• hayatınızı değiştirir.

    gün gelir canınızdan çok sevdiğiniz insanlara kan bulmanız gerekir.
    eşten dosttan bile önce, ekşi sözlük yetişir.
    ya bu ameliyat ben çaylakken olsaydı ne yapardım der, ürperirsiniz. sonra da artık benim ailem on binlerce kişilik dersiniz.
    gözlerim dolu dolu sözlük, iyi ki varsınız, her biriniz..
  • bakmayın siz sözlüğü turkcell'e, sözlükte yazanları da sosyal medya hizmetinden yararlanan müşterilere benzeten akıl donukluğuna.

    bundan 10 küsur sene önce neşeli küçük bir oyun bahçesinde kaydıraktan kaymaya, bir tür mahalle parkinda neşeyle dolaşmaya benziyordu galiba sözlükte yazmak. sonra, işte altı yedi sene önce, iyi gösterilerle, yetenekli oyuncularla ve oyunlarla dolu güzel bir sirkte gezinmeye benzedi. sirkin patronu zaten her zaman "iyi bir çocuğa benziyor"du. oyunlara katılmanın da serbest olduğu bu sirk zamanla büyüdü, tribünlerin de oyuna katıldığı bir stadyuma dönüştü bir kaç sene önce.

    şimdi ise daha çok içine sağlam girenleri delirten bir timarhanede dolaşmaya benziyor ekşi sözlükte yazar olmak. kendi yazdığı şeylerin esiri ve kendi amaçlarının kölesi olarak ben tuşuyla mesaj butonları arasında saatlerce vakit geçirdikleri sözlükte delirenlerden anlıyorsunuz ki, sözlükte fazla zaman geçirirseniz deliriyorsunuz.

    ama galiba en trajik son, son @allahcc vakasından da görüldüğü gibi bu tımarhaneye katılmak için hevesle bekleyen binlerce insanın beklentilerinin aksine, sözlüğün ıssız bir hapishaneye, yazarlarının da korkak mahkumlara dönüşmesi ihtimalidir.

    bazı timarhanelerde olabiliyor, ama hapishanelerde neden kaydırak vermiyorlar diye düşünürken aklıma geldi ondan yazdım..
  • önceden

    - x var ya ekşi sozluk'te yazar.
    - vuu
    - ohh
    - suppperrr

    şimdi

    - x var ya ekşi sozluk'te yazar.
    - ben de.
    - ben de.
    - bende (dana bu konuşmada bile ayıramıyo bağlacı).
    ...
  • 2005 yılında edirne'de okurken bir final sınavıma çalışmam lazımdı. filmi bir kaç kez izledim. eğer çıkarsa ne cevap yazacağıma dair genel çatım belliydi sonra ekşi sözlük'e girdim. film hakkında yazılan yazılara baktım benim farkedemediğim başka detayların da olduğunu gördüm sonra filmi bir kez daha izledim. sınav günü geldi o film soru olarak karşıma çıktı hayvan gibi yazdım şimdi kaç olduğunu hatırlamıyorum ama yüksek bir not aldım. o gün "keşke yazar olsam bir teşekkür ederdim" dedim. bugün yazarım ve o teşekkür mesajını gönderdim.

    yani ekşi sözlük yazarı olmak sidik yarıştırmak, ona buna laf atmak, gerekli gereksiz bir çok konuda kutuplaşmak ya da bildiğin bir şeyleri birilerinin daha bilmesini sağlamak, eğlenmek, gülmek, ağlamak, gerçekten tartışmak, anılarını paylaşmak ve daha olumlu olumsuz bir çok şeydir.

    fakat aynı zamanda en azından benim için bir vakit bir şeyler borçlu olduğumu düşündüğüm birine gecikmiş de olsa bir teşekkür edebilmenin yüzüme yansıttığı gülümseme, gönlüme verdiği huzurdur.
  • kız isterken hiçbir yararı olmayan şey. tecrübe ettim...
  • çok tahrik edici. memelerimi okşuyorum şu an.
  • daha önce yazayım diyordum fakat erteledikçe erteledim. ertelememeyi bir türlü öğrenemedim. şimdi yazar alımlarının coştuğu günlerde bu yazıyı yazmak biraz saçma, ama daha fazla erteleyemeyeceğim.

    lisenin ilk seneleri ve hatta büyük olasılıkla henüz hazırlıktayız, bir arkadaşım sözlükten bahsediyor. evet, adını hiç duymamış değilim tabii ki, ama oturup sol frame'den bir şeyler okuduğum yok hiç o güne kadar. olsa olsa ödev için açıp konunun başlığını, altında yazanları okuyup kapatıyorum siteyi.
    o arkadaşım anlatıyor büyük bir şaşkınlıkla; "dün bir haber izliyordum, iki saniye sonra başlığı açıldı, altına onlarca entry girildi sadece 10 dakika içinde" diyor.
    şaşırıyorum ben de, garip geliyor malum. sanki orda yazanlar normal insan değilmiş gibi bir imaj çiziliyor gözümde. akşam eve dönüyorum. açıp bakıyorum sozluk.sourtimes.org'a. sonra en fazla ziyaret ettiğim, saatlerimi, günlerimi, kahkahalarımı, gözyaşlarımı en fazla paylaştığım "şey" olacağından habersiz yapıyorum bunu. bakıyorum birkaç başlığa, ilgimi çekiyor. ilk kez ödev harici bir amaçla girdiğim sözlükte saatlerce gezip saatlerin nasıl geçtiğinden habersiz günler geçiriyorum. annem sürekli soruyor; "ne yapıyorsun bu kadar saat bilgisayarın başında?". anlatsam anlamaz ki o hissi, o muhteşemliği.

    sonra yazar alımı başladığını duyuyorum yine o arkadaşımdan. "tam sana göre" diyor. komikliğimle önplanda olduğumdan ekşisözlükte de bulunmam gerektiğini düşünüyor muhtemelen. bir heves koşuyorum, bir kullanıcı adı seçiyorum anında. yıllar sonra bunun dadaist bir yöntem olduğunu öğreniyorum. açıyorum önümdeki fransızca sözlüğü, bir sayfada durup ilk gördüğüm kelimeyi seçiyorum. ilki bir fiil olduğundan beğenmiyorum. tekrar ediyorum aynı işlemi. ve bir anda sanki hayatımın anlamını buluyorum. o zaman hayatımın en büyük acılarını yaşadığımı sanan bir çocuktum, ama bugün çok rahatlıkla söyleyebilirim ki çok çocukmuşum, çok! o gün "bitmiş, tükenmiş kişi"yi "loque"un karşısında görünce tam olarak o anıma uyan bir kelime sanmıştım onu. meğer "bitmiş, tükenmiş kişi" yüzlerce kez daha bitebilirmiş, tükenebilirmiş. neyse konumuz o değil. sonra kullanıcı adımı onaylıyorum. 10 entry giriyorum. mizah var kafamda hep. sanıyorum ki sabah uyandığımda yazar olacağım.

    günler geçiyor. tam o dönem olaylar üst üste geliyor. annemin hastalığı mı dersin, dosttan kopmalar mı... 263 entry giriyorum çaylak olarak. ama mizahtan çıkıyor rotam malum. çünkü okudukça görüyorum ki, benim yapacağım espri bir başkası tarafından çoktan yapılmış ya da artık klasikleşmiş. hayal gücüm kuvvetli değil ne yazık ki; komik hikayeler üretebilecek kapasiteye de, ruh haline de sahip değilim. anlık esprilerde iyiyim ama bak. neyse işte olmuyor. sonra "olay" ışığı yanıyor "çaylaklar 10 entry'nin üstüne çıkmazsanız sizin için daha iyi olur" yazıyor. sileyim diyorum. 137'ye indirebiliyorum en fazla. günlerce uğraşıyorum üstelik bunun için. herkesin dalga konusu oluyorum tam koca bir yıl boyunca. sözlüğe bağlandıkça bağlanıyorum. nickimi kimse bilmiyor, ama sözlük aşkımdan herkes haberdar.

    kimseye anlatmadıklarımı sözlüğe döküyorum. yazar olunca karşılığını alıyorum. paylaşmanın ne yüce bir his olduğunu bir kez de burada tadıyorum. gün geliyor, "ben de aynı şeyleri yaşadım" temalı mesajlar tek dayanağım oluyor. gün geliyor kendi arkadaşlarımı tanıyamadığım anlarda sözlükten birisi bana en büyük iyiliği yapıyor. sabahlıyorum sözlükle, ağlıyorum sözlükle, yazıyorum, yazıyorum, okuyorum, okuyorum.. bu aralar en çok "kenar" tuşunu kullanıyorum. yazıyorum ama "yolla"maya çekiniyorum. kenarda bırakıyorum çoğunu, not defteri misali kullanıyorum sözlüğü zaman zaman. herkesten köşe bucak kaçırıyorum nickimi. birkaç yakın dostum dışında ve bir tehditçiden başka kimse bilmiyor. ama beni tanıyan bir insan gerçek beni tanıması için burayı okumalı. burda yazdıklarımı okumalı bence. çünkü konuşan ben, gerçek ben değil. yazan ben, gerçek ben. neyse yani amaçsızca yazdım bunları. anlatmak istedim burda yazar olma hikayemi, sözlüğe olan aşkımı.. yamulmuyorsam 7 senelik okurum. yazar olalı da 2 yıl olmuş. ben kim yazar olmak kim? ben ki kompozisyon yazılması zorunlu olduğu için ortaokulda en korktuğu ders türkçe olan zavallı. ölsem inanmazdım keyfine bu kadar uzun yazılar yazacağım. ilkokulda annemle iki satır daha az yazmak için pazarlık ederdim, o sürede 80 satır yazılabilirdi oysa.
    "yazmak yazarak gelişir." demişti birisi, gülse birsel için, o bunun en iyi örneği demişti. ben de bunu hissediyorum. gittikçe sıkıcı yazıyor olabilirim ama dilbilgisi artık benden soruluyor etrafımda.

    ben burada gerçek benim.
    ikinci yılımız kutlu olsun, hiç ayrılmayalım sözlük <3
  • galiba sorumluluk sahibi de olmak...
  • yeni ve sanal bir kimlik edinmek:
    - neler yaparsiniz baska?
    + eksi sozluk yazariyim.
    - yani omrunuzun onemli miktarini kimseye anlatamayacaginiz bir esere harciyorsunuz. print etsen bir kitap olur belki ama birisi basar mi belli olmaz. atsan atilmaz satsan satilmaz bi bilgi- yorum demetine sahipsiniz demek.
    + yani, oyle de denebilir. haklisiniz aslinda. buna harcayacagim enerjiyi baska bi iste kullansam daha iyi olur sanki.
    - bence de.
    + tamam. ama su konusmalari bir entry olarak gireyim ben.
    - sana baska bir sey demiyorum.
  • kacinilmaz bir kibir yaratiyor kimi durumlarda. muhtesem bir dil bilgim olmamakla birlikte (-mi'leri ayri yazabiliyorum en azindan, buna da cok sukur) insanda bir dil bilgisi duyarliligi gelistiriyor.
    bir is maili geliyor, "... yapabilirmisin" diye bitiyor. maili gonderen mudur statusunde master yapmis bir insan. adamin degeri yerle yeksan oluyor gozumde.
hesabın var mı? giriş yap