• ka fa yı her bulduğumuzda arkadaşlarla grupça izlediğimiz, gülmekten yaran ve goracayı bize söktüren filmdir * .
  • cem yılmaz'ın komedi türünde izlediğim ilk ve son filmidir. diğer filmlerinde karşılaşılacak atmosferi aslında bu filmde açık açık duyurmuştur. konusu bir yana, standart bir cem yılmaz gösterisinden tek farkı oyuncu kadrosunun oluşudur. onun haricinde cem aynı cem, film onun üstünden yürüyor, arada bir iki espri. emek falan tamam da, keşke diğer oyuncular da biraz ön plana çıksaymış dedirtti.
  • at gözlüğü kullanan sikko sinema eleştirmenleri (!) tarafından, cem yılmaz'ın yeni filmlerine bok atmak amacıyla kullanılagelmektedir.. yazıktır günahtır.. göz var nizam var.. at var yarağı var üstünde kelebeği var.. zafer var algöz var..
  • at gözlüğü kullanmayan ve sikko olmayan sinema severlerin kendisine laf ettirmedikleri anlaşılmış olan film. hani zevkler, renkler, özgürlük falan derken düşüncelere sürükler insanı bu film.
  • ilk denememde izleyemedim.

    sanıyorum liseki son senemdeydi zamanı. ilk çıktığı gün gidip izlemek için can atıyorum. ama süper salak ben, benden daha gerizekalı olan dandirik kız arkadaşı da götürmeyi hiç aklıma getirmiyorum. ama ağzımdan kaçırınca da mecbur kalıyorum. bu salaklığımla da yetinmeyip biletleri kıza aldırıyorum evine yakın diye. sabah saat 8 olmadan kalkıp bilet alıyor. ben sikseler o saatte kalkıp gitmem işe.

    neyse giriyoruz üsküdarda kançal pasajındaki sinemaya. zaten toplasan 50 kişilik salon. içerde cips yiyeninden tutta ekler pasta yiyeyine kadar her türlü adam var. duyan herkes resmen gelmiş. arka sıramda oturan üsküdar/kadıköy dolmuş şoförleri zaten her şeyi de açıklıyor.

    daha filmin ilk dakikasında iyi veya kötü her dakka kendini gülmeye şartlandırmış insanlar yüzünden çoğu sahne zaten kaçtı. cem yılmaz "-lan" diyor, bizimkiler hahaahah, "-ufo" diyo ohühüü. bi yandan da her gördüğü ayrıntıyı soran salak kız. turist rehberi gibi bi yandan görüp bi yandan da naklediyorum. derken ara veriliyor.

    aradan sonra ise garavel ustanın işin içine girmesi daha düzeltti ortamı.. çoğu hareketine anlam veremedikleri için ne gülen vardı ne eden. aradan önce her sike yarılan millet sanki başka bi filme gelmişler gibiydi. aynı olan tek şey bizim kızın soruları. derken arif eline yapışmış dergiyi aldı ve cart diye açtı. bi tek ben hayvanlar gibi tepiniyorum. herkes yanlış bi şey yapmışım gibi esra ceyhanlaşıp cıkcıklamaya başlıyor. o arada benim ki;

    -ayhaahha uğur noldu niye güldün [aklını siktiğim anlamadın niye gülüyosun]
    -oyhoho yok canım yok öyle bi şey geldi aklıma
    -hayır ya anlamadım ben güldüğün şeyi nolduaa
    -dergi, dergiye gülüyorum [hala ne dergisi neyin olayı anlamadı]
    -tamam da nolmuş dergiye
    -...
    -ya allah kahretsin tamam. garavel almış dergiyi araya attırmış oldu mu? hadi gül
    -ne gülcem be heh [burda mısırı kucagıma döküyo]
    -ben o mısırlara 5 milyon verdim biliyon mu

    kalktı karı gitti filmin ortasında iyi mi?

    sonrasında ise o sinemada hayvanlar gibi gülen heriflerin tamamı çıkışta beğenmedim tribi yaptı. velhassıl kelam bu şartlarda bile çok güzeldi. belki 20 kere de evde izledim.

    o gerizekalı karı bile evlenip çoluk çocuğa karıştı. biz hala dergilerle şeyiz.

    -dergilerle neysin uğuaaar
  • 17 haziran 2010 akşamı, evet yani bu akşam turkmax ekranlarında olacak.
  • kilim sahnesinde yaşanılan esnaf ingilizcesinde ki saçmalamanın boyutu, gülerken insanlıktan çıkmaya neden olabilir ;

    - so, you're speaking english !

    - speaking english? i live in english. it's not only language to me. it's totally best way of expressing my own. you know, sometimes i'm dreaming of a world, all people understand each other perfect. yeeeesss, l have a dream. imagine all the people dancing and touching each other. communicate in a joyful harmony. ( hağmıniiiiğ )

    - oğlum çay söyle. bakma sığır gibi.

    - tea ?

    - no thanks.

    - sen söyle, siktir et.
  • filmi her seyrettiğimde başka bir sahnesine yarıldığımı fark ettim. ekşide hak ettiği değeri alamamış, bu çapta espri, zeka ve kalite kokan başka bir türk yapımı olmamıştır. tabiki en sağlam, en yarıcı sahne filmin başlangıcıdır. japonları kendi dükkanına yönlendirmeye çalışma, sonra muhteşem bir ingilizce ile prens charlesla konuşma. inanılmazdır. sonrasında ise komutan logar'ın beste yaptığı sahne ve yerinde kullanılan küfürler... robotun mahkumlar arasına düşmesiyle birlikte, arif sorar "neden buradasın?". robot der: "komutan logar gönderdi" ve arif: "komutan logarın taa a.ına koyayım!!"

    nihayetinde muhteşem bir film.
  • filmi izlerken, cem yılmaz'ın bu filmi özge özberk'i öpebilmek için yaptığını düşündüm. özge rol gereği öpüşmek, sevişmek için yanıp tutuşan bir uzaylıdır. filmin bir yerinde uzaylı cem yılmaz'ı dudağından öper, cem yılmaz tiksinir. sonraki sahnede cem yılmaz gezegeni kurtarabilmek için özge özberk'i öpmesi gerektiğini söyler. ortada birleşirler. cem yılmaz utangaç bir şekilde, "sizi öpmem gerekiyor, öpebilir miyim?" filan der. bu ne lan? bu senaryoyu okurken özge ne düşündü çok merak ediyorum. resmen "bak istemiyorsan senaryoyu değiştirebiliriz" denmiş.

    2004 yılında film icabı da olsa utangaç öpüşen, 2009 yılında araya yastık koyan bir millet bir 5 sene sonra olması gereken terbiyesizlik seviyesine ulaşabilir diye tahmin ediyorum.
  • halen her hatırladığımda güldüğüm tonlarca sahneyle doludur. hala spoiler vermek gerekli mi bilmiyorum, ama yine de vereyim.

    --- spoiler ---

    garavel: unutma gücünü iyilik içinde kullanabilirsin.
    arif: karetenin neyini iyilik için kullanıcam hocam, ağzına ağzına vurucam işte.

    --- spoiler ---

    bu filmi boşboğaz şakalar ve komikliklerden ibaret sananlar bu sahneyi bir daha düşünsünler. uzakdoğu döğüş sporlarının tümünün salak felsefesi
hesabın var mı? giriş yap