*

  • kompozitör, şef ve kornist olarak yaklaşık yirminin üzerinde albümde david murray ile çalışmış olan lawrence d. "butch" morris, bugün modern jazz dinleyicilerinin yakından tanıdığı bir isimdir. fakat bu çalışmalarının hiçbiri
    onun kendine has müzik anlayışı olan "yönetilen doğaçlama" ile karşılaştırılamaz.
    büyük "ensemble"lardaki müziğin yapısını esnetmek hayaliyle yola çıkan morris, kendi yaratmış olduğu 18 adet farklı şef hareketiyle müziği kollektif bir yaratıcılık haline getirmektedir. kullanmakta olduğu bu yönetim tekniği sayesinde yönettiği orkestradaki müzisyenlerin yazılı bir müziği takip etmeden doğaçlama yapabilmelerine imkan vemektedir. bu imkan sayesinde ortaya çıkan müzik hem daha özgür, hemde daha özgün olmaktadır.
    morris'in ortaya çıkarmış olduğu bu "yönetilen emprovizasyon" fikirleri, new york city'de 1970 lerin ortalarında içinde bulunduğu "energy orkestra" çalışmalarından etkileşimlerle ortaya çıkmıştır. o zamanlarda morris, murray ve frank lowe gibi müzisyenlerle çalışmıştır. bunun yanısıra "free jazz" fikirleriyle uğraşmış olması, onu doğaçlama yapılan müziğe farklı bir bakışla bakmasına sebep olmuştur.
    morris, 1977 den itibaren yurt dışında öğretim görevlisi pozisyonlarında bulunmaya başlamıştır. hollanda ve bulgaristan gibi ülkelerde yaptığı workshoplarda fikilerini canlandırma fırsatı bulmuş, ve doğaçlanan müziğe farklı bir bakış açısı getirmeyi başarmıştır. herhangi bir şef gibi müziği yorumlamaktansa, yönetirken müziği yaratma yolunu seçmiştir.
    ortaya çıkan müziğe bir isim vermemiz gerektiğinde biraz zorlandığımızı görürüz. çünkü morris'in müziğinin içinde hem jazz'ı, hem klasik müziği, hemde etnik dünya müziklerini bulabiliriz.
    en başarılı bazı konserleri istanbul ve tokyo'da gerçekleşmiştir. bu konserlerde buluşmuş olan ud, koto, shakuhachi, harp gibi enstrumanlar ve bunun yanısıra turntabla, sampler, bilgisayar ve drum machine gibi elektronik aletleri de kullanmasıyla akustik ve elektronik müziği, yani doğal ve teknolojik müziği biraraya getirmeyi başarmıştır. ve bu sayede kelimelere ihtiyaç olmayan evrensel bir dil ortaya çıkarmış ve müziği günümüzden geleceğe açılan bir köprü vazifesini görmüştür.
  • tanıdığım en kendi halinde sanatçı, öğretim üyesi, conducter..
    her zaman yerine göre davranıyor bu adam. okulda tam bir öğretmek için var olan öğretmen, barda, orda burda tam eğlence adamı- içiyor içiyor ve içirtiyor, sarhoş hali evlere şenlik.
  • morgan freemana acaip benzer, bu soylenince de kizar.
  • hatta driller killer'i seyrederken, basta oldurulen bir evsiz amcayi morgan freeman'a cok benzettikten sonra, filmin jeneriklerinde bu amcanin aslinda sayin butch tarafindan oynandigini gorerek dumur oldum.
  • kizsin mizsin, kendisi apacik morgan freeman'in kayip ikizidir. kendisini nisantasi'nda ilk kez gorusumun hemen ertesinde ese dosta "morgan freeman turkiye'ye gelmis", diye haber salmis ve yalanci konumuna dusmusumdur.
  • tuna ötenel'in babylon'daki bir konserini izlemeye gittiğimde görmüştüm kendisini. tanışmış elini sıkmıştım. daha sonra butch morris'in konseri oldu aynı mekanda, ben konser saatini kenardaki bank benzeri bir şeyin üzerinde beklerken, yanımdan geçti. daha sonra durdu, geri döndü, elimi sıktı, nasıl olduğumu sordu. pek keyifliydi.
  • zamanında bizi eğitip, babylon'da onun şefliğinde konsere çıkmamızı sağlamış, okuldayken bazılarının değerini anlayamadığı önemli müzik adamı, filozof.
  • hayatimda her zaman,cok onemli,bambaska bir yeri olacak buyuk,bilge insan.kimse beni anlamazken,yabanci ellerde bile yardimini eksik etmemis,sabirla depresyonlarimi iyilestirmistir.kendisine tesekkur ettiginizde de,'ben ne yaptim ki' diyecek kadar alcakgonulludur.sacma sapan,liseli insan kivaminda gelisen gonul maceralarindan,kronik muzikal bunalimlara kadar,her konuda tavsiye verebilir-ama bunlar herkesin soyleyecegi beylik laflar degil;ciddi,uzerinde dusunulmesi gereken tavsiyelerdir.yillardir,inandigi idealler ugruna,yolundan asla sapmayarak,sacma sapan durumlarla ugrasmaktan usanmayarak,kendisini anlayamayan zihniyete yenik dusmeyerek,bir suru ulkeden,binlerce insanin (gercekten de binlerce) hayatlarina dokunmustur.
    dogru duzgun bir mesaj birakmamissaniz,telefonunuza cevap vermesini beklemeyiniz,birazcik samimiyetiniz varsa bile,bir aksam disari cikip beraber icmeyi teklif ediniz,hatta tercihen muzik dinlemeye gidiniz,sonra derin derin tartismalara giriniz,ayni mahalleden geciyorsaniz,hemen ogle yemegine ugrayiniz,konserlerini olabildigince takip ediniz,parasiz oldugunuzu caktirmayiniz (sonra 'bu saatte queens'e metroyla gidilmez' diyip,zorla taksi paranizi verir,almazsaniz gercekten sinirlenir),sinirlendirmeyiniz,orkestrasinda calisan bir muzisyen (ya da sair,ya da herneyse) iseniz,lutfen can kulagiyla onu dinleyip,akliniz bes karis havada baska yerlere bakmayiniz,size bir gorev vermisse,ozguvensizliginize kapilip 'ama ben bunu iyi yapamam' demeyiniz (o zaten bilir sizin kapasitenizi,merak etmeyiniz)...uzun lafin kisasi,bu inanilmaz insan bir sekilde hayatiniza girmisse,bunun kiymetini bilip,saygida,sevgide kusur etmeyiniz.

    resmi sitesi:
    www.conduction.us
  • offf offf...yalnız değilmişim.

    butch morris kişisini sanırsam bindokuzyüzdoksandokuz senesinin yaz mevsiminde havaalanında gördüm. o aralar iksv'de çalışıyordum ve görevim festivaller için gelen sanatçıları karşılamak, dışarıda bekleyen rehberlerine teslim etmekti. bu adamı görür görmez resmen titremeye başladım. çünkü birçok insanın bahsettiği gibi ben de morgan freeman sandım. uçaktan inmiş, bagajını almak için bekliyordu. yanına gittim. aramızda şöyle bir diyalog geçti en ingilizcesinden:

    - afedersiniz, size bir soru sorabilir miyim?
    - elbette, buyrun.
    - siz olduğunu sandığım kişi misiniz?
    - kim olduğumu sanıyorsunuz?
    - bence siz morgan freeman'sınız.
    - hayır, değilim. benim adım butch, butch morris.
    - özür dilerim o zaman.
    - ....

    yalnız adam harbiden sinirlendi.

    şimdi gelelim bütün bu hadisenin en komik tarafına.

    bu havaalanında günlük gazetelerin havaalanı muhabirleri de var. ne zaman ünlü biri gelse - futbolcu falan oluyor genelde- bu adamlar gümrüklü bölgeye girebildikleri için ilk haberi bunlar geçiyor, fotoğraf falan çekiyorlar. o aralar da akşam gazetesi'nin havaalanı muhabirlerinden çakal mı çakal bi delikanlıyla kanka olmuşum, bütün gün at yarışı oynuyoruz sıkıntıdan. ben heyecanlanınca bunun da haberci damarı tuttu, takıldı peşime. ben adamla muhabbet ederken fotoğraf çekti birsürü.

    ertesi gün yüzünde yavşak bir gülümsemeyle geldi yanıma, koltuğunun altına sıkıştırdığı gazeteyi açtı. üçüncü sayfanın altında bi haber: "havaalanındaki gizemli yabancı merak uyandırdı" gibi bir başlık. resimde de butch morris.
hesabın var mı? giriş yap