hesabın var mı? giriş yap

  • yine romantizm başlamış. evet o zamanlar türkiye norveç seviyesinde müthiş mutlu, huzurlu, zengin, refah dolu bir ülkeydi. şu saydıklarım hariç:

    -15 mart 1990 nusaybin olayları
    -körfez savaşı (her hafta saddam bomba atacak diye sığınaklara kaçıyorduk)
    -1992 erzincan depremi
    -sivas katliamı
    -gazi mahallesi katliamı
    -uğur mumcu suikastı
    -bingöl'de 33 askerin şehit edilmesi
    -başbağlar katliamı
    -artan terör olayları yüzünden askerliğin 18 aya çıkartılması
    -enflasyon canavarı
    -5 nisan kararları
    -17 ağustos depremi
    -sabancı suikasti
    -üniversitelerde "karşıt görüşlü öğrencilerin" sürekli birbirine girmesi, bıçakların, satırların havada uçuşması
    -pkk'nın her hafta yaşanan karakol baskınları
    -hizbullah cinayetleri
    -her mahallede türeyen kapkaççılar yüzünden bir ara haberlerde her gün "kapkaççılardan nasıl kaçılır" türü eğitim videoları yayınlanırdı.
    -mavi çarşı'nın yakılması
    -alaattin çakıcı - sedat peker gibi mafyaların palazlanması
    -susurluk kazası ve devlet mafya ilişkileri
    -hava kirliliğinden güneşin gözükmemesi
    -pkk'nın köy basmaları ve katliamları
    -manisa'da haftalarca işkenceye uğrayan liseli gençler
    -cumartesi anneleri
    -hapishanelerdeki açlık grevleri ve ölüm oruçları
    -hayata dönüş operasyonu
    -sıcağı sıcağına'da her hafta incelenen kan donduran vahşi cinayetler
    -ısparta'da sel felaketinde 80'e yakın insanın ölmesi
    -bankaların hortumlanması
    -irticanın hortlaması ve 28 şubat olayları
    -dınar depremi
    -türk şoförlerin suudi arabistan'da kılıçla kıtır kıtır kesilmesi ve akşam haberlerinde bunu sansürsüz olarak izlememiz
    -yunanistan'la hemen hemen her gün yaşanan krizler
    -çetin emeç cinayeti
    -turan dursun cinayeti
    -bahriye üçok cinayeti
    -zonguldak'taki maden kazasında 200'den fazla işçinin ölmesi
    -nevruz kutlamalarında çıkan olaylar ve 40 kişinin ölmesi yüzlerce kişinin tutuklanması
    -beyaz toroslar
    -gözaltına alınan bir çok insandan bir daha haber alınamaması
    -bolu-düzce bölgesindeki faili meçhul cinayetler
    -van'daki uçak kazasında 50 kişinin ölmesi
    -alevi mahallelerinin silahlarla taranması
    -izmir'de sel felaketinde 60'dan fazla insanın yaşamını yitirmesi
    -metin göktepe cinayeti
    -ahmet taner kışlalı cinayeti
    -her sene 1 mayıs'ta insanların ölmesi
    -12 kasım düzce depremi
    -televizyonlarda kürtçe konuşmayı bırak "kürt" kelimesini kullanmak bile tabuydu. ahmet kaya kürtçe şarkı yapacağını söylediği için linç edildi.
    -doğu illerinde sürekli çatışma ve ayaklanmaların yaşanması
    -sürekli şehit haberlerinin gelmesi

    ve türkiye'nin dışında ama hemen dibimizde gerçekleşen ve akşam haberlerinde sürekli muhattap olduğumuz bazı olaylar:

    -azerbaycan-ermenistan savaşı
    -bosna savaşı ve katliamları
    -körfez savaşı
    -rus-çeçen savaşı
    -kosova-sırp savaşı ve katliamlar

  • iç burkan anne söylemlerindendir.
    maddi durumunuz kötüdür ama siz farkında değilsinizdir. çarşıda pazarda gördüğünüz pasta, kurabiye gibi yiyecekleri tutturmanıza rağmen, anneniz *almaz. "onların neylerle yapıldığı belli değil, ben evde sana aynısını yaparım temiz temiz" der. büyüyünce anlarsınız bu cümlenin anlamını..

  • modernlik kendisini, yalnızca çizgisel bir zaman anlayışında değil, bir yandan da bu zamanı oluşturma – yani tarih yazıyor olma – iradesinde tanımlar. calinescu’ya göre, modernliğin özü bu ilerleme fikri ile açıklanabilir. bir burjuva ideali olan ilerleme fikri, yoğun bir pragmatism ve soyut bir özgürlük anlayışı ile beslenen bir “başarı ve eylem kültü” yaratmıştır. köklerini akılcılık ve hümanizmde bulan modernleşme ideali, insanlığın özünde “iyi”yi arzuladığını ve bu nedenle, sonunda herkesin eşit olacağı bir duruma doğru yavaş yavaş ilerlemekte olduğunu varsayar. modernliğin totaliter etkisi de işte tam burada gizlidir: eşitlik arayışı ile yola çıkan ilerleme fikri, özgürlüğü ve çeşitliliği göz ardı ettiği ölçüde, eşitlikten ziyade bunaltıcı bir tektiplilik üretir hale gelmiştir.

    bundandır ki, modernleşme projesinin en temel sorunu, daha iyi ya da daha adil bir dünyayı yaratacak yegane araç olduğu düşünülen akılcılığın kendisinin, farklılıklara tahammülü olmayan totaliter bir güç olarak karşımıza çıkmasıdır.

  • bitirdiği bölümle alakalı bir işte çalışamayan onlarca insandan biriyken, tam da deneyimsiz insanları işe alıp eğiten bir seyahat acentası bulmuştum ikda. hemen başvurdum tabi. görüşmeye çağrıldığımda elime o sayfalar uzunluğundaki başvuru formlarından biri sıkıştırıldı.
    formu doldurup bekleme odasında diğer insanlarla kanka olacak kadar uzun süre oturup, yaklaşık 8 ayrı görüşmeden geçtikten sonra; genel müdürün karşısına çıkmaya hak kazanan sınırlı sayıdaki insandan biriydim.
    müdür sıfatını taşıyan adam, önce uzun uzun başvuru formumu inceledi. 3-5 genel sorudan sonra sordu:
    "baban ne iş yapıyor"
    kitapçık halindeki başvuru formunda tabii ki aile fertlerinin adları, meslekleri, bitirdikleri okul gibi sorular da mevcuttu ki; o zamanlarda takriben 8 sene önce ölmüş babamın adından başka bişey yazmak saçma olurdu forma.
    "babamı 8 sene önce kaybettik efendim"
    "hmm. başınız sağolsun.ne iş yapardı"
    "heykeltraştı"
    "nerden mezundu peki"
    "tatbiki güzel sanatlar"
    "deden ne iş yapardı "
    (allah allaahh. adam sülalemi araştırmaya başladı...)
    "ressamdı efendim"
    "tabii yaa. doğru"
    (ne ki şimdi bu?)
    "vay bee. vefat etti demek.
    (nası yani??)
    ...biliyo musun biz senin babanla arkadaştık. hatta bi ara beraber bir serigrafi atölyesi bile açmıştık"
    !!! (dumur)
    "ciddi misiniz? ne zaman?"
    "78-79 seneleriydi. daha bitirmemişti baban okulu. sonra çok iş yapamadık kapattık. nası vefat etti peki?"
    " şimdi şööle ki...."
    muhabbet burdan sonra uzar, gider. işle ilgili tek bir cümle bile kurulmaz. ne nerde okuduğumla ilgilenir, ne amaçlarımla ne de ideallerimle - babamın eski arkadaşı. iş görüşmesi yerini eski günlere yapılan bi yolculuğa bırakır. gitme zamanının geldiğinin hissedildiği anda iki tarafın da gözleri yaşlı, sesleri tirektir.
    teşekkür edip ayrılmak için kalktığımda gözünden sevinçle karışık üzüntü okunur müdür insanın. bense çıktıktan sonra muhasebesini yaparım babamın o eski ama hayatını kariyer uğruna sanatından mahrum bırakmış arkadaşıyla; istediği gibi yaşayıp bu dünyadan göç etmiş sevgili babamın hayatının...

    yıllar sonra gelen edit: arada hikayenin sonunu merak edip işe başladın mı diye soranlar oluyor. cevabım hayır çünkü mevzu bahis yerden haber geldiğinde, başka bir yerde çalışmaya başlamıştım bile çoktan..

  • her bir halttan kaçış gezegenim. büyülü dünyam.

    13 yaşımda, hayatıma ilk girdiğinde beni nasıl etkilediyse ve nasıl sevdiysem şuan 27 yaşımda beni yine aynı şekilde etkiliyor harry potter’ın dünyasının içindeki herşey. büyüler, süpürgeler, iksirler, sihirli yaratıklar ve pek tabii hogwarts'ın içinde kaybolmayı çok seviyorum. ne zaman kaçmak istediğim bi konu olsa kitaplardan birini elime alır gömülürüm. bayılıyorum.

  • televizyonu parcalamaya giderken fakir olduğunu hatırlayıp yari yolda vazgeçen abi yarmistir.*

  • parti kursa tek başına iktidar olur. oyum senin cuğara içerken yahut coplanırken.

  • gerçekten korkunç ifade.

    tüm aile ele ele verip kızı ateşin içine atmışlar, hepsinin tutuklanması lazım