hesabın var mı? giriş yap

  • normalde ortaya çıkan yolsuzluklarından dolayı kodeste olması gereken adam twitter'da trolluk yapıp canlı yayınlara çıkıyor.

    ülkeden nefret etmek için daha iyi bı sebep olamaz.

  • komik bir açıklama. senden kim detay istiyor ki bacım? "yok oturmayacağım" de gitsin, döve döve mi oturtacaklar?

  • rush'ın 1977 yılındaki muhteşem albümü "a farewell to kings" in öncesi ve sonrasında yaşananlardan esinlenilerek yapıldığı grup üyelerince de düşünülen, 1978 tarihli konsept albüm.

    esinlenmenin ne demek olduğuna dair önemli ipuçları vermiştir bana.
    olympus'lu cygnus'un dünyayı dağın tepesinden nasıl gördüğü, sözel olarak çok başarılı bir biçimde anlatılmıştır.
    ayrıca; anlatıma olağanüstü bir müzik eşlik etmektedir albüm boyunca.
    "farewell to kings" albümündeki "x-i - book i - the voyage" ve "hemispheres" albümündeki "cygnus x-i book ii" kutsal kitaplar olarak görülebilirler.

  • tahminimce ilgili evrendeki birçok çocuk ve gencin daha 14-15 yaşlarındayken uykularını kaçırmış, onları içlerinde bulundukları fantastik ortamın cazibesine ters düşecek basitlikte bir gelecek kaygısına itmiştir.

    londra'daki banliyönüzde oturuyorsunuz güzel güzel, yaş 11. birden bir baykuş geliyor, sizin sihirli güçleriniz bulunduğunu, bu güçleri değerlendirme yollarını usta büyücülerden öğrenebileceğiniz hogwarts büyü ve büyücülük okulu'na başvurmadığınız halde kabul olduğunuzu bildiren mektubu velilerinize teslim ediyor.

    eğer anne-babanız da büyücüyse sıkıntı yok, zaten böyle bir mektup bekliyorsunuzdur. eğer kendileri muggle'sa, "ben oğlumu hokus-pokusçu olsun diye büyütmedim, ya tıp okur, ona puanı yetmezse efendi gibi kpss'ye çalışır." demeyecek bir vizyon sahibi olmaları tek umudunuz olacaktır. kaldı ki siz karar verecek bir yetkinlik çağında değilsiniz, anne-baba istemeden çocuklarının ne idüğü belirsiz bir şatoda yatılı eğitime alınması hukuki süreçte nasıl bir karşılık bulur çok emin değilim. hele ki bu şatoda üç başlı köpekler, kafasının arkasında gelmiş geçmiş en kudretli büyücünün sureti olan öğretmenler falan varsa.

    ne ise, gerekli evreleri ve bürokratik sıkıntıları atlattıktan sonra hogwarts'taki örgün eğitiminize başladınız diyelim. yavaştan ortama alışıyorsunuz; kaymak birası, ballı çörek falan derken bir de ravenclaw sevgiliniz oluyor. zaten dörtgöz bir velet sayesinde okulda şenliksiz yıl geçmiyor, her yıl ayrı badireler atlatıyorsunuz. artık 4. veya 5. yılınıza geldiniz, yavaştan "nasıl para kazanıcam lan ben?" soruları hasıl olmaya başlıyor kafada. neticesinde büyüdür sihirdir diye diye ortaokul bile görmeden bir hevesin peşinde koşmuşsunuz ama dünyevi derslerden, eğitimden de eksik kalmışsınız. müthiş bir atmaca patronus'u çıkarmanız, muggle dünyasında bir kar-zarar tablosu okuyabilmenin veya araba lastiği değiştirebilmenin yanında esamesi bile okunmayacak bir yetenek sayıldığı gibi, zaten bu meziyetlerinizi kullanmanız da yasaklanmış normal insanların yanında. özetle, akdeniz üniversitesi su ürünleri mühendisliği mezunu karşısında bile tutunmanız mümkün değil bildiğimiz dünyanın herhangi bir iş kolu veya sektöründe.

    e o zaman büyülü bir iş yapayım diyebilirsiniz. önünüzdeki seçenekler ise son derece limitli bu noktada.

