5 entry daha
  • ne eylediyse güzel eylemiş olan kutsal dörtlünün physical graffiti'den sonraki en iyi albümü olarak nitelendirebileceğim, her parçanın her partında john paul jones'un muhteşem müzikal zekasını gördüğümde hayran kaldığım ve ne yazık ki hak ettiği değeri bulamamış 1979 çıkışlı led zeppelin albümü. ayrıca grubun yayımlanmamış kayıtlarının toplandığı son "stüdyo albümü" olan coda bir kenara bırakılırsa, grubun tamamının bir eser ortaya koyma niyetiyle başlayıp bitirdikleri son led zeppelin albümü olması da, albümün led zeppelin seven herkes için farklı bir noktaya konmasında oldukça önemli bir kıstas olarak göze çarpıyor.

    her ne kadar bazı çapsız eleştirmenlerin okları, albümün satışlarıyla doğru orantılı bir derinlik ve müzikalite içermediğini gösterse de grup üyelerinin 76 yılından 78 yılına kadar yaşadıkları ruhsal ve fizyolojik sorunlar göz önüne alındığında, ortaya konan işin büyüklüğü daha fazla su yüzüne çıkıyor ve bünyede bu albümü haksız yere eleştiren zevata da kocaman bir "nah" çekme hissiyatı hasıl oluyor. albümdeki john paul jones imzasının, biraz da yaşanan bu sorunlar sebebiyle öne çıktığını söylemek yanlış olmaz aslında. jimmy page ve john bonham'ın alkolden boka dönen hayatlarının ve robert plant'in 77'de oğlu karac'ın ölümüyle yaşadığı travmanın john paul jones'u geçmiş albümlerden daha fazla elini taşın altına sokmaya ittiği ortada.

    in the evening ile sert bir giriş yapan albüm, south bound saurez ve fool in the rain ile bizleri güney sahillerine götürürken albümün ilk yüzü hot dog ile muhteşem bir swingy kapanış yapıyor. fakat albümde dikkat çekilmesi gereken iki parça var ki, bunlardan biri ikinci yüzün açılış parçası ve led zeppelin'in on dakikanın üzerindeki birkaç parçasından biri olan carouselambra, diğeri de sözlerinde robert plant'in ölüm kavramını sorguladığı ve yaşadığı buhranlardan aradığı çıkış yolu olarak görebileceğimiz all my love. swing, rockabilly, reggae, funk, hispanik ezgiler ve carouselambra'da göze çarpan kusursuz bir progressive yapı... led zeppelin'in müzikal anlamda kesinlikle en dolu olduğu albüm bu tartışmasını yapmak anlamsız. keşke albüm festivalden biraz evvel çıksaydı da bu harika iki parçanın achilles last stand gibi en azından knebworth'ta bir footageı olaydı diye içimden geçirmedim değil.

    son olarak albümle tanışmamış, led zeppelin'i stairway to heaven gibi bir "düğün şarkısı" ile tanımış hevesli dinleyicilerden ziyade, albüme aşina arkadaşlar için ufak bir öneriyle bu albüm hakkındaki yazıyı tamamlayalım. ham bir all my love kaydı da dahil olmak üzere no quarter, jennings farm blues (bron y aur stomp'ın taslak halindeki adı) gibi kayıtları içeren that's the way through the out door isimli çalışmayı bulabilenlerin dinlemesini tavsiye edebilirim. dinleyiciye albümün kayıt süreciyle ve parçanın gelişimi ile ilgili ufak bir fikir verecektir.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap