7 entry daha
  • oldukça etkileyici bir jenerikle açılan film, alakasız gibi görünen sahnelerle devam ediyor. her şey filmin sonunda bağlanıyor. ancak yönetmenin dağınık kurgu tercihi başta olumsuz gibi gözükse de filmin dramaturjisini önemli ölçüde etkiliyor. hem katharsis şansı vermiyor hem de hikayeyi sulu zırtlak bir hale getirmiyor, bu önemli.

    senaryo ise kieslowski klasiği olarak yine kader, determinizm üzerinden gidiyor ki tam da bu yüzden bence filme kadın filmi demek pek yerinde görünmüyor. öncelik kavramlarda; kadınların yaşadıkları başlarına salt kadın olmaklıktan dolayı gelmiyor. rastlantı derecesinde babalarının yaşadıklarına benzer olaylar yaşıyorlar. ancak filme göre bunların rastlantı olmadığı aşikar zira profesör neden kader kelimesini raslantıya tercih ettiğini derste anlatıyor, dolayısıyla kieslowski de. ayrıca medea metaforuyla göz kırpılan trajedinin kader, insan, taviz verilemeyen güce sahip olma güdüsüyle nasıl ilişkili olduğuyla ilgili ilginç sözler sarfediyor film, bunları yaşamamak için özverili olmalıyız diyor; bir nevi meramını anlatıyor.

    görsel olarak ise adına yaraşır bir yapı hakim filmde; karanlık bir atmosfer, kırmızı tonlar -jeneriğe dikkat-
    planlar ise, özellikle arı sahnesi fazlaca kieslowski'yi andırıyor ki bence tanovic'in en büyük hatası da buradan kaynaklanıyor. kendisi kieslowski senaryosunu filme çekmek yerine sanki 'kieslowski filmi' çekmeye meyletmiş. haliyle pek orijinal kalamamış yani tanovic filminden çok kieslowski filminden bahsediyoruz. ha yine de bir daha film çekemeyecek büyük yönetmeni böylesine yeniden hatırlamak güzel ama özgünlük her zaman iyidir.
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap