• ön bilgi: mahalle ve pavyon jargonunda kalıpta diye bir tabir vardır. mesela pavyonda abonesi olduğun, dışarıda da takıldığın bir manitan vardır ve o hatunu ziyarete pavyona gittiğinde hatun başka masada elemanın tekinin yarı kucağında konsta ise garson kulağına eğilir ve 'abi seninki kalıpta bekle biraz' der. bu işin pavyon kısmı. mahalle jargonunda ise erkek-kadın arasındaki cüsse farkı erkekten yana bariz ise ve ortada bir birliktelik söz konusu olacaksa 'ulan hatunu bu gece iyi kalıba verecek' denir. örnek: shaquille o'neal ve birbuçuk metrelik sevgilisi. konu bu.

    ***

    kuruyemişçi mahir abi vardı bizim. hani öyle salt kuruyemişçi birisi olarak değerlendirmemek lazım; zira kendisi strafor köpüğünden ve pamuktan yeni yıl vitrini yapmayı, bir de üstüne buzdolabı boyası ile vitrin camına sanskritçe 'mohtlo yııllaer' yazmayı ilk akıl edebilecek kadar progressive bir abimizdi. bir de onun liseli mi liseli, fingirdek mi fingirdek, çıtır mı çıtır bir kızı vardı. hülya!

    hülya, kuruyemişçi kızı. hülya, ay parçası. hülya, elma yarısı.

    bir de o kuruyemişçinin karşısındaki kahvenin garsonu zübeyr vardı.

    zübeyr, kahveci garsonu. zübeyr, hatay fellahı. zübeyr, oda spreyi yarraklı.

    oda spreyini gözünün önüne getirdin mi şimdi? saç spreyi de olur mesele değil. aha bu zübeyr denen herif aynen önünde böyle bir aparatla geziyordu işte. ulan sabah 7-9 arası kahvenin önünden bir allahın kulu geçmez mi? kolluk kuvvetleri bile arka sokağı dolanıyo. mevla vermiş işte ne yaparsın(pis).

    bu zübeyr'in dalga mantar kapmış bir kere, 302 mercedes otobüsünün el frenini çeker gibi garç garç kaşınıyo ortada. mahallede bir nümayiş! mahallede bir debdebe! mahalleli çaresiz. mahalle yılgın! dedik 'abi ulu orta yapma öyle' diye. ne dese beğenirsin; 'yaa bu halde bile yarısına zor yetişiyorum gardaş'. yine murat kardeşiniz dahiyane bir çözümle zübeyr abisine bir kargo pantolon tedarik etti de, kalan kısmını dizin üstüne tekabül eden yan cepten kaşıdı. öylesine bir şey işte. hani zübeyri vatandaşlıktan çıkarsan, memleketin penis boyu ortalaması bir cm kısalır(ulan elin sikini de ne övdük gece gece).

    bir gün sabah işe gidiyorum ama kuruyemişçinin önünde inceden bir kalabalık var. tanıdık da simalar hani. bizim mahir abi kafasını öne eğmiş, 'kızımmm! nödön gittin nödönnnn' diye höykürüyor. ulan kıza bir şey mi oldu diye gerilmedim değil ama her ortamda mahir abi'nin yancılığından imtina etmeyen zübeyr abimin ortamda olmamasından anladım durumu. kaçmışlar! zübeyr, çavuşu ve hülya apansız kaçıvermişler. zaten zübeyr ile hülya'nın ince ince dedikodusu dolanıyordu(mahalle ve iş yerindeki erkek dedikodusu, en benim diyen bin tane avrat dedikodusundan pistir) ama ihtimal veremiyordum.

    ulan aldı mı bizi bir telaş. mahir abi'yi 'seviyorlarsa birbirlerini ve iş bu raddeye geldiyse karışma abi. bırak sevenler mutlu olsunlar. onlar mutlu olsun da biz yeter ki halı dişleyelim' falan diye adamı teskin etmeye çalışıyoruz ama mahir abi dahil hiç birimizin içsesi aynı şeyi söylemiyor. içses acımasız. içses zalım. en başta babası, hepimiz kızın hayatından endişeliyiz. o esnada köşeden el ele gelseler kızı kaçırdığına sevineceğiz ama ortada malzemesini kaşımak için dört tane cebe ihtiyaç duyan bir zübeyr gerçeği var. dillendiremiyoruz.

    hani kasvetli ve gri ortamlara durumu bilmeden şaklabanca giren adamlar vardır bildin mi? mesela ben beymen'in genel müdürünü yemeğe götürürken yolda karşılaştığım eski iş arkadaşlarımdan birisi 'naber lan am lambası' demişti bana adamın yanında(bir kariyeri sikti piç). o misal. biz mahir abi'yi teskin ederken iki yan dükkan komşusu perdeci ömer belirdi köşeden 'naber lan bamya mahir cuccuk' diye. ona göre sıradan esnaf şakası işte. bir mahalle gencosu üstüne atladı herifin 'amanömerabimalmısınneyapıyorsunöyledurumubilmedenetmedenzatenadamıncanısıkkınbibaksana' diye ama ben atlamadım. ben, kakafonide konuşacak adam değilim. ben, o kargaşada sesi araya gidecek adam değilim. ben, herkes sustuğunda konuşacak, kelamına hörmet edilecek adamım. ben var ya ben; dangalağın önde gideniyim. hay aklımın bardağını siksinler emi. ortam sakinleştiğinde ve herkes sustuğunda ayağa kalkıp büyük iskender nidâsı ile şöyle demiştim:

    + yaa ömer abi; adamın kızı kalıpta, sen burada şaklabanlık kovalıyorsun. kocaman adamsın. ayıb yaaa!

    hıncal uluç yorumu sonrası oluşan ölüm sessizliğini bozmak ise bu sefer mahir abiye düşmüştü:

    + dangalakorospuçocuğaaaaaa

    ***

    ziv ziv kaçtım dostlar. o mahalleye adımımı atmayalı(atamayalı) on yıl oldu. o mahalleye taksi giriyor ama ben giremiyorum.

    annemlerin yüzüne gayet kibar ve seviyeli şekilde 'melahat hanım' dediği ama gıyabında 'kambur melahat' diye andığı kadına daha üç yaşındayken 'kambur melahat hanım teyzeee... bana köfte yapsanaaaa' diye başlamıştım bu dangalaklık kariyerime. hayattaki hatırladığım ilk anımdır o annemle teyzemin üzerime battaniye atıp beni ortamdan uzaklaştırması. lan uyarsanıza! ben ne bileyim, daha üç yaşındayım.

    ama genetik bu. buna eminim.

    kömürcü ile basılan dul fatma hanım'a balkondan ''fatma hanım kömürcü nasıl?'' diye bağıran bir babanın, (rahmetli hiç de öyle espri kovalayan bir adam değildi ama bunu niçin yaptığını hâlâ aile meclisinde tartışırız. konduramadık netekim)(kadın da ziv ziv kaçtı sonra)

    ben üç aylıkken uyuduğum odaya girmeye yeltenen kertenkele ile canhıraş bir şekilde mücadele eden anneme, yediği içtiği ayrı gitmeyen, saygıda kusur etmediği komşusu santin hanım'ın 'kız huriser ne kovalıyorsun sen öyle?' sorusu üzerine; 'yaa öldüremedim bir türlü şu gavuru!' diyen annenin oğluyum ben.

    gelin ile damat merdivenden çıkarken gelinin arkasından kuyruğunu tutmayı abartan nedime sayesinde gelinin donunu bütün bir kızılay'ın görmesi ve buna karşı ''aaa gelinin amı görünüyor'' nidası ile tepki veren ve bütün bir ahaliye kendisini duyurtmayı başaran bir abla; yaz günü sandalyeyi dükkanın önüne atıp sokağın ortasında hunharca burnunu karıştıran galericinin gözünün içine baka baka ''abim araştırmacı galerici'' diyen bir diğer abla da cabası.

    özkan abi vardı, kelli felli bir adam. karısı da aynı şekilde hoş bir kadındı. bir gün özkan abi banyodan bornozla çıkmış, sobanın başında kendini ısıtıyor, herif nasıl ısınmaya kaptırdıysa kendisini, yaklaştıkça yaklaşıkça çavuşun başındaki deriyi meşe palamudu gibi kaptırıvermiş sobaya.

    hani bu kadın milleti mercimek köftesi yerken dimağını unutur ya; karısı da o esnada anlatmış bizimkilere bu durumu(senin daltaşak sobanın yanında ne işin var be adam). kan bağım olmayan ama üzerimde hatrı sayılır emeği olan, ayağında beni 3500 devir döndüren, en teyzemden öte gördüğüm teyzeme bak sen. bir hafta sonra hâl hatır soruyor adama:

    + geçmiş olsun özkan. şimdi daha da iyisindir inşallah.

    ulan bir apartman ahalisi çardaktayken soruyor bunu iyi mi? bütün apartman erkekleri seferber olmuştu 'geçmiş olsun özkan kardeş. hayırdır, neyin var? böbrek mi? karaciğer mi? daş mı düşürdün? kolestrol! zehirli guatr?' diye.

    eheh yirmi yıl sonra intikamımı aldım ve bu sefer ben onun üstüne battaniye attım. ne desin lan adam? ''abiler geçen çavuşu sobaya kaptırdık, mukaddes yenge de ona meraklanmış'' mı desin? apartmanca müge anlı'ya çıkardık lan.

    dangalaklık hikayesi bende çok kardeş; 1.35 boyundaki bir kadın barda yan masamıza oturmuştu ve cüssesinden beklenmeyecek bir hareketle arjantin söylemişti. hani halterde silkme diye bir kategori var ya; göğsünde biraz bekletirsin, sonra tepeye çıkarırsın. hah! işte kadın birayı resmen öyle içti. gücü yetmediği için önce bardağı kaldırıp bi göğsünde dinlendirdi, sonra fondipledi. zaten sonrasında 50'lik söyledi de onu koparmada içti. ama keşke ben bu hikayeyi sonrasında karşımdaki 1.40 lık hatuna 'yaa çok komikti' diye anlatmayaydım :/ şu güzelim hikayeye niçin gülmediklerini çoook sonra anladım.

    bir dönemin kız arkadaşından gelen bir mesaj. freud sürçmesine gel:

    **

    + karnım çok ağrıyo. hasta oldum galiba :(
    - kayamam :/
    + kayamam? kıyamam demek istedin galiba?

    önceki mesaja dönüp tekrar okumak. harbiden kıyamam demek isterken parmak sürçmesi... kayamam yazmak! ama genlerden gelen dangalaklık baki:

    - eheh kayamam tabi. şu durumda nasıl kayayım :)
    + elbet bir gün senden vazgeçme formülünü çözeceğim.

    ***

    şu entrynin üzerine komiklik yapmaya çalışacak ergenlere uyarı: zübeyr abi ile halen irtibat halindeyim.

    sorular üzerine ekleme: nasıl anlattıysak hülya ile zübeyr mevzusunu, post-modern aşk hikayesi oldu amına koyim. millet akıbetini öğrenmek için meraktan ölecek.

    endişeye mahal yok arkadaşlar, hülya yaşıyor. ilk çocukları erkek. aslında tam olarak erkek değil, çocuk babasına çekmiş olacak ki doktor göbek kordonu diye bebenin çükünü kesivermiş. fark edildikten sonra da iş işten geçmiş. sonradan iki tane kızları oldu ve çok mutlular. mahir abi emekli oldu ve dükkanı damadına devir etti. şu an kuruyemişçide sadece zübeyr duruyor. yani duruyorlar :/
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap