• amerikali komedyen, 1896-1996. elinden dusurmedigi sigari ve yuvarlak gozlukleriyle hatirlanabilir.
  • gracie ile olan problemini anlayamadığımız rahmetli komedyen.

    (bkz: hey fuckface have you seen gracie)
    (bkz: hell isn't good)
  • yatırım yapması önerildiğinde “at my age, i don't even buy green bananas” sözünü söylemiş kişi.

    http://en.wikipedia.org/wiki/george_burns
  • amerika için "bu ülkeyi nasıl yöneteceğini bilen herkesin taksi sürme ve saç kesmekle meşgul olması ne büyük talihsizlik." demiş kişi. bu durumun evrensel olduğunu görmemizi sağlamıştır.
    kaynak: afili lügat
  • "gece eve gelip sana sevgi ve ilgi gosterecek bir kadin bulmak ne demek bilir misin? yanlis eve girmissin o demek."

    george burns
  • "sevdigin bir iste basarisiz olmanin nefret ettigin bir iste basari olmaktan daha iyi oldugunu dusunuyorum." diyerek insanlarin sevdigi isleri yapmasinin onemi vurgulamis abd'li komedyen, aktor ve yazar.
  • oh god serisinde tanrı'yı canlandırmış olan amerikalı komedyen ve aktör. the sunshine boys (1975) ile en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında oscar sahibi de olmuş ve 100 yaşına kadar yaşamıştır.

    http://www.imdb.com/name/nm0122675/
  • “actually, it only takes one drink to get me loaded. trouble is, ı cant’t remember if it’s the thirtheenth or fourteenth”

    -aslında bir tane içmek bile beni sarhoş etmeye yetiyor. sıkıntı şu ki onüçüncüsü mü ondördücüsü mü onu hatırlayamıyorum.

    kafası güzel bir abimizmiş.
  • 48. oscar ödül törenin en ilginç olayının kahramanıdır:

    the sunshine boys'daki rolü ile en iyi yardımcı erkek oyuncu oscarını almıştır. 80 yaşındaki burns o güne dek oscar'a aday olan en yaşlı oyuncuydu ve 1939'dan 1975 yılına kadar hiçbir filmde rol almamıştı.
  • yaşlılık ile ilgili; "önce isimleri, sonra yüzleri, sonra fermuarını çekmeyi, en son da fermuarını indirmeyi unutursun." cümlesinin sahibi.

    ben bunların yüzler ve fermuarı indirme safhaları arasında olabilirim. gün içinde belki haddini aşacak derecede bilgiyle meşgul olup, oku, düşün, yaz, oku, düşün, yaz çevrimlerinde gereksiz bulduğum her şeyi unutuyorum.

    bu gereksizlik, yeterince zor olmayan tüm problemleri içeriyor. eğer başkasının yapabileceği bir işse, başkasının yapmasını bekliyorum. çoğu zaman yapan oluyor ama nihayetinde son sözü benim söylemem gereken işler var ve hala arabamı kullandırabileceğim kimsem yok.

    düşünmek, düşünmek, zor sorulara çözüm bulmak, bunları denemek, yanılmak, bir daha denemek, bir daha yanılmak, defalarca denemek, defalarca yanılmak ve en sonunda çalışan bir çözüm bulmak. hayatımın böyle geçmesini istiyorum. bir de yazmak tabii.

    yaşım kırka doğru giderken, artık ne yapmak istiyorsam, onu yapacağım ve başka bir şey de yapmayacağım bir hayat olsa. insan yaşı ilerledikçe kucağında çok karpuz taşıma becerisini kaybediyor. bir işten başkasına geçmek daha zorlaşıyor, bunu farkediyorum. dimağ yorulduğu vakit, ne kitap okumaya, ne podcast dinlemeye mecalim oluyor. geriden geriden bir baş ağrısı, gözlerimi kapatıp, uykuya dalmak istiyorum.
hesabın var mı? giriş yap