• üzerinde meyve olan yabani bir ağaç görürsün. kimsenin yemediği meyveler yerine herkesin bildiği-alıştığı-sevdiği meyvelerle dolup taşsın istersin dalları. dur bir aşı yapayım şuna, dersin. evcilleştirmek* istersin onu.

    aşısını yapmak istediğin meyve veren ağaçtan yanlamasına kestiğin ince bir dalı alırsın eline, yabani meyve veren ağaca gidersin. kabuğunun bir kısmını sıyırmak gerekir öncelikle. ama sıyrılmak ister mi hiç yabani olan? direnir elbet, lakin ses etmez ondan üstün insanoğlunun gövdesini yarmasına. sonra, gözüne kestirdiğin bir yerine çizik atarsın üst kabuğu soyulup yarığın içinden gövdesine bir miktar ulaşana kadar. derken, ona ait olmayan bir dalı yerleştirirsin yabani ağacın içine. bir bezle de sararsın sıkıca, sağlam tutsun diye.

    meyvelerle dolup taşsın istemişsindir dalları, kötü bir niyetin yoktur. aşı dediğin bazen tutar. hatta bazı aşılı ağaçlar vardır, belli bir yaşı geçmişken ve bir yalnızca bir bölümü aşılandığından, bir yarısı yabani meyveler getirir, bir yarısı evcil.
    bazen de tutmaz. kimi zaman senin beceriksizliğindir buna sebep; doğru derinlikte kesememişsindir parçaları, doğru birleştirememişsindir, yeterince sıkı bağlayamamışsındır belki. kimi zaman da yabani olan kabul etmez meyve vermeyi; başka bir ağaç olmak istemez, evcil olmak istemez belki de.

    önünde sonunda anlarsın: zor kullanarak güzellik olmaz, olmayınca olmaz. bağ kurmak için sadece senin istemen yetmez, yabani olanın da istemesi gerekir bunu.

    yani..
  • can sıktığı aşikar olan cümle. ama hani oluyor gibi olup da olmuyor ya, işte onun yanından bile geçemez.
  • hayatın, ebemi sikmek suretiyle alnıma yazdığı cümle bu: "olmayınca olmuyor."
    belki, en gerçek cümlesi bu hayatın fısıldadığı ama duymazdan gelip durduğum.
    bıkkınlığın, yılgınlığın getirisi (belki götürüsü demeli, bilemedim).

    çok yoruldum lan. çok yani. hayır, dünyanın en zor şartları altında sürdürmüyorum yaşamımı; ama gücüm yok demek ki dahasına. bazen sadece durduğumu hissediyorum. düşünmüyorum bile sanki. çünkü düşünmek artık kendiliğinden olmuyor gibi bende. dümdüz durabiliyorum. ve dururken bile yoruluyorum.

    bir nefes alma arası rica ediyorum hayattan. rica diyorum bak. bir onu verse bana, ben biraz kendime gelsem... gelemez miyim? gelebilirim belki.

    uğraşıp duruyorum muntazaman; birçok şeyle. ömrümün yarısı yolda geçiyor, geri kalanın yarısı da yakınından bile geçmek istemediğim yerlerde. bir şeyler "artık" yoluna girsin diye ne yapacağımı şaşırıyorum ama olmuyor amk. cenabetlikten midir nedir anlamadım. "heh" diyorum, "oluyor lan galiba. bu sefer oluyor." bok oluyor. nah oluyor. anan oluyor. anan.

    hayır bir de telaşlı biriyim ben, tedirginim. hemen olsun, düzgün olsun, tam olsun. lan olma olasılığı bile yok? ne diye bu kadar geriliyorsun? olmuyor işte. hiçbir şey olmuyor. sonum dünden belli. ben hala...

    he ama güzel şeyler olmuyor değil. güzel kadınlar var hayatımda ve çok güzel bir adam; omuzlarına yük olduğum, başlarına ağrı vs vs vs. kitaplar var, şarkılar. iyi ki var işte aynı dalda olduklarım. iyi ki. yoksa hepten boku yemiştim. şimdi, en azından, onların "olacak" demesiyle bile gaza geliyor, güçleniyorum. o güç yine benim götümden çıkıyor ama olsun. tüm olmayanlara rağmen hayatı yaşanılır kılma sebebim onlar benim. belki de onlar yüzünden/onların sayesinde bitmiyor koşturma çabam. amaaaaaan! bitmesin lan.

    olmazsa olmasın amk. olmasın.
  • imkansızlığı anlatan bir söz.

    iltihaplı kolu kesip kurtulmak gerekir. bazen ne yaparsan yap, hangi merhemi kullanırsan kullan o kol kurtulmaz. ne kadar uğraşırsan uğraş, olmayınca olmaz. yapılacak bir şey yoktur. iltiphaplı kol kesilir. can son kez acır ve yola devam edilir. bu sırada sürekli "ben elimden geleni yaptım; ama demek ki kısmet, nasip değilmiş." şeklinde kişinin kendi kendine telkin vermesi gereklidir ki kan kaybından yolda bayılmasın, canından olmasın, ölmesin. elden gelen her şey denendikten ancak istenen şeye kavuşulamadıktan sonra söylenen bir kabullenme sözüdür. artık zamana bırakmak değil, ileriye bakmak gerekmektedir.
  • "kadercilik" diye görülüp kücümsenmemesi gereken; özellikle "elinden geleni ardina koymayanlar"in, her deneme ve hüsranin ardindan, kendi kendine tekrar etmesini recetesine yazabilecegim iki kelime.
  • erkin koray'ın 1977 tarihli sanma isimli 45'liğinin b yüzü şarkısı. koray'ın o dönemlerde müzikal bağlamda gerçekleştirmek için ölüp bittiği fakat olanaksızlıklar ve şanssızlıklardan ötürü bir türlü gerçekleştiremediği şeylerin yarattığı depresyon halini oldukça güzel bir biçimde dışa vurur.
  • başıma gelmedik hal kalmadı dünyada
    olmayınca olmuyor gülmüyor kader

    çilelerle dolu keder ile dolu ömrüm
    öylesine ağlıyor sızlıyor gönlüm

    ne baharı gördüm ne de yazı dünyada
    olmayınca olmuyor gülmüyor kader

    anladım ki gülmeyi bilmiyor kader...
  • “bu demir, gümüş ya da altın kutuların her birine ruhumun bir parçasını hapsettim! o lanet olası saatlerden biri ne zaman dursa, kalbimin durduğunu hissediyorum, zira saatleri kalp atışlarıma göre ayarladım!”

    zacharius usta - jules verne
hesabın var mı? giriş yap