• ilk zamanlarında faciaydı mavi tren... sigarasız vagonlar, televizyon, çevirilen kuşetler, temiz perdeler falan bambaşkaydı.

    karanlığı yararak gelir, beni sevdiklerimden alır sevdiklerime götürür, arada şirret kavgalardan, kahkaha krizlerine kadar türlü hadiselere vesile olurdu...

    mutlaka yerimizi kapardı birileri, mutlaka menapozu zamanı varken kullanmadığı dilini dışarı düşürmüş teyzeler olurdu, tünellerde osuruk kokusu gelirdi niyeyse, uyuyup da istasyonu kaçıran birileri, memelerini dirseklik bölümüne yatıran kadınlar, vagonun ara yerinde çay demleyip paylaşanlar ve türlü insanlarla türlü paslaşmalar...

    beter bir acıyı yaşatan ilk clairvoyance vakası, bir zenciyle ilk muhabbetim, ilk defa muhattap olduğumuz kızlarla vagon arası sürtüşmeleri, aklım başımdayken anneme ilk sarılmam, bol sümüklü kayıp çocukların nasıl kullanıldığını ve karanlıkta cama yansıyan yüzün derinliklerini ilk tanışıyım.

    doğudan gelen ve doğuya giden; soğukluğu, izbeliği, yorgunluğuyla, yarattığı en derine düşünmek zorunluluğu ve herkese "bilinmeyen ben"leri öğretmesiyle, arkadaş çağırıyo, beşiktaş'a gidiyorum.
  • şu an içinde bulunduğum trendir; ankara dönüşü izmir yolunda.
    güzergah değişikliği ile mesafeyi kısaltsalar otobüs seferlerini bitirir; o derece konforlu.
    mesela arkadaşım ikili koltukta tek başına yayılmış durumda şu an. isteyen istediği yere geçiyor.
    doluluk ankara'ya giderken %50 civarındayken dönüşte %70 diyebilirim. ortam samimi. yalnız git git bitmiyor gerçekten de. 15 saat çok fazla. 3 film izledim, hala gidiyoruz.
    bir de sıcaklık. vagon yanıyor adeta: 27,6 derece.
    afyon'dan sevgiler.
  • izmir - ankara arasında kızımla gidiş dönüş kullandığımız ulaşım aracı. gidiş 17, dönüş 16 saat sürdü. yataklı vagonda yolculuk ettik ve kızım 12 saat uyudu. tren yolculuğunu çok sevdi. ikimiz yatağa zor sığdığımız için ben uyuyamadım. ancak en güzel yanı yemekli vagonda biramı içmek oldu.
    indiğimden beri dört saat oldu hala trende gibi sallanıyorum.
  • otobüse 80 lira vermektense. yataklı vagonda 90 liraya gitmek daha mantıklı gibi.

    gerçi normal vagonlar da tren boşalınca yataklıya dönüşüveriyor. millet boşalan ikili koltuklara geçip yatıyor. acayip rahat insanlar var. servis arabası saçlarını okşayarak geçiyor bazılarının. hiç oralı olmuyorlar.
  • rakçı gençliğin, istanbul ankara arasında mekik dokurken, ayaklarını kenarlardaki üstü mazgallı, cehennem sıcağı kaloriferlere dayayıp uyumak suretiyle postallarını yaktığı tren çeşidi.
    klasik bir yolculuğun jargonu şöyledir.
    1. istanbulda konser vardır, neyle gidilecek? herşey konuşulur, yolda bira mira da içeriz denir, ayrıca çok para da yoktur, mavi tren bileti alınır (ya da son anda gardan da alınabilir.)
    2. çanta manta alınmaz genelde, direk gidip koltuğa bakılır ki biri gidip sizin koltukta uyumasın. (sonra uyanmazlar, restoran vagonu da kapanır, kalırsın öyle açıkta)
    3. tren hareket ettiği anda, sağa sola çarparaktan restorana gidilir. süperdir. koltuklar rahat. karşılıklı oturulur. bira mira patates. duman altıdır bi de. karda kışta cam da açılmaz, göz gözü görmez.( en arka koltukta sigara içilmez yalnız, ne alakaysa)
    4. çuf çuf çok guzel gidilir, yan masalar da kesilir bi yandan. çunku trenlerde çoook acaip tipler olur hep. birbirinden ilginç insanlar olur. evet.
    5. vagona bi dönülür. sıcaktan, havasızlıktan boğula boğula uyuyan insanlarla doludur. öf pöf denir ama hemen uyur insan. sonra bir ara acı bir frenle kanter içinde uyanılır. pufffffffffffffffffff diye bir ses çıkar, birileri ellerinde paketlerle iner biner falan ama bu arada bir soğuk olur ki, artistik yapıp yanınıza almadığınız kazaklara lanet edersiniz.
    6. sigara içmeye araya çıkan insanlar olur, tuvaletin önünde bekleşirler. ama ben uykumu bırakıp tuvalete bile gitmeyenlerden olurdum genelde. aşıksam o başka, o zaman uyuyamaz insan pek. ama yanımda arkadaşlarım varsa, horul horul uyurdum valla.
    7. sabah olmuştur. trenin tadı en güzel bu saatlerde çıkar işte. göz alabildiğinde bozkırlar, haşlanmış yumurta, çay, kocaman beyaz tabakta sayılı iki zeytin ve önümüzdeki kocaman günün heyecanı. (otobüste bunlar böyle hissedilmez ki hiç)

    (bkz: gençlik yılları)
  • yolcularinin seyahat sirasinda bozulmamalari icin soklama teknigini uygulayan tren.. buz gibi vagonlarda once donarsiniz, sonra bi gorevli kaloriferi calistirmayi basarir ve herkesi yakar..
  • yeni türkiyede eski tadı olmayan şeylerden bir diğeri.
    vagon aralarında gizli gizli sigara içip staff ile muhabbet yok, yemekli vagona dışarıdan gıda getireni kovuyorlar -ki özelleşmiş-, şarap alıp yudumlayarak yolculuk yapamıyorsun kaldırılmış...
    yazık yazık.
    değişmeyen tek şey yolculuk süresi ve rötarlar sanırım, :)
  • ahmet haşim gurebahane-i laklakan eserinde, fransa'da bulunan mavi trenden bahsederken şöyle diyor. "paris'ten deauville sahillerine giden mavi tren sırf pratik bir endişeden dolayıdır ki mavi renge boyanmıştır. mavi tren deauville'den gelirken, zannedelir ki, birlikte, mavi gökyüzü ve mavi deniz parçalarını da paris'in karanlıklarına getiriyor. ve mavi tren için paris'ten bilet alan bir adam, zanneder ki mavi bulutlardan yapılmış bir nakil vasıtasına binerek mavi gökyüzü ve mavi deniz iklimlerine gidiliyor. iş adamları bilmelidir ki, keseyi açtırmanın en iyi yolu bazen ruhu memnun etmeyi bilmektedir." (bkz: gurabahane-i laklakan)
  • pariste gare de lyon'da bulunan harika bir gar restoranıdır. gara bakan pencerelerinin kenarında kocaman deri koltuklarda oturup gazetenizi okuyabilir, içkinizi içebilir ya da restoran bölümünde 7 öğünlük bir yemek yiyebilirsiniz. kocaman avizeler gözünüzü kamaştırır, beyaz eldivenli çok kibar garsonlar da serviste kusur etmez.
    (bkz: le train bleu)
  • şarkı seçimleri şahane olan, blues sanatçılarıyla ilgili bol bol bilgi sunan enfes bir blues programı.

    http://www.acikradyo.com.tr/
hesabın var mı? giriş yap