ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fernando muslera
-
kaleciliğini falan geçtim can adamdır.
antalya'da akdeniz üniversitesi'ndeki maçtan sonra omuzumdaki oğlum uzaktan takım otobüsüne bakıp el sallarken, bize aşağıya iniyorum diye işaret etmiş, sonrasında yanımıza gelmiş, çocuğu kucağına almış, fotoğraf çektirmiştir.
yüzündeki o gülümseme asla sahte değildir.
san francisco sound
-
1960'ların ortalarında ortaya çıkmış ve ağırlıklı olarak san francisco kökenli gruplar tarafından icra edildiği için san francisco sound ismiyle anılmış müzik formu. bazı kaynaklar tarafından müzik türü olarak kabul edilmesine rağmen kanımca bir janr değildir, olamamıştır; zira icracıları dönemin giderek belirginleşen psychedelic rock, blues rock ve folk rock gibi türlerine doğru yönelmiştir zaman içerisinde.
bununla birlikte, san francisco sound ''pop müzik'' üzerinde müthiş derecede etkili olmuş bir ''sada''dır; köken olarak hippilikle iç içe geçmiştir, bu sebeple de dinleyici kitlesini çok büyük çoğunlukla çiçek çocuklar oluşturmuştur. (psychedelic rock, folk ve pop da elbette ki bu kültürün de müziği idi, fakat san francisco sound ve onun etkilediği psychedelic rock ve folk rock örneklerinin dinleyici kitlesi ezici çoğunlukla hippilerdi.)
bu özgün sada; çok belirgin şekilde folk, folk rock(the byrds ve özellikle the youngbloods), electric blues, soul ve pop (özellikle the beatles, bir başka californialı the beach boys ve the rolling stones) etkilenerek ortaya çıkmıştır. en kristalize şekilde tamamı san francisco çıkışlı olan jefferson airplane, grateful dead, santana, country joe and the fish, blue cheer, steve miller band ve big brother and the holding company gibi grupların ilk dönemlerinde çok belirgin şekilde görülebilir.
san francisco sound, özellikle 1970'lere kadar etkilerini sürdürmüştür; heartland rock, acid rock, hard rock, country rock, blues rock, southern rock, roots rock ve swamp rock'ı özellikle etkilemiştir. bununla beraber, ortaya çıktığı dönemde özellikle doğaçlamaya meyleden eşsiz sanatçıları ve hippi kültürünün de etkisiyle psychedelic tonlarla muazzam uyum göstermesi sebebiyle psychedelic rock ile müthiş bir ''ten uyumu'' yaşamıştır bu ''sada''.
hippi kültürüyle iç içe geçmiş bir giriftliğe sahip olmasından mütevellit; icracılarının summer of love ile olan ilişiği, monterey pop festival veya woodstock'a doğal olarak ''yön veren'' isimler olması da apayrı bir giriftlikte ve incelikle ele alınması gereken bir mevzu.
özetle denebilir ki; san francisco sound, abd ''pop'' müziğinin temel kaynağı olmuş california sahnesinin (los angeles ve san francisco bu sahnenin parçalarıdır elbette.) pop müziğe kalıcı bir armağanıdır, hippi ruhuna yoldaşlık etmiş ve olması gerektiği gibi, ayakları yere basmaz, uçuk, ve muğlâk bir ''sada''dır.
topçu kışlasının tasarımlarını yaptırıyorum
-
gezici arkadaşlar gaza gelmeyin 2013den beri 1 çivi bile çakmayan şimdi hiçbirşey yapmaz
bu seçim daha çetin geçecek gibi görünüyor ekonomik olarak sıkıntıda olan halka o sıkıntıyı unutturacak tekrar kendilerine bağlayacak malzeme lazım
%70 in sağ partiyi desteklediği bununda %55 in iktidar tarafı olduğu bir ülkede eğer sokağa çıkarsanız kaybeden olursunuz
bu dünya kimseye kalmaz bugün o yaptırır yarın başkası yıkar bunu unutmayın
#idamistiyoruz
-
bırakalım yaşadığımız çağın asgari insani gereklerini bu adalet sisteminde bu cezayi arzulayan akpli veya mhplidir.
gaza gelip salak salak başlıklar açmayın. boş başlıktır.
edit- @uyanikhaci başlığı açıp kaçtı başlık başa kaldı.
restoran ve lokanta arasındaki fark
-
restoranda kuver açılır
lokantada masada ekmek dolu bir kova ve birkaç şişe su olur
restoranda paltomuzu vestiyere asarız
lokantada paltomuzu yandaki sandalyeye koyarız
restoranda masa hazırlanır / hazırdır
lokantada masa ıslak bezle silinir
restoranda yemekten sonra çay, kahve ne arzu ettiğimiz sorulur
lokantada fazla sorulmaz, çay zaten getirilir
restoranda çeşit çeşit tatlı olur
lokantada kemalpaşa ve sütlaç olur
restoranda garsondan hesabı rica ederiz,
lokantada "usta günahımız neymiş bilelim" deriz.
