• bazı sebeplerden dolayı ikamet etmek durumunda kaldığım şehir.

    gelmek, görmek isteyenlere tavsiye içeren bir entry olacak ve mümkün olduğunca objektif değerlendirme içeren bilgiler barındıracaktır bu yazı.

    öncelikle "haydi 1 haftalığına çorum'a kaçalım" denecek bir şehir değil. orada anlaşalım. karadeniz ya da iç anadolu turuna çıkmışken günübirlik ya da 1 gece kalarak şehrin görmeye değer çoğu yerini görebilirsiniz. eşiniz dostunuz burada yaşamıyorsa geri kalan günler sıkılabilirsiniz.

    çorum internette dalga konusu olan bir şehir. reklamı mı kötü, adı mi garip nedendir bilinmez. fakat kesinlikle internette gömüldüğü gibi kötü, küçük ve bakımsız değildir.

    yeşilliği bol, şehir merkezi ciddi anlamda tertemizdir. gidilecek kafe sayısı oldukça fazladır. kafe deyince aklınıza kahveden bozma yerler gelmesin. 3.dalga kahve furyasından baya etkilenmiş bir şehir burası. adım başı modern kafeler mevcut. kafelere gelen insanlar ise ülke ortalamasından aşağı ya da yukarı değil. ankara'da istanbul'da bir kafeye gittiğinde nasıl tipler görüyorsan burada öyle tipler var.

    coffee and study, arabica, quqa, kahveland, kahvelen, mac & bear, hacivat, gezgin bu özellikteki kafelerden sadece 3-5 tanesi. 3 yıldır bu şehirdeyim daha gittiğim bir kafede kıro -keko sentezli bir çoğunluk görmedim. eşinizle, sevgilinizle, arkadaşınızla rahatlıkla gidersiniz.

    tabi ki çevrenizde görmek istemeyeceğiniz tipler de var fakat onlar bu saydığım yerlere çok gelmiyorlar zaten.

    avm'si görece büyük. çorum'da bir çok yatırımın altında ahlatçı holding var. avm de bu holdinge ait. h&m ve boyner garip bir şekilde avm'den çıkıp çorum'u terk etse de avm içerisinde güzel mağazalar ve yiyecek içecek bölümleri mevcut. avm'deki sinema gayet yeterli.

    şehirden genel olarak bir ankara, istanbul, eskişehir, izmir beklentisi olanlar tabi ki her anlamda hayal kırıklığı yaşayacaktır.

    bunun yanı sıra dalgıçlar otel ve anitta otel'in roof kısmı alkol almak için ideal. çorum için kalbur üstü mekanlar olduğu için sizi ve yanınızdaki insanları kimse rahatsız etmez buralarda. yemekleri de lezzet olarak ortalamanın üzerinde. bir kadeh şarap 100-120 tl, etli yemekler 150-200 tl arasında.

    tarihe meraklıysanız çorum'a 55-60 km ötede ortaköy ilçesi var. orada şapinova kalıntıları ve kazı alanı mevcut. ortaköy'den 5 km ileri gidince ise incesu kanyonu'na gidebilir güzel bir doğal manzara eşliğinde pikniğinizi yapabilirsiniz. illa alkol alacam piknikte derseniz gizli kapaklı için burada. dövmezler ama baya yadırgarlar ve bakışlarla orada ne işiniz olduğunu sorgulatırlar.

    bunun yanısıra alaca ilçesinde alacahöyük var. burası da tarihi bir yer. açıkçası tarihi yerlere çok ilgim olmadığı için başka bir yer var mıdır bilemiyorum.

    şehir genel olarak 2'ye ayrılmış durumda. alevi ve sünni mahalleleri var. belki eskiden olduğu kadar kesin ve keskin hatlarla çizilmiş değil bu sınır ama yine de insanların oturduğu yerlere göre mezhepleri az çok biliniyor. fakat alevi mahallesinde oturan sunniler, sunni mahallesinde oturan aleviler de az değil. kimse kimseye sen alevisin sen sunnisin demiyor. olması gerektiği gibi.

    şehir ankara'ya 250, amasya ve samsun'a 90-100 km uzaklıkta.

    yaşam görece ucuz. kiralar 3000-4000 aralığında ki bu fiyata tuttuğunuz ev minimum 140-150 metrekare ve yeni bina olur. kendine has çok bir lezzeti yok. çorum 5'lisi diye 5 ayrı yiyeceğin olduğu bir sunumları var fakat ben çok sevemedim. dışarıda yiyeceğim zaman lahmacun, döner, hamburger gibi klâsik ve yerel olmayan şeyleri tercih ediyorum.

    kısacası "kesin gelin burası süper" denecek bir yer değil fakat internette dalga geçildiği gibi yerilecek bir yer de değil.

    edit: birçok yazar arkadaşım uyardı. samsun'a 160 km imiş.

    iskilip dolması ve tandır denenebilecek lezzetlerdenmiş.

    edit 2: debe'ye çorum entrysi ile girmek de varmış. canım çorum. *
  • #108462801 samsun'dan eskişehir'e giden bir yazarın bindiği otobüsün çorum'dan yolcu alması ve akabinde yaşadığı olumsuz bir deneyim üzerine tüm şehir halkının iq'sunun çift haneli olduğuna karar vermesi ve bunun gibi olumsuz öznel örneklerin dolduğu başlık. öncelikle yazar kişisi sözüm sana; bir daha eskişehir'den samsun'a giderken çankırı üzerinden giden otobüse bin, çorum'dan geçenler için: sen gelme ulan ayı

    çorum'u hiç görmemiş, merkezinden geçmemiş ya da şehirde vakit geçirmemiş insanların bu başlığa gelip olumsuz bir şeyler yazmaları insanların çok hoşuna gidiyor sanırım. karakterim uysa şöyle ağız dolusu küfür edip rahatlayacağım ama karakterimle hiç örtüşmüyor, bari iki çift laf edeyim de içim rahatlasın.

    ne istiyorsunuz kardeşim bu şehirden? sanki tüm pandemi sürecine 80 ilimiz harika bir şekilde uyum sağlamış da bir çorum adaptasyon sorunu çekmiş gibi gelip atıp tutmuşsun. ulan daha 3 gün önce güya türkiye'nin modern ve elit insanlarının yaşadığı moda'da ilk yasaksız günde insanlar dip dibe göbek atmadı mı? benim moda'daki insanların hepsi gerizekalıdır demem ne kadar abes ise, senin de gelip tüm çorum halkına hakaret etmen gerizekalılıktır. biraz olgun insanlar gibi düşünmeye çalışın!

    ayrıca şehirleri "tüm şehir genelinde" kötüleme mantığını ve bir negatif olayı tüm şehre mal etme olayını ben 30 yaşıma geldim hala çözemiyorum. oradan adam çıkmaz, oranın insanı şöyledir vb cümleler ne kadar da sığ.

    çakal, kaba, vicdansız, merhametsiz insanlar her şehirde var. iyi, güzel ahlaklı, temiz, dürüst ve kibar insanlar da her şehirde var. bir grubu bir yere toplayıp bunlar rezil insanların yaşadığı şehirler, bunlar da harika insanların yaşadığı şehirler diye ayırmadılar. spesifik örneklerle "boktan şehir" yargısından artık vazgeçin. yaşadığınız bireysel olaylar ön yargılarınızla birleşince orası sizin için o anda "tü kaka" olabilir fakat ekşi sözlük gibi okunurluğu yüksek bir platforma gelip şehirle ilgili yazı yazmadan önce biraz empati yeteneğinizi ve detaylı düşünebilme yetinizi devreye sokmanız gerekir.

    tanım: daha önce defalarca yazdığım gibi, türkiye'de algısı anlam veremediğim bir şekilde abartı negatif olan fakat gidip görünce sizi yanıltan, yaşamak için çok rahat ve ucuz, yeşili bol, düzenli, temiz bir şehir.

    edit: #108679403 demek ki siz ne kadar anlatmaya çalışırsanız çalışın insanların üsluplarını asla değiştiremiyorsunuz, nato kafa nato mermer... insan bu şehri savunurken utanır demiş bir de.. insan memleketinden utanacak kadar küçüldüyse o zaman yaşamasın esas. kimseye düşüncelerini değiştir demiyoruz, düşünceleri ifade ederken biraz insan gibi davranmayı deneyin. kalkıp burada yazdığın yazıya cevaben siyasi karşılık hiç vermeyeceğim zira dediğin şey kadıköy, beşiktaş, şişli ya da ege sahilleri dışında yaşayanlar boşa yaşamasın anlamına geliyor. azınlıkta kalmak iq seviyemizi etkilemiyor sen üzülme.. herkes de iq seviyesine takmış, sanırım kendileri çok muzdaripler bu konuda
  • nev-i şahsına münhasır bir dili olan güzide bir şehrimiz.
    göbel: erkek çocuk
    heri : ege'de kullanılan gari gibi genel, anlamı olmayan her durumda kullanılabilirliği olan bir kelime.
    dinelmek: ayakta durmak
    ellamki :sanırım-sanki
    börtlemek: yiyecekleri kaynatarak pişirmek
    badal: merdiven
    soğukluk: semiz otu
    meesimek: önemsemek
    bürgün : öbürsü gün, iki gün sonra
    baba çıkasıca: sinirlenilen kişiye söylenen söz
    essah: gerçekten, sahi
    bıldır :geçen yıl
    eylenme: bekleme, oyalanma
    zuval: kızılcık ağacının meyvesi
    evmek: acele etmek
    helke :metal yada plastik kova
    cıncık: misket
    ırbık: su kabı
    günülemek: kıskanmak
    öjbe: ukala şımarık insan
    kemre : inek gübresi
    gübür: çöp
    ilistir: süzgeç
    kocabaş,cükündür : şeker pancarı
    kelem : lahana
    culuk :hindi
    özemek :bir konuyu fazla uzatmak
    kanatlı :bahçeli evlerin dış kapısı
    kömüş :erkek manda
    masaf : tepsi
    çöğdürmek: çiş yapmak
    demin: az önce
    dibek :haşhaş ezmek için kullanılır
    öllüğün körü: yok daha neler
    çödürüm çüş: tahterevalli
    elekci: çingene
    dölek: uslu
    malamat: işe yaramaz hale gitirmek
    mısmıl: düzgün iyi kulanışlı
    buydum: üşümek
    bayaktan: biraz önce
    böğür :yan taraf
    yanıç :bir tür gözleme
    tavatır: hoş,güzel
    sini: üzerinde yemek yenilen büyük tepsi
    cızlak: krep
  • 1 haftadır ab gençlik değişim programıyla, yunanistan ