hesabın var mı? giriş yap

  • bulunduğum şehirde şu an başlamış olandır.
    15 temmuzu lanetliyorum ama mevzu o değil.

    gecenin köründe sela vermek nedir allah aşkına.
    savaş mı ilan ediyorsun ne yapıyorsun ?
    anma töreni yapacaksın madem akşam ile yatsı arasında oku selayı.
    oğlanı zaten zar zor uyutmuşum.

    bebekleri, hastaları düşünmeden yapılan eylemdir.

  • ilk albümleri history of a time to come ile birlikte bu albüm de ayrı bir sabbat başyapıtıdır. bir önceki albüme göre sound daha olgun ve yine tamamen kendine özgüdür. çocukken bu albümün plağının iç kısmını (sözlerin yazılı olduğu) bir şekilde ele geçirmiştim, nasıl oldu hala hatırlamam. bu albümün sadece oturup kapağına bakmak, onu izlemek bile acaip duygular yaşatır bana. albümün tam adı dreamweaver (reflections of our yesterdays) olarak geçer.

  • adam "70 milyonun cumhurbaşkanı olacağım" dediğinde "yaw he he" tepkisi verip şarap ikram edince de "aa gördün mü nasıl tutarsız" diye eleştirmekte de bir gariplik var. ne istiyorsun karar ver. sen de halk olarak pek tutarlı sayılmazsın açıkçası.

  • osmanlı imparatorluğunun az bilinen çöküş nedenlerinden biri. özellikle 18. yüzyıldan sonra vergileri alanlar ile vergiyi verenler arasındaki ilişkinin cılkı çıkmıştı. vergisel ilişkiler cıvımıştı. abdullah efendi buğdayını ver, raci efendi bulguru ver, nurllah efendi patatesi ver, pelin hatun'a gelince "pelin zorlanacaksan bu seferlik verme ya sen, sonra verirsin önemli değil". ya önemli değil... gitti işte devlet.

  • üniversite yurdundaki yan odadaki elemandır. cumartesi sabahı o uyurken gizlice oda kapısının üstündeki anahtarını alıp kapıyı üstüne kilitlemiştik. içerde kilitli kalınca kapıyı yumruklayağını, "açın lan .rospu çocukları" diye bağaracağını, yurt görevlisini cepten arayacağını filan düşünüyorduk. heyecanla, uyanıp kapıyı zorlamasını bekliyorduk. saat 10 civarı uyandı ve odasının kapı kolu bir kere inip kalktı. biz dışarıda kıs kıs gülerken devamını bekliyorduk. fakat hiçbir şey olmadı. bekle allah bekle. 1 saat, 2 saat, 3 saat... sıkılmıştık. dışarıyı çıkıp biraz dolaştık, internet kafeye oturduk vs. halen arayan yok. akşam üstü yurda döndük, halen montu kapı askısına asılı, kapı kilitliydi. fakat pes etmedik. akşam yemeği için bir esnaf lokantasına gittik. çıkışta birkaç el batak attık. döndüğümüzde durum aynıydı. şaka maka artık hiç komik bir tarafı kalmadığından kapıyı açıp içeri daldık.

    görünen manzara; çocuk yatakta yatıyor, 5 litrelik su bidonu çeyreğine kadar sidik ile dolu, annesinin 3 hafta önce gönderdiği küflenmiş böreklerin hepsi açılıp masanın üzerinde yenmiş. kırmızı ve uyuz gözlerle kafayı çevirip bize baktı ve "siz mi kilitlediniz lan kapıyı" dedi.

    bulunduğu durumu bu kadar kabullenmiş, kilitli kapıyı bir kere açmayı denedikten sonra "tüh, artık ömrümün sonuna kadar böyle yaşamak zorundayım" diye içinden geçirdiğinden emin olduğum elemanı hiç unutmam.

  • özgür müzik seçimi, cipsli parmakları mahalle baskısı olmadan şuursuzca emebilmek gibi sıradışı ve nadide avantajlar olabilirler.