yeni dönem türk indie gruplar için isim önerileri
-
(bkz: mor koltuk galerisi)
(bkz: marmelat turuncusu)
(bkz: ertesi dün)
(bkz: ağaç elli kelepçe)
(bkz: bulut düşü)
(bkz: sen ben mavi)
(bkz: orta galeri kapısı)
(bkz: yeşil gözlü ev)
(bkz: tarkan arkın)
(bkz: üzülme fare)
(bkz: sarı uçak)
(bkz: çeyrek elma)
(bkz: at felsefesi)
deli sacmasidir.
bim'de ayın elemanı olarak bimbaşı rütbesi almak
-
bim çalışanlarının en verimlisi ve en çalışkanı olup, bim‘de o ay rütbeli çalışan ünvanına sahip olarak çalışmaktır.
affetmekle vazgeçmek arasındaki ilişki
-
vazgeçtiğimi ancak affetmediğimi ve asla affetmeyeceğimi söylemiştim daha dün bir arkadaşıma.
affetmediğim sürece vazgeçemeyeceğimi anlattı uzun uzun. affetmek ve vazgeçmek arasında böyle bir ilişki kurmamıştım hiç.
affetmek, yok saymak gibi bir şey. affetmeyip intikam almaktan falan bahsetmiyorum. intikam almak, cezalandırmak herkesin yapabileceği şeyler değil zaten. benim yaptığım; bir gün mutlaka cezalandırılacağı umudu, ilahi adaletin gerçekleşeceğine olan güvenim. işte bu beklenti yaranın sürekli açık kalmasına ve hayatımızı olumsuz etkilemesine neden oluyor.
eğer birinin hayatınızdan tamamen çıkmasını, onu yok saymayı istiyorsanız affetmek gerekiyor.
affetmek, vazgeçmenin ön koşulu.
sözlükte herkesin hemfikir olabileceği tek konu
-
%100 uzlaşılacak hiçbir konunun olmaması olabilir.
demek ki & fakat
-
galerici ve müşteri..
m: iyi günler bilader..
g: iyi günler buyurun..
m: kaça bu porşe?
g: 250 milyar..
m: yav destur!.. geçen hafta 240 milyardı?
g: peki ondan önceki hafta ne kadardı?
m: ee.. o zamanda 230 du..
g: demek kiii?
m: demek ki her hafta soruyorum..
g: fakaaat?
m: fakat almıyorum..
g: demek kiii?
m: demek ki yürüyüp gitmem lazım yavaştan..
g: fakaaat?
m: fakat yüzsüzlük edip kalıcam galiba..
g: demek kiii?
m: şş tamam lan sıkıldım ben..
g: fakaaat?
m: fakat sen betermişsin be!!
g: demek kiii?
m: şimdi oturtuyorum yumruğu..!
g: fakaaat?
(polis müşteriyi yakalar)
m: fakat sen çoktan polise haber vermişsin..
g: demek kiii?
m: demek ki içerden çıkınca ben senin ananı..
g: fakaaat?
m: fakat ben içerdeyken sen benim anamı.. bırakın laaan!
tek gecelik ilişki aldatmak değildir
-
şu soruyla olayı derinlemesine tepiklemek istediğimiz bir yargı : kaç gecelik ilişki aldatmaktır peki? ahksahgkgfk hesaba bak, gece sayısına göre pansiyonculuk yapıyo sanki adam. dostum o iş gündüz de olsa, gece de olsa, 3 saat de sürse, 5 dakka da sürse, yanında da yatsan, kalkıp evine de gitsen aldatmaktır. yani aldatmanın manifestosu var da biz mi bilmiyoruz? yapmayın gözün sevem. bazı şeylerde felsefe aramayı bıraksanız aslında yaşamak için bir hayli zaman dilimi artıyor.
yani bir de bunu söyleyen adamın bu tür açıklamalar yapacak tıynette olduğunu sanmıyorum. doğrusunun bu olduğuna inanıyorsa kimseye laf anlatmak için uğraşmaz ki?
ama tek gecelik ilişki aldatmaktır yani onu diyim ben.
insanımız modernleştikçe niye bu kadar salaklaşıyor anlamak mümkün değil
watchtower of turkey
-
01:06'da kameraya nah çeken bir velet içeren film *
o kadar çok sıcak hava balonu var ki gören de işe balonla gidip geliyoruz sanacak.
filmi güzel de ülke boktan işte...