• beşiktaş taraftarını cidden anlamıyorum. bu adamı samsunspor'dan nasıl aldığınızı cidden hatırlamıyor musunuz hiçbiriniz? ilhan'ın da tümer'in de samsunspor'dan kaçırılış şekliyle size faydalı olabileceğine inandınız mı?

    zor günler geçiren samsunspor, tüm kurtuluşu bu ikisinden gelen bonservise bağlamışken, müthiş bir 'zeka' ürünüyle hülleye başvuran beşiktaş, ikisinin de 'karakterlerini' ortaya koymasıyla kaçırarak transfer etmekte bir beis görmemişti.

    şimdi de para için beşiktaştan kaçıp fener'e gitti diye sövüyorsunuz. ne bekliyordunuz ki?

    üstünden yıllar geçmiş ben yazalı, bugüne kısmetmiş.
  • bir tek soru sormak istediğim ayak oyuncusu(topçusu)dur.

    ikinizde kaptandınız, biriniz diğerinde yıllar önce giydi o formayı, ama bir farkla biriniz ölüm döşeğinde beşiktaş diye inlediniz, diğeriniz fırsatını gördüğü anda kaçtınız?

    peki değdi mi?
    hadi erkek gibi cevapla bu sorumu, olan oldu biten bitti, cevap ver be kaptancık,
    değdi mi?

    bak gidişini anlatayım sana, sen o zaman şehirden gelen çocukları görünce kadim arkadaşlarını satan taşralı bebelerin heyecanındaydın, belki hatırlamazsın.

    bir yaz günü, yüzüncü yıldaki evimizdeyiz, sabah geç kalmışız, kahvaltı yapacağız, tipik aylaklık günlerimiz, sergen takımdan yeni gitmiş, sen takımın tek hakimi olmuşsun, sol taraftan yardıra yardıra girmen ile yüreğimizi ağzımıza getiriyorsun, inönüye beraber geldiğin ilhan mansız japonya yollarını tutmuş. tüm taraftarın bir tek sevgilisi var, tümer metin. geç kahvaltıya oturduğumuzda ntv sporda senin fener forması giymiş görüntünü gördüğümüz anda ev arkadaşımla ihanete uğramış gibi bakıyoruz televizyona. sonrası küfür gırla. o arkadaşımla geçenlerde buluştuk (bkz: kendine iyi bak/@roberto baggio ile futbolu seven adam) entrym de yaşananları görebilirsin, sana bir şey söyleyeyim mi, adam üniversite anılarının yüzde seksenini unutmuş, yumruklaştığımızı bile unutmuşuz, adam 6 yıllık sevgilisinin onu aldattığını unutmuş, ama o gün yaşadığımız başka bir olay için "oğlum tümerin fenere gidip bizi sattığı gün olmuştu" dedi. seni unutmamış, o derece kızgın sana...

    sonra fenere gittin oradan dolandın durdun gevur ellerinde, askerden kaçmanı anlıyorduk da, nasıl fenere gittğini anlamamıştık. tümer metin sen en lazım olduğun zamanda bizi yarı yolda bırakmıştın, tutunacak en kuvvetli dalımızı o sezon bir anda kaybettirdin bize.

    sen beşiktaşın kaptanıydın, gidişin ne şekilde haklı olursa olsun kaldıramadık, yarım metreden gol kaçırırdın ilk geldiği sezon, hatırlar mısın? çimin boktanlığı nedeniyle yarım kalan sonrada gerisi ankarada oynanan samsun maçı vardı hani, maçta kale arkasındaydım, skorboardın orada, uğruna dünyamdan vazgeçtiğim laz kızını ekip maça gitmiştim sen yarım metreden gol kaçırmıştın ve gıkımızı çıkartmamıştık. çünkü biz tümere inanmıştık.

    sen bizim sana inandığımız kadar inanmamış meğer, kenar mahallelerde büyük aşk yaşadığı sevgilisini mercedesli adamlara kaptıran adamların hissiyatını yaşıyorduk sana karşı, sen paraya satmıştın bizi, başlatma şimdi profesyonellikten falan, o gün beşiktaş taraftarı resmen kendisini aldatılmış hissetti.

    hatırlıyor musun inönüye fener formasıyla çıktığın ilk maçı, pembe teskere diye inleyen türbinleri, "gitsen ne fark eder, kalsan ne fark eder" diye başlayıp "beşiktaş çarşısı erkeğe küfreder, işte sen bu kadar zavallısın tümer" diye biten tezahüratı.

    yok ne oldu onu anlamadım, totalde kaybettin be tümer, o gün direnseydin ve kalsaydın beşiktaşta bu taraftar seni sırtında götürürdü kışlanın kapısına kadar. daha sonra vedat kaptan gibi sahip çıkardı sana, bak güzel adam öleli kaç sene oldu adını hala besmeleyle anıyoruz. sonuç mu? bu gün gözümüzde ersan adem gülüm kadar değerin yok, hatta zubeyir baya kadar, hatta jemal sellami kadar, bir düşün bakalım neden sence?

    ilhan da gitti beşiktaştan, ama o ağlaya ağlaya gitti, feyyaz da gitti, metin de gitti, ali de gitti, nouma bile gitti ama onların hepsi yönetimden birileri ile sorun yaşayarak gittiler ve vefakar beşiktaş taraftarının gönlüde hep yerleri oldu. bugün geri dönseler gıkımız çıkmaz avuçlarımız patlayana kadar alkışlarız. ama senin gidişin zengini görünce kaçan "geleceğini düşünen kız" halindeydi.

    o gün o formayı giymeseydin, bugün bilicin yanında sen vardın belki de, belki menajerdin, belki ileride hoca olduğunda beşiktaş taraftarı seni bağrına basacaktı. ama sen resmen kaçtın be abisi, sen takımını kaptan olarak yarı yolda bıraktın, sana inana milyonlarca insanı yarı yolda bıraktın. diyelim ki bundan sonra hocalık yapacaksın, varsayalım ki jose reis kadar büyük bir hoca oldun, kaldırmadık kupa bırakmadın, ne sanıyorsun, o taraftar seni takımın başında görmek isteyecek mi? inan bana başına yıkarlar o stadı yönetimin. yani çok başarılı olunca belki sikinde olmayabilir ama şunu bil beşiktaş taraftarı seni sildi. fener taraftarı zaten kabul etmedi, edemezdi zaten...

    değdi mi peki, tv de yorum yapıyorsun, beşiktaş derken bile çekiniyor için, belki söylemiyorsun erkekliğe bok sürdürmemek adına, ama adım gibi eminim pişmansın, iflah olmayacak bir pişmanlık içerisindesin. bu taraftarı sattın, yanlış yapılacak son taraftara geri dönülmez bir yanlış yaptın. utanıyorsun adım gibi eminim, pişman olduğunun da farkındayım, ama inan bana umurumuzda değil. sen bizi en lazım olduğun zamanda sattın.

    ikinizde futbolcuydunuz, ikinizde kaptandınız, hatta sen belkide vedat kaptandan daha becerikliydin. ama aranızda ne fark var biliyor musun? o güzel adam "üzerimde beşiktaş forması varken yalan mı söyleyeceğim" dedi, o güzel adam ölüm döşeğinde "iki kupa gelirse iyileşirim" dedi. sen ne yaptın peki erkekler gibi savaşmak varken korkaklar gibi kaçtın, bir takımın kaptanı olarak anılarak ölmek varken boynunda pembe bir tezkere ile anılacaksın.

    şimdi anladın mı neleri kaybettiğini, şimdi anladın mı vedat kaptan gibi olmak en demekmiş, şimdi anladın mı pişmanlığı, pişman mısın? pardon duyamadım! pişmansın demek, bir şey diyeyim mi sana "beter ol"

    bu büyük taraftarın gözlerinin içine bak ve kendine itiraf et, elin portekizlisi kadar değerin yok gözlerinde (ferdi abi seni kimseyle kıyaslamadım affet). o portekizli nasıl giderse gitsin hep anılacak, hep saygı duyulacak, peki ya sen, cevap ver be abi allah aşkına bir cevap ver...

    sen de artık herkes gibisin, hatta herkesten bile daha hainsin gözümüzde.

    bu taraftar bir gün sana ihanetin bedelini gösterecek, ellerinle parça parça ettiğin yüreğimizi toplamak için dönmeye yüzün olursa bir gün inan bana çok geç olacak, o gün sana hükümete bile kafa tutan bu büyük taraftarın ihaneti asla affetmeyeceğini göstereceğiz. o gün paramparça ettiğin kalbimizi toplamaya çalışacaksın belki, ama dokundurtmayacağız. çünkü sen yaramıza dokunmayı bile hak etmiyorsun...

    bu arada sorumu az kalsın unutuyordum

    ne oldu be kaptan?

    buldun mu aradığın aşkı?

    söyle değdi mi?

    not: afet güzel kaptan vedat okyar, senin şanlı adını bu adamla aynı satırlarda anmam ruhunu rahatsız ettiyse affet, sen gideli cennet beyaz semt siyah. sen gideli herkes yaralı, affet beni.

    beşiktaş ulan!!!
  • fenerbahçe - pendikspor maçından sonra mert hakan'a "bu hareketleri trabzon'da yapmasın başına iş almasın" diyen ve ortalığı geren zat. trabzon maçından sonra olanların dolaylı yoldan sorumlusudur.

    edit: yumurtlamaya devam ediyor. "sahanın ortasında sevinmeyeceksin" demiş. trabzonsporlu futbolcular ilk yarıda kadıköydeki maçta sahanın ortasında uğurcanı havaya kaldırdılar, hiçbir taşkınlık oldu mu? ne kadar utanmaz arlanmaz insanlarsınız siz?

    edit2: fenerbahçe kimseyi "tahrik etmeyip" futbolunu oynayıp maçını kazandıktan sonra da yolda otobüsü kurşunlandı. sivri akıllı herif seni.
  • kendisinin fenerbahçe'ye gidişiyle ilgili kitabında yazdığı bilgilerden sonra kendisi hakkında fikirlerim değişti. çok severdim, gittiğinde çok sinirlenmiştim. anlattığını yazıyorum.

    --- spoiler ---

    tümer'in o gittiği sezon yani bizim türkiye kupası'nı kaldırdığımız sezon kontratı bitiyor. ve sözleşme yenilemek için sanırım bizim yöneticilerden ertunç arpacı ile görüşüyor. kendisine yapılan ilk teklif o sezon aldığı paranın yarısı. ve o sezon tümer yılan gibi top oynuyor. hakikaten de iyiydi hatırladığım kadarıyla ve sergen'le birlikte takımın 2 yıldız oyuncusundan biriydi. adeta taşak geçer gibi bir teklif gelen teklif. tümer de yav bari geçen seneki verdiğiniz parayı verseydiniz diyor ama yöneticilerin tutumu kendisini bu takımdan ayrılmış gibi gösterip taraftarın tepkisini çekmemek. bunu net anladım o gün diyor tümer.

    4 günlüğüne milano'ya gidiyor eşiyle. tatil yapıyor ama içi içini yiyor sözleşme uzatamadı diye. tatilden döndüğünde gazetelerde nobre'nin transfer edildiğini ve ona kendisinin numarası olan 11'in verildiğini görüyor. acayip sinirleniyor kendisinin numarasının kendisi hiç yokmuş gibi başkasına verilmesine. aziz yıldırım mı başka biri mi ne kendisiyle irtibat kuruyor ama tümer menajerimle konuşun, prosedür bu diyor. menajeriyle görüşüyor aziz yıldırım. tümer'i menajeri arıyor görüşmeyi yapmış bir biçimde, tümer de o esnada arkadaşlarıyla halı saha maçı yapmış falan oturuyormuş. menajeri tümer'e kaç para istediğini soruyor tümer de anelka'nın aldığı parayı isterim diyor. yüksekten uçayım ki bunlar beni almak istemesin diye. 1 saat bile olmadan menajeri tümer'i arayıp başkan şartları kabul etti aziz yıldırım seni evinde bekliyor diyor. tümer de gidiyor aziz yıldırım'la sohbet ediyor falan ama sözleşmeyi imzalamayacağını ertesi gün beşiktaş'la sözleşme görüşmesi olacağını söylüyor. aziz yıldırım gitme seni kandırırlar sana imza attırırlar falan diyor. (tümer'in kulağına geldiğine göre tümer evden gittikten sonra aziz yöneticilerine al işte elimizden kaçırdık diye ateş püskürüyor falan) tümer evine dönüyor. eşine bile söylemiyor olayı kimse bilmiyor.

    ertesi gün ertunç arpacı'nın yanına murat aksu da eklenmiş. (nefretim 1100 kat arttı murat aksu'ya şu transfer sürecini anlatırken tümer) murat aksu reis bir ifadeyle "gel bakalım fenerbahçeli tümer" diyor. bak hele bak üsluba bak.

    tm: ben beşiktaşlılığımı kimseyle tartışmam.
    ma: imzayı atmışsın hayırlı olsun.
    tm: fenerbahçeli tümer olsam, şu an bu görüşmeye gelmezdim. gerçi benim formamı nobre'ye verdiğinize göre galiba siz beni seneye düşünmüyorsunuz takımda.
    ma: evet biz seni düşünmüyoruz. fenerbahçe kulübü ile görüşen futbolcuyu istemiyoruz.

    tümer anlatmaya devam ediyor: "oysa bilmediği, anlamadığı ve anlayamayacağı bir vardı: neredeyse haftalardır lig bitmiş, sözleşmem bitmiş, bana bir önceki yılın yarısı teklif edilmiş, benim formam benden habersiz yeni transfere verilmişti. hakkımda çıkan asılsız haberlere (milano'da tatildeyken, fenerbahçe'ye gidiyor diye haberler çıkıyor ortada bir şey yokken) rağmen kulübüm beni bir kere bile aramamıştı. buna rağmen ben kulübüm öncelik diyip gelen onlarca teklife rağmen kulübümle yapacağım görüşmeyi dört gözle beklemiştim. zaten kim ne teklif ederse etsin benim ikinci tercihim yurtdışıydı.

    murat aksu'nun son dediğinden sonra tümer tekliflerinin ne olduğunu soruyor en azından geçen sene almak istediği parayı beşiktaşlı olarak beşiktaş kulübüyle kariyerinin son yılını geçirmeyi ardından avrupa'ya gitmek istediğini söylüyor tümer. murat aksu adeta dalga geçer gibi yine tekliflerinin değişmediğini değişse de fb ile görüşmüş bir oyuncunun bjk kaptanının beşitaş'ta devam edemeyeceğini söylüyor. tümer lan ben kaptan bile değildime getiriyor olayı ki deli ibo ve tayfur var ondan evvel kaptan olarak sahaya çıkacak adamlar. deli ibo formayı bırakmıyor zaten mutlaka o kaptan oluyordu diyo f 2. kaptan olarak falan. ardından;

    tm: benimle anlaşmayacağınız ve anlaşmak istemeyeceğiniz çok belliydi. benim formamı bile vermişsiniz.
    ma: sana 10 numarayı verecektik.
    tm: nobre'ye 10 numarayı verseydiniz yıllardır benim giydiğim 11 numarayı değil diyip ekliyor ayrıca sergen 10 numara onunla henüz görüşmediniz bana nasıl 10 numarayı verecektiniz.
    ma: sergen'le de seneye çalışmayacağız diyo ve tümer "sergen yok ben yokum ne güzel..." diyo.

    kilit noktaya geliyoruz beyler. bunun fotoğrafını koyucam burayı replik atlamadan görmenizi istiyorum.

    http://i.imgur.com/pkhvh95.jpg

    beyler bakar mısınız kibire? hakkını bile helal etmiyor adam. etmiyor demeyelim de bi şey demiyor. resmen dargın ayrılıyor. inanamıyorum haşmet. ardından söylediği sözler falan. bana söylese ben de giderdim herhalde fenere amk. bilemedim. ayrıca bjk tv'de o dönemde numarası falan sızıyor ya tümer'in, tümer kendisini arayan herkese karşı telefonunu açtığını ve olayı izah etmeye çalıştığını söylüyor. hatta 20 yaşında bir kız arıyor bir gün. hüngür hüngür ağlıyor ama, tümer dayanamıyor buluşalım sana her şeyi detaylı anlatıcam diyor. fener'in tesislerine götürüyor orada sohbet ediyorlar falan. kız ikna olmuyor ama hak da veriyor bazı noktalarda. kız giderken bir mektup bırakıyor tümer'e tümer okurken ağlıyor falan hüngür hüngür. öyle yani. kitabı alıp okuyun bence.

    tümer'in beşiktaş'tan ayrılmasına sebep olan herkese de ben hakkımı helal etmiyorum amk.

    --- spoiler ---
  • socrates dergi youtube kanalında mehmet demirkol'un programına katılmış.

    bir insan ne kadar boş ve uzun konuşabilirse o kadar uzun ve boş konuşabiliyor. kendisi bence bu konuda bir rekortmen.

    çakma filozof diyorlardı buna. o kadar haklılar ki.

    demirkol bir şey soruyor “dur önce cevabın altını doldurayım” falan diyor. yahu kardeşim direkt kısa ve net cevap versene. ne uzatıyorsun?

    allah yakınlarına sabır versin valla, ömürleri boyunca bu adamın muhabbetine maruz kalacaklar.

    debe editi olsun bu.
  • ha bir de "amcam koyu fenerbahçeli, etkisi olmuş olabilir" şeklindeki açıklaması neticesinde rotten'ın hatırlattığı bir tezahurat geliyor akla konuyla alakasız ;

    amcam istedi fenerli olayım
    dayım istedi cimbomlu olayım
    alayına isyan beşiktaşlıyım
    dayımın amcamın amına koyayım.
  • 4 büyüklerin tamamında oynamış sergen yalçın, 4 büyük takımın taraftarının gözünde beşiktaşlı sergen'dir.
    kendisi beşiktaşlı tümer değildir.kanımca en iyi tanım budur.
  • hiç umrunda olmadığı halde paragraflarca yazıp bizlere bu yazıyı sunuyorsa, umrunda olsaydı neler yazardı merak konusu.
  • geçenlerde,

    ''arabamı bir kova suyla yıkıyorum
    10 yıl öncesine kadar harcadığım suya ve elektriğe çok dikkat etmezdim. bir sabah ayşe özgün'ün programına denk geldim. bir kişinin dişlerini fırçalarken harcadığı suyun ne kadar çok olduğunu anlatıyordu. o günden beri dişimi fırçalarken suyu açık bırakmam. zaten tıraşı da makine ile oluyorum. arabamı genellikle su tüketiminin fazla olduğu yerlerde yıkatmıyorum. buharla yıkanan yerleri tercih ediyorum. bazen de kendim yıkıyorum. bir kova suyla işi bitirmeye çalışıyorum. eskiden televizyonu kumandadan kapatırdım. şimdi stand-by'da bırakmıyorum.''

    gibi bir açıklamada bulunmuş futbolcu arkadaş..
    aynı zamanda ''porsche cayenne turbo'' kullanır kendisi..
    arkadaşım, o bindiğin arabanın çıkardığı egzozu çimento fabrikası çıkarmıyor. bi kova suyla yıkasan nolacak?
hesabın var mı? giriş yap