini hızlı ve kibar şekilde yaptılar, kılık kıyafetleri yerinde ve ütülü, ayakkabıları boyalıydı (nedense dikkatimi çekti, hepsinin gıcı gibi pırıl pırıl cilalıydı). trenin içinde toplu iğnenin ucuyla bile koparılıp bırakılan bir kağıt parçası, en ufak bir kir-leke yoktu. istasyonların birinden geçerken hele, başında kırmızı parlak şapkası, özel üniforması ve elinde tuttuğu daire gibi ''dur-kalk'' hareketini veren şeyle birlikte gördüğümüz görevli (kontrolör deniyor ona da sanırım, ya da tren operatörü?) film karesinden fırlamış gibiydi. bir ara küçük bir ay çiçek tarlasından geçtik, bir beldede kocaman bir tabela üzerinde, yine büyük harflerle '' bla bla pratisyen hekim'' yazısını görünce yine gayriihtiyari gülümsedim, orada kral muamelesi gören bu doktorumuzun keyfinin yerinde olmasını diledim içimden. ve manisa tren garı...o kadar güzeldi ki iç salon, koltukların güzelliği. nevi şahsına münhasır bir zamana hapsolmuşluk havası var resmen.

    toplam 1.5 saat süren, aheste beste fıstıki makamda rayların üzerinde gittiğimiz bu kısa yolculukta; yolcularına tertemiz, modern bir trende, dakik hizmet veren ve rahat bir yolculuk yapmamızı sağlayan tcdd'mizle gurur duydum, teşekkürler.

    not: bütün yolculuk boyunca kendimi harry potter'ın 9 1/2 peronundan bindiği hogwart'a giden trende gibi hissettim, halbuki kimilerinin günlük rutini bu. hayat.
  • zaten çok iyi gitmeyen, akp tarafından tamamen bitirilen kurum. yük taşımacılığı dışında hiç bir işe yaramıyor. yazık bu ülkeye.
hesabın var mı? giriş yap