14 entry daha
  • mustafa kemal'e göre "bela"dır.

    tarih 27 şubat 1923 salı. tbmm'de * lozan müzakereleri konulu gizli celseler başlıyor.

    müzakere edilen mevad [maddeler]: hariciye vekili ismet paşanın; lozan konferansının hudutların tespiti ile alakalı izahatı ve münkati [kesilmiş] bulunan konferansın tekrar açılması halinde heyeti murahhasça takip olunacak strateji ve esasların tespiti.

    iki yüzüncü inikat [toplanma]
    27 şubat 1339 salı
    birinci celse
    saat, dakika: 1.20 [13:20]
    reis: reisisani ali fuat paşa hazretleri
    katipler: süleyman sırrı bey (yozgat), hakkı bey (van)

    celsenin sonuna doğru sözü mustafa kemal paşa alıyor. usul hakkında söyleceğini ifade etmekle başlıyor sözlerine. musul meselesine gelince şu sözleri sarfediyor paşa:

    "[...] musul mes'elesinin bir sene sonra halline muvafakat etmek mes'elesi. buna muvafakat ettiğimizde zarar mı vardır? kaideten şimdilik faide mi vardır. buna muvafakat etmezsek ne yapmağa mecburuz? bunları zan ederim, muhakeme edersek ve buna bir karar verirsek, bugünün işi hal edilmiş olabilir.[...] bugün suhuletle hepimiz anlayabiliriz ki, musul'ü vermemekte ısrar edersek muharebeye dahil oluruz.[...] bazı arkadaşlarımız, mesela sırrı bey gibi arkadaşlarımızın, medarı kelamı misaki milli oluyor. hey'eti murahhasa misaki milliyi mahvetmiş, heye'eti vekile misaki milliyi feda etmiş. ben de diyorum ki sırrı bey misaki millinin ne olduğunu anlamamıştır. misaki millinin ne olduğunu evvela anlamalı ondan mütecavizlerin kimler olduğunu meydana koymalı. efendiler, arazi meselesi ve hudut meselesi misaki millinin, mâlumu âliniz, birinci maddesinin dairesi şümulündedir. misaki milli şu hat bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir. o hududu çizen şey milletin menfaati ve hey'eti celilenin isabeti nazarıdır. yoksa bu haritası mevcut bir hudut yoktur."
    (tbmm gizli celse zabıtları, c.3, s. 1318)

    konuşmasının devamında da musul meselesinin hallini muharebeye girmemek için bir sene sonraya ertelemenin ondan vazgeçmek olmadığını, belki istenilen sonucu elde etmek için daha kuvvetli olabileceğimizi, o an [konuşmanın yapıldığı zamanlar] için musul meselesini halletmek gerektiğinde karşımıza sadece ingilizlerin değil, fransız, italyan, japon ve bütün dünya düşmanlarının olacağını, fakat bir sene sonra sadece ingilizlerle karşı karşıya kalacağımızı ifade eder.

    mustafa kemal'in konuşmaları içinde ismi geçen izmit mebusu sırrı bey cevap verme ihtiyacı hisseder:

    "paşa hazretleri çok teşekkür ederim ki sözlerimi şayanı müdafaa buyurdunuz, anlamadığımı söylediniz. misakı millinin, bendeniz mingayrihaddin muharrirlerindenim [haddim olmayarak yazarlarındanım]." (tbmm gizli celse zabıtları, c. 3, s. 1319)

    gerçekten de son osmanlı meclis-i mebusan'ında mebus olarak bulunan sırrı bey misak-ı milli'yi bizzat kaleme alanlardandır.
    muhalefet tarafından sürekli misak-ı milli'yi dikkate almamakla itham edilen ve sırrı beyin verdiği cevapla zor duruma düşen mustafa kemal nihayet misak-ı milli hakkındaki gerçek fikirlerini açık eden bir karşı cevap verir:

    "keşke yazmaya idiniz. başımıza çok belâ koydunuz. yani bugün kat'iyeti ihlâl eder sözlerden başka bir şey yapmadınız." (tbmm gizli celse zabıtları, c.3, s. 1319)

    mustafa kemal'in bu sözleriyle celsenin sonuna gelinmiştir. celsenin reisi ali fuat (cebesoy) paşa, "müsaade buyurursanız on beş dakika teneffüs edelim. on beş dakika celse tatil edildi" sözleriyle saat 15:21'de celseyi tatil eder.

    anlaşılan odur ki, "reelpolitik" şartlar ve diplomatik zaaflar sonucu bazı topraklardan vazgeçme noktasına gelen mustafa kemal, muhalefetin misak-ı milli hudutlarının dikkate alınmadığı ve yok yere vatan topraklarının elden çıkarıldığı eleştirilerine önce muhalefetin misak-ı milli'yi anlamadığı şeklinde cevap vermişse de, muhalefetin bu cevabı berhava etmesi üzerine nihayetinde misak-ı milli hakkındaki gerçek düşüncelerini açık etmek zorunda kalmış.
    hariçte "itilaf devletleri"nin ve özellikle ingilizlerin baskısıyla, dahilde muhalefetin yoğun tenkitleri arasında sıkışan mustafa kemal bunaltısını "şu misak-ı milli olmayaydı, ne güzel anlaşma yapardım" saiki ile söylediği veya ağzından kaçırdığı sözle ifşa etmiştir. hülasa, mustafa kemal -sıkışkın olmadığı zamanlarda lehte söylediği sözler olsa da- aslında misak-ı milli'yi bir yük ve/ya lüzumsuz angajman ya da kendi ifadesiyle "bela" olarak görmektedir.

    tamamlayıcı edit: (bkz: musul/@ordubozan)
57 entry daha
hesabın var mı? giriş yap