15 entry daha
  • bugun isyerinde dusunuyorum: turkum (aslinda genetik olarak turk-kurt karisimiyim da kulturel olarak tamamen asimile olmusuz iki nesildir), ofis arkadasim han cinlisi. karsi ofiste bir vietnamli, bir de dubaili bir hintli var. koridor boyunca her milletten insan. patronum yari cinli, yari koreli. onun da patronu perulu. peru'luyla toplantim vardi sabah, adam ar-ge'nin basindaki iki adama telefonla baglandi bir soru icin, biri hintli digeri rus. satisin basinda guneyli bir beyaz amerikali adam (katolik italyan asilli), pazarlamanin basinda batili bir beyaz kadin var, sirketin bas avukati da zenci. en tepede tabii ki yahudi (haha, yok ulan, gencken garajlarinda kurmus teknoloji sirketini, banker tayfasindan degil).

    [az biraz daha sabredin]

    dunya bankasinda calisan bir arkadasin dogum gunu vardi gecen hafta, evlere senlik. beraber yasadigim insanlar bir yunan ve bir brezilyali-amerikali kirmasi. meksika/beyaz hippi mahallesindeyiz. kiz arkadas macar. bir yanda arjantinli komsular var, gurultuculer ama mangallari nefis. diger yanda da zenci bir aile, mutemadiyen televizyon izlerler. haftada bir kore hamamina gidiyorum, erkeklerin pipileri bayagi kucuk, nesem yerine geliyor. berberim el salvadorlu, gozleri gormez, sacimi mahveder her seferinde. karisi kubali galiba, her yerde kuba bayragi var. eskisi berber ermeniydi, huysuz ihtiyarin tekiydi. tamircim... valla tamircimi bilmiyorum, arabaya bakim yapmayali bayagi oldu zaten satsam ederi 2000 dolar, ama herhalde o da meksikalidir. taksiciler ganali. yan mahallede etiyopyalilarin kahvesi, slavlarin gece klubu, turklerin restorani... tibetlinin incik boncuk sattigi yerin yaninda amsterdam falafel diye bir yer var, icinde ne hollandali, ne arap, ne de amerikali olan birileri calisir.

    kisaca boyle sacmasapan bir yer. gul gibi gecinip gidiyoruz diyecegimi saniyorsunuz ama oyle degil. bazisina zar zor tahammul ediyorum, çinlilerin r harfini söyleyememelerini onca yildir anlayamiyorum, hintlilerin kokusuna hala alisamadim, gotunden pantalonu dusen zencileri dovesim geliyor. insan baskalariyla yuzyuze gelmeden ne kadar irkci oldugunu anlamiyor kolay kolay. ama en azindan farkinda olup davranislarina yasitmamaya calisiyorsun, onyargilarina tasma takiyorsun. yani gul gibi gecinip gitmiyoruz ama bir sekilde gecinip gidiyoruz. benim icin cokkulturculuk de herkese sevgi kelebegi gibi davranabilmek degil, sevmesen dahi bir sekilde gecinip gidebilmektir.

    bu kadar dusuk standardla degerlendirdigimizde dahi bu isi basaran, yani buyuk sehirlerde, orta sinif ozel sektor hayatinin aynilastiriciligiyla ayakta durabilen multikulturel "ekolojiler" sinirli sayida: londra'si, new york'u, montreal'i, melbourne'u var; expat nufusuyla dubai'si, sangay'i, bombay'i var.. ama bir adim disari cikiyorsun, bambaska bir evrenle, bambaska bir yuzyilla yuzlesiyorsun.

    demin yukarda anlattiklarimi dusunun; bisiklet mesafesinde bir yol katettigim zaman butun bunlar bir anda yuzde 95'i beyaz, muhafazakar, hristiyan, az egitimli, mavi yakali amerikali kalibina donusuveriyor. uzun bir bisiklet mesafesi ama yine de bisiklet mesafesi. onu birak, hollanda gibi acik bir yerle isvicre, belcika, avusturya gibi epey xenofobik (yabanci dusmani) yerlerin arasini yuruyerek gidip gelirim. bu kadar da kirilgan bir cam fanus multikulturelizm.

    ve paradoksal olarak, ekonomik entegrasyon isini tutturup da kulturel farklari erittikce, cokkulturculuk "basarisi" da artmis oluyor. benim bahsettigim yunanliyla, brezilyaliyla falan hayatimin yuzde 90'i ayni zaten. birak 500'u, 50 sene once bile boyle degildi. simdi biz beraber, amerikan ust kimligi altinda (veyahut baskasi avrupali kimligi catisi altinda) gorece rahat sartlarda birbirimizi oldurmeden yasayabiliyoruz diye bu multikulturelizmi kutlamak da ikiyuzluce geliyor bana.

    yaaa, macera dolu amerika tadinda bir yazi olacak sandiniz bastan, boyle ters kose yaparim. onyargili olmayin, korelilerin pipileriyle dalga gecmeyin.
46 entry daha
hesabın var mı? giriş yap