• varlıklarını sürdürebilmek için ihtiyaçları olan tek şey muhakeme yoksunu topluluklardır.
  • politika yapan insan..yurdumdaki ornekleri kaypak, guvenilmez, donek, kici koltuga yapisik dogmus olmalariyla unludur..
  • ikinci el tuvalet terliği bile emanet edilmemesi gereken tipler..
    https://www.youtube.com/watch?v=xgmk9tvd2ps

    şunlardan iyilik bekleyen var... yazık..
  • "bir politikacı insanlığı iki sınıfa ayırır: kuklalar ve düşmanlar."
    (bkz: nietzsche)
  • geç ölen bir organizma. pırıl pırıl gençlerin cephedeki, sokak ortasındaki ölümlerini izler de kılı bile kıpırdamaz. evrime inanmaz; bilimi de sanatı aşağıladığı gibi aşağılar ama darwinci yasaların izindedir bu amipsi tür: her ortama kolayca uyum sağlayabilir; bukalemun gibi. bir kız çocuğu otobüs durağında açlıktan başı döndüğü için bayıldığında ya da günlerce yiyecek bir şey bulamadığı ve soğuk evindeki yatağında donarak öldüğünde bile en az kendisi kadar soğukkanlı basın ordusu karşısında her zamanki nutuklarını tükürebilir: vatan sınırları içinde... ecdadımız... şey yaptırtmayacağız... o da olacak injallah ve majallahh... bu sözcükleri telaffuz ederken herhangin bir arap'tan daha arap'tır. kitlesi büyülenir bu arap lügatinden. sözcükler buharlaşırken havada, sözüm ona politikacı bir günü daha kotarmanın mutluluğuyla ellerini taştan daha taş kalbine götürerek selamlar kendisinin aynası yalaka şürekâsını.

    halkın afyonu dindir de bu afyonu yığına yutturan işte bu ölüm suratlı türdür: politikacı. halklar susmayı özgürlük zannederler. onlar sustukça azıttıkça azıtır bizimki. şımarır da şımarır. bir ayağı tabutta zannedersiniz, arada böyle haberler çıkar ama hepsi bilinçlidir aslında: medya onu anka kuşu gibi günaşırı öldürüp dirilterek kamu nezdinde yeniden ve yeniden parlatır. masumların kanıyla, iftirayla, yalanla, hırsızlıkla beslenen vampirin ölümü bir gerçek olmaktan çıkıp büyülü-gerçekçi bir latin amerika romanındaki sıradan bir söylentiye dönüşür.

    mide bulantısı hissetmeden tek cümlesini dinleyemezsiniz. kanal değiştirirsiniz. siz onun sözlerini işittiğinizde dahi mental olarak çöktüğünüz halde, o, politikacı hep aynı perdeden otuz iki dişiyle yalanlar söyler, vaatlerde bulunur, arada bir yalan daha söyleyip yutkunur fark ettirmeden, kireç suratı hiç kızarmadı bugüne kadar, bir yalan daha, derken sesini yükseltir, tekrar alçaltır, uzar gider bu dakikalarca. sağında ve solunda alkışlayanlar, övgüyle bağıranlar... onlar alkış kıyamet böğürürken kurtların saatinde ölüm haberleri işitilir, genç bir kadın tecavüz edilerek öldürülmüştür, o gecenin sabahında bir çocuk okula yine aç gidecektir, heyhat, ama o basın ordusu ortalıkta görünmez bu kez, politikacı ise çoktan uykusuna çekilmiştir. açlıktan ölen kız çocuğunun annesi soğukta titrerken bizimki üçüncü rüyasını görecektir. sabah kahvaltısında yine organik besinleri tercih edecektir.

    başta söyledik: uzun yaşayan bir türdür. misal havan mermisine kafa atsa yine bişey olmaz ona.

    tiksinti: (bkz: #143447084)
  • seçenlerin oylarıyla seçene hizmet için seçildiğinin farkında olmayan insan grubu..

    misal bugün ilimize başbakan geldi. her yere yazmışlar. üniversitenizi biz açtık, çevre yolunu biz yaptık, 3 tane köprü, 5 tane okul vs vs.. iyi de güzel kardeşim, seçildikten sonra ne yapacaktın? yani senin işin zaten seçmenlerinin ihtiyaçlarını karşılamak değil mi? senin varoluş amacın zaten bunları yapmak yani halkına hizmet etmek değil mi? orada otur cebini şişir diye seçmedik ki biz seni.. ha yaptıklarının parasını kendi cebinden versen amenna.. zaten bizden topladığın para ile yapıyorsun.. havan kime?

    ama işte bizim köyde böyle.. yapması gerekenleri yaptığı için övünüyor insanlar.. dalkavukları da şakşaklıyor..

    japon olsamdı keşke.. budist falan adamlar ama şerefsizce yaşamaktansa şerefleri uğruna ölmeyi tercih ediyorlar..
  • güvercin gibidirler. yerdeyken elinizden yer, havalanınca da kafanıza sıçarlar.
  • horacio castellanos moya'nın "tiksinti" romanından : görsel

    notos kitap, çev. süleyman doğru, aralık 2019.
  • seçimler yaklaşıyor. flamalarını dalgalandırarak, renklerini sağa sola rastgele sürerek yaklaşıyor. dikkatinizi çekmek için sesini yükseltiyor, parende atıyor, hatta şarkı türkü söylüyor. vaadlerde bulunuyor, hatta 'seni seviyorum,' diyor. iyi bir seçim yapacağımızdan kuşkusu yok ama yine de ölçmemiz için yardımcı oluyor; kendi metresini veriyor. onu sevimli bulmalıyız; afişlerde ısrarla gülümsüyor.

    tezgahtar elbisenin bana yakıştığını söylüyor, inanıyorum. pazarcı, 'biberler tatlı,' diyor, inanıyorum. tamirci, 'parça değişecek,' diyor, inanıyorum. piyangocu, 'size de çıkabilir,' diyor, inanıyorum. ama inanmıyorum ona. yalancı çobanı kurtlar yedi. o gülümsüyor hala, dayanıp sandığına.
  • pazar günleri halkın içinde polat alemdar gibi gezen adam.

    (bkz: kravatsız takım elbise)
hesabın var mı? giriş yap