• --- spoiler ---

    filmin başında geyiği ve filmin sonunda cate kardeşimizi vurduktan sonra söylediği "i just missed your heart" sözünü "sadece kalbini özledim" olarak çeviren çevirmene selam olsun.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    film gerçekten iyi başlıyor; erik'in (eric bana) büyük bir disiplinle hanna'yı (saoirse ronan) eğitmesi, hanna'nın bir yandan bir ölüm makinesi, diğer yandan da müziği merak eden, geceleri gizli gizli masal kitapları karıştıran bir çocuk olması ilerleyen dakikalarda yaşanması muhtemel ikilemlere dair fikir veriyor. hanna'nın yine filmin başında ok ile avladığı geyik için söylediği "i missed your heart" sözü ve sahnenin dramatik yapısı ise filmin sonuna dair ipucu veriyor.

    bu aşamanın ardından, yani filmin sonuna ve yaşanacak ikilemlere dair fikir sahibi olduktan sonra izleyici olarak aklımızdaki en önemli soru "neden"
    bir adam neden bir kız çocuğuyla birlikte dünyanın ucuna kaçıp, kızı mükemmel bir katil olarak yetiştirir ve bu marissa (cate blanchett) kimdir?

    hanna'nın yakalanması, marissa benzeri ajanı öldürmesi ve kaçışı filmin hemen hemen en iyi bölümleri.
    çölün ortasındaki gizli tesisten kaçış, sonrasında ingiliz aile ile karşılaşması, hanna'nın bu ailenin kendisiyle yaşıt kızıyla arkadaş olması, bu kızın sürekli ergen ergen konuşması; hanna'nın aslında bir çocuk olduğu gerçeğini yüzümüze vuruyor. bu dakikalarda seyirci olarak bir kez daha "neden" diyoruz.
    bir kız çocuğunu yaşıtlarından ayırıp soğuk kanlı bir katil haline getiren nedir?

    film aslında bu dakikalarda kötüleşmeye başlıyor. marissa karakteri doğru dürüst açıklanmadan işin içine beyaz saçlı psikopat isaacs (tom hollander) ve yancıları giriyor. izleyici olarak bu kişilerin film boyunca yaptıkları ısrarlı takibin ve uyguladıkları şiddetin nedenini öğrenemiyoruz. marissa ile isaacs ya da erik ile isaacs arasında nasıl bir geçmiş var, bilmiyoruz.

    sonra bir bakıyoruz her şey manasız bir şekilde, birkaç cümle ile açıklanıyor. "mükemmel asker yetiştirmek için başlatılan bir proje, bu projeye genetiğiyle oynanacak denek bebekler bulan erik, proje sorumlusu kötü ajan marissa."
    başka bir sorun ise hanna'nın hiç de öyle genetiği değiştirilmiş süper bir insan izlenimi yaratmaması. tamam, çok iyi dövüşüyor ve silah kullanıyor ama bu pekala yıllardır gördüğü eğitiminle de açıklanabilir bir yetenek.

    nihayetinde film, yaşananların nedenlerini izleyiciye tatmin edici bir şekilde anlatamadan, en baştaki cümleyle bitiyor: "i missed your heart"

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    kotu kadinin dis fircalamasina yapilan vurguyu anlamadigim filmdir.

    --- spoiler ---
  • klasik eleştiriye katılarak filmin bir açığından dem vurmak istiyorum ki o da; lamba, televizyon vb. yeniliklerden haberdar olmayan, görünce şaşıran ve korkan kızımız bilgisayara hiç tepki vermiyor. ayrıca nasıl oluyorsa gayet iyi bir şekilde kullanabiliyor bilgisayarı. ilginç doğrusu
  • bu filmi begenmemek tercihtir, zevk meselesidir, saygi duyulur. ama "kotu film yapmis be yea, cok sacmaydi bence" diyeni allah tas yapar. her karesini teknik anlamda nakis gibi isleyen bir yonetmenin (ki onceki isleriyle rustunu coktan ispatlamistir) bu filmi becerisizlik, yeteneksizlik gibi sifatlarla kotu cektigini soylemek, kusura bakmayin, en kibar haliyle cahilliktir. joe wright bir tercih kullanmis, bilerek ve isteyerek tum seyircilere hitap etmeyecek bir seyler yapmis.
    evet tum o filmde sizi sikan, bogan seyler kasitli. ayni filmin yonetmen hanesinde david lynch ya da terry gilliam yazsaydi alla bilir buralar nasil ovgulerle doluyor olurdu. gozumuzle seyredelim artik su filmleri bi zahmet.
  • filmin başında arkadaşımla filmi ben seçtim hayır sen değil ben seçtim o yüzden bu kadar güzel bir tercih oldu sayemde kavgasına girmemize, film ilerledikçe ve nihayet sonuna geldiğimizde ise senin seçtiğin film bu kadar olur aşamasına gelmemize sebep olmuş filmdir. özetle çok güzel başlayıp, çok kötü biten bir film olmuş. bazı sahnelerde ki müziklerin hakkını vermek lazım bu arada oldukça başarılı olmuş müzikler.
  • izlerken herhangi bir sebepten stop tuşuna basmadığım film sayısı nadirdir. bu, çok iyi film olmasıyla değil, akıcı olmasıyla ilintilidir. hanna da bunu başarmış ve gönlümü fethetmiştir.

    geçelim tırı vırı* bilgilere:
    -2009 yılının başlarında danny boyle, senarist seth lochhead ile hanna'yı çekmek için plan yapmışlar ama sonra proje yatmış.
    -joe wright imzayı atmadan önce yönetmenlik koltuğu için ismi geçen kişi alfonso cuarón imiş.
    -filmin senaryosu hem 2006'da, hem de 2009'da sahneye aktarılmamış yılın en iyi senaryosu olmuş. (bkz: black list)
    -seth lochhead orjinal hikayeyi ve senaryoyu spec şeklinde 2006'da yazmış. prodüksiyon çalışmaları için 2010'da devam ettirmiş ve bitirmiş.
    -joe wright'ın dediğine göre, saoirse ronan ondan filmi çekmesini özellikle istemiş.
    -saoirse ronan rolünün fiziksel kabiliyetine erişebilmek için, bruce lee'nin hayatında jeet kune do hocası olma lisansı verdiği 4 öğrencisinden biri olan dan inosanto'nun eğitimi altında, 2 ay boyunca, günde 4 saat onun spor salonunda sıkı bir antreman süreci geçirmiş.
    -cate blanchett'in rolü hakkında danışmak için eski bir cia ajanı getirilmiş.
    -filmde isaacs rolünde, hanna'yı kovalayan elemanlardan sürekli ıslık çalanının the chemical brother'dan the devil is in the details imiş. (http://www.youtube.com/watch?v=evjelmkdkiw)
  • biter bitmez '' devam filmi olacak mı acaba'' sorusunu sorduran film. bir çok soru havada kaldı, tam tatmin edici bir final olmadı. bunun dışında cate blanchett'in yaşlandıkça charlotte rampling'e benzemesi ve mr. grimm rolündeki aktörün erkin koray'a benzerliği dikkatimi çekti.

    --- spoiler ---
    hanna'nın genetiğiyle oynanıp merhamet duygusunun yok edildiği söylense de bunun aksi yönde gelişmeler var filmde, karavanlı ailenin çocuklarıyla olan iletişiminde falan hanna'nın duygulardan arınmış bir insan olmadığını anlıyoruz.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler içerebilir ---
    sadece eric bana ve cate blanchett'ı seyretmek için gittiğim film. büyük umutlarla gitmedim zaten, o yüzden bilet parası çok içime oturmadı.
    hanna'yı oynayan kardeşimizin cate hanıma oldukça çok benzemesi, bizi film boyunca o'nun kayıp kızı olma ihtimali yönünde kıllandırdı. ama, öyle değilmiş..
    neyse; uzun lafın kısası, çok güzel bir film değil. büyük umutlarla gitmeyin. üzülürsünüz.

    --- spoiler içerebilir ---
  • sinemada durum nedir bilemem ama şu anda bu filmle ilgili bulup bulabileceğiniz tüm türkçe altyazı dosyalarında filmin ilk ve son cümlesi (ve dolayısı ile en vurucu cümlesi) olan "i just missed your heart", "senin kalbini özledim" olarak çevrilmiş. zaten beğenilmesi pamuk ipliğine bağlı olan film bu denyoca hata nedeniyle saçma bir cümle ile başlayıp saçma bir cümle ile bitiyor.
hesabın var mı? giriş yap