hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: oh be sonunda boş starbucks bardağı buldum

    1. biliyorsunuz beyler bunları bulmak çok zordur çünkü alan insan yıllarca bunları kullanabilir. gider evinde nescafe yapar sanki matara kullanırcasına yıllarca bunları kullanırlar.

    bugün işten gelirken yol kenarında bırakılmış grande boy bir bardak buldum. içerisinde 3-4 parmak kadar tahmin ettiğim kadarıyla mocha vardı. mochayı tek dikişte kafaya dikerek oracıkta bitirdim. az önce eve vardım direkt gidip mutfakta kenarında ki kahve lekelerini ve kapağı sildim.

    yarın ilk işim nescafe 3ü1 aradamı yaparak içine koyucam ve marlboro paketine koyduğum samsun 216'larım ile artık ben de havalı bir insan evladı olucam.

  • toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

    günler şu heyûlâyı da, er geç silecektir.

    rahmetle anılmak... ebediyet budur, amma,

    sessiz yaşadım, kim, beni nerden bilecektir?

    şu vasiyet gibi şeyi okuyunca nasıl da boğazına bir yumruk döşenir. offf off. anlatmak için yine mehmed âkif olmak lâzım.

  • yakın zamanda bir yerli akıllı telefon şiarıyla tanıtımlara başlayan ve hükümet tarafından da göklere çıkarılan vestel'in durumudur.

    yazılımı, merkezi işlem parçası vs. amerikan yapımı bir telefon olan venus, raks'ın dışarıdan getirip üzerine kendi etiketini yapıştırdığı cep telefonu ne kadar yerliyse, o kadar yerlidir.

    yıllarca batının eski teknoloji ürünlerini amerikalı iş ortaklarıyla yaptığı anlaşmalarla ülkemizde üretip "yerli üretim" diye halkımıza kakalayanların geleneği aynen devam etmektedir.

    nasıl ki koç, vakti zamanında anadol'un motorunu ingiltere'den kent motor'dan alıp, getirtip, türkiye'de ürettiği saca takıp, yerli otomobil diye reklam yapmışsa, vestel de aynını kendi ürünlerinde yapmaktadır.

    vestel'in değil cep telefonu, ürettiği televizyonun içerisinde bile yurt dışı üretimi pek çok parça vardır. vestel'in ürettiği buzdolabının motoru bile italya'dan gelmektedir.

    koç, sabancı, zorlu vs. bunlardan yüzde yüz yerli nitelikte herhangi bir kalkınma hamlesi beklenemez. çünkü bunlar bütün yatırım ve üretim kararlarını uluslararası iş ortaklarından icazet alarak yapıyorlar ve asıl düşündükleri şey de bu ülkenin kalkınmasından önce kendi lüks yaşantılarının devamıdır.

    bu kadar basit

    emperyalizme bağımlı kapitalist türkiye'de daha fazlasını beklemek sistem değişikliği gerektirir.

  • kimseye su getir bile demeyen insandır. kendi işini kendi halletmeye o kadar alışmıştır ki, birinden yardım istemeyi, hele hele birinden onun yerine o işi halletmesini istemeyi çoktan unutmuştur.

    dahası zamanla birinin dur yardım edeyim demesi ona rahatsızlık verebilir. minnet duyma, borçlu kalma, zahmet verme gibi olacağından, yani böyle düşünüp sıkıldığından, kimseden bir yardım istemez.

    dünyada yükünü kendi omuzlamıştır. mesela halı sahada ayağı burkulur da kimsenin oyunu bozulmasın diyerek, sessiz sedasız kendi gider hastaneye. arabası yoksa bile beni bırakın demez.

    insanlarla sosyal ilişkisi olan ama onlara gerçekten dokunmayan bir insandır bu. sanki, insanlarla haşır neşir olsa, yakınlık kursa, işlerin kötüye gideceğini, kalbinin kırılacağını, onları severse bu yüzden acılar çekeceğini filan düşünür ve insanlara bulaşmamak gerektiğine kanaat getirdiği için, belirli bir ilişki dairesinden çıkmayarak yaşamını sürdürür.