5 entry daha
  • eski kuşak devrimciler, virüslü günlerimizin “devrimci durum” yaratma ihtimalini sevdiklerini hiç saklayamıyorlar.

    en önde gelenleri için (bkz: demir küçükaydın)

    muzaffer doyum da; demir gibi, virüslü günlerden, devrimci açıdan daha fazla yararlanabilmek ve bu doğrultuda örgütlenebilmek amacıyla çevrelerini “düşünmeye”, bu konuyu “sorgulamaya” çağırıyor.

    benim bu konudaki düşünmem ve sorgulamam şöyle:

    1. her oluşumda, her kurulan partide nedense kurucu/yönetici olan o “kadrolu parti kurucuları” varken; düşünsen de, sorgulasan da işin zor ??

    2. kurulacak birlikleri parti, partileri de “demokratik merkeziyetçi” marksist, leninist hatta maoist yapıda “teşkilat” olarak düşündüğünüz sürece, atılacak her adım çıkmaz sokak olacak ya da aynı kapıya çıkacaktır.

    3. dünyanın değiştiğini görmek zorundayız. gençliğimizde girdiğimiz yollardaki en kahraman hallerimize rağmen bu değişimi kavramamak için ayak direyenlerimizin hayal kırıklığı yaşamaya devam edecekleri çok açık. bunu zor da olsa kabullenmeliyiz. sadece bu kabul bile, eski kuşak için başlıbaşına bir erdemdir. hatta bence çocuklarına, torunlarına ve genç kuşağa bırakacağı en önemli mirastır.

    4. bu değişimi kabul etmek için, daha eşitlikçi bir toplum oluşturma, daha adil bir dünyaya ulaşma çabamızdan; daha mutlu, farkındalığı daha fazla bireyler olmak arayışlarından vaz geçmek gerekmiyor elbette ama öncelikle her tür şiddet ile aramıza duvar çekmek ve şimdiye kadarki “yolumuzu sorgulamaya başlamak” şart değil mi?

    5. “parti gibi olmayan parti” tarzında, bünyesinde farklılıkları akıllıca taşımayı başaran yapılar; ayağı kendi toprağına daha fazla basan; geçmişteki avrupa merkezci, oryantalist, yanlış batıcı, kemalist/stalinist anlayışlarımızı cesurca sorgulayan bireylere dayanıyorsa başarılı olabilir.

    6. kendisini değiştirme cesareti olmayanların, toplumları değiştirme işine girmemeleri ise, hayatlarındaki en hayırlı işleri olacaktır. vesselam.
hesabın var mı? giriş yap