    - hogwarts'ta akademik kariyer: en akla yatkın yol gibi duruyor. o kadar büyü-sihir öğrendiniz, bunu gelecek nesillere aktarmak hem erdemli hem de finansal garantileri düşünülürse akılcı bir yol olacaktır. burada sorun şu ki, hogwarts'ta çok fazla mezun olmasına rağmen öğretmen istihdamı (normal olarak) sınırlı. yani ya üst yönetimden kallavi bir tanıdığınız, ya da olağanüstü yetenekleriniz olması gerek.

    - sihir bakanlığı'nda siyaset: bir diğer kariyer seçeneği. sihir bakanı her dönem yetenekli gençleri staj programına dahil edebiliyor. ancak siyaset çok kişinin ilgi alanına girecek bir konu değil. zaten o kadar sene türlü türlü majik mahlukatla içli dışlı olmuş bünyeyi "üretim fazlası uçan süpürgelerin yeniden değerlendirilmesi konulu talep formu" gibi fasa fiso işlerle doyuramazsınız.

    - seherbazlık: siyaset veya öğretmenlik ile ilgilenmiyorsanız, elinizde kalacak tek geçerli seçenek. ancak hem az para ödeniyor, hem itiyle kopuğuyla uğraşıyorsunuz. izdüşümü bizim dünyadaki narkotik şube gibi bi ortama rast geliyor. söylemesi, hava atması güzel ama 40'ınıza gelmeden karıyı kızı boşayıp bir iskoç köyüne yerleşerek alkolik olarak ölmeniz de son derece muhtemel.

    - diagon alley'de küçük esnaflık: bu da bir seçenek tabii. lakin 7 sene büyünün ve sihrin her türlü ilmini öğrendikten sonra kıç kadar ara sokakta troll siki satmak sizin kariyer hedeflerinizle ne derece örtüşür bilemem.

    - gringotts: finans alanı ile ilgilenenler için büyük bir fırsat, müthiş bir marka gringotts. ama tüm sektör goblinler'in elinde. yedirmezler o işi.

    gördüğünüz gibi hogwarts'ta aldığınız eğitim, sizin cv'nizde güzel dursa da asıl dünyada sizi büyük açmazlarla baş başa bırakabiliyor. yine moralinizi bozmayın. her türlü hususi iştirake de açık sonuçta büyücülük dünyası. yeterli finansmanınız ve özsermayeniz varsa kendi dükkanınızı açabilirsiniz, dünyayı dolaşıp araştırmalar yapabilirsiniz veyahut kitaplar yazabilirsiniz. ancak ailenizden yardım almadan kendi ayaklarınız üzerinde durmak istiyorsanız, baykuşu falan kovalayın geldiği anda ve babanızı dinleyin derim ben. bi de çince öğrenin gelecek çince'de.

  • yine ayşe arman'la röportaj yapmış. "iklim farkındalığı" yaratmak istediği şu yeni şarkısıyla ve doğayla ilgili konuşmuş yine.

    tüm yazı bodrum'da teknesinde geçiren kendisi değilmiş gibi, denizi olabildiğine kirleten değilmiş gibi, eşinin denize işerken fotoğrafı yokmuş gibi "çevreci".

    çocuğuna uygun ana okulu bulamayıp "bari ben açayım" deyip milleti silkelememiş gibi de "halkçı"

    10 reklamdan 7-8 tanesinin müziğini kendisi yapmamış, piyasayı domine etmemiş gibi de "eşitlikçi"

    pandemide millet ekonomik zorluklar içinde çabalarken, bu durumu "koza içindeyim gibi düşündüm, kelebek gibi çıkayım kozadan" dememiş gibi de "akıl hocası"

    nefret ediyorum böyle halktan kopuk yaşayıp, halka akıl veren "elitist" insanlardan.

    ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol ya da hiç sesini çıkarma, fikir yürütme de ne olduğun ortaya çıkmasın.

    edit : röportaj yorumlarında da bayağı giydirmişler. neyse ki samimiyetsizliğini anlayanlar çoğunlukta

    ayşe arman'ın nil röportajı

    edit : yahu şu denize işemekle ilgili ne kadar mesaj geldi, bunun neresi yanlış diye. arkadaşlar, yanlış olan direkt tekneden denize işemek. yoksa ben de yüzerken çok sıkıştıysam ve etrafta da kimse yoksa elbette denize işedim. ikinci önemli nokta da, nil ve familyası gibi "kelebek, böcek, koza, doğa, saygı, deniz, toprak...vs" diyip, böyle birşey yapmak. umursamaz davranışlar, şımarıklık, yaparım kimse karışamaz tavrı ve sonrasında da işte bu samimiyetsiz konuşmalar.