• yaptiktan sonra kime tesekkur edecegimi bilemedigim eylem. bacaklarim var, acayip saglikliyim ve istedigim yere gidebiliyorum. tum bunlari yaparken dondurma yalayip, cekirdek yiyebiliyorum. super bi canliyim. burdan kendime cok tesekkur ediyorum.
  • el üzerindeki yaralarımın sebebi var, sürekli bir yerlere çarpıyorum, alışamadım ben bu eşyalara, yaralıyorum kendimi, olmadı pek burada.

    kendimi kandırmaya da pek niyetim yok hani. geldiğim yerde de olmamıştı. o zamanda ellerimde plasterle sarılmış gazlı bezler vardı.

    ondan önceki yer de daha iyi değildi…o zaman da yara bantlarıyla doluydu parmaklarım.
    hiçbir yer iyi değildi aslında, hiçbiri nefes aldırmıyordu, mutlu etmiyordu, ben sadece gitmelerde biraz teselli buluyordum.

    elimin üzerindeki yaram acıyor, baktıkça acıyor, kaldıkça, burada böyle kaldıkça, gidemedikçe, etrafıma bakıp bir gün daha dedikçe acıyor, çok acıyor. canım çok yanıyor.

    yani bana bir iyilik yap ve şimdi beni gitmenin sonsuz döngüsüne at. bir şey yap, beni oraya it. tut elimden ve kapısına bırak. ben sadece devamlı yürüdükçe iyiyim.
  • sevdigin iste calismak gibi.
    sevdigin sporu yapmak gibi.

    koca bir gunun tamamini yuruyerek gecirebilirim. ayaklarima kara sularin inmesi beni mutlu ediyor. uyandiktan uyuyana kadar yurudugum gunleri toplasam, burdan koye yol olur. o yolu da yururum hatta. *
  • kulagindaki kulaklikta en sevdigin sarkilarda caliyorsa hele cok guzel bir hale gelebilir. veya yaninda rahatca dertlesebilecegin bir dostun varsa yol hic bitmesin ister insan. ama tabi ki her guzel sey gibi bu yolunda bir sonu olur ve geri donersin.
  • insan olarak olayımız. bir gülüş... meselâ kuzi şebekler bile bizim gibi gülüyor. hatta :-) şu bile. koşmak desen, sanki aparılmış yürümekten. evrimsel zaferimiztir yürüyüş. dik duruşun ilk göz ağrısıdır. ama verimi yükseltiyormuş bunun. bir belgeselde vardı. bilim insanları, daha verimli yürüme şekli geliştirmişler. peki en başından beri bu verimlisi olsaymış yürüşümüz nerede olurmuş medeniyetimiz. daha önemlisi ağrır mıydı bu kadar bacaklarımız?
  • bir fiildir. yurursun,kosarsin felan.
  • baş önde, halıdan başka bi' bok göremediğin emekleme safhasından sonra gelen altın çağı. öğrendin, kafa havada ve iki ayak üzerindesin. görüş alanında koca bir evren, sınırsız keşif.

    yok be, abarttım. koltuk var. bi' televizyon sehpası, üzerindeyse televizyon işte. ha bir de köşede ısı veren elleme cıs cihazı.

    (bkz: kişinin düz adam olduğunu anladığı an)
  • "(...)
    kısa ya da uzun yürüyüşlerde oluyor nedense daha çok. bir dalgınlığa koyulma gibi başlıyor. arkadaşlarımı bilmiyorum ama yürüyüşler çok verimli benim için. hem dışarıda görünüyorsun hem içeriye kaybolabiliyorsun."
  • mecbur kalındığı vakit işkenceye dönen eylem.

    insanlar mecbur kalmasın isterim, bir bardak su içmeye bile.
  • her gün keyifle yaptığım eylem . her gün iş dönüşü eve yaklaşık 5-6 km yürüyorum . sıkıntı yürüyüş güzergahı. hiç keyifli bir güzergah değil ve oldukça araç trafiği var. eğer düzgün bir yol olsa bir o kadar daha yürüyebilirim. sağlık kısmından çok kişisel olarak bana huzur veriyor. yürürken kendimle baş başa kalıyorum , planlar yapıyorum , insanları gözlemliyorum yani özetle kendime vakit ayırmış oluyorum. eğer acil işim yoksa neredeyse toplu taşıma olayını kaldırdım gibi. sadece sabahları biniyorum çünkü yürümek insanı terletiyor ve işe terli gitmek istemiyorum.
hesabın var mı? giriş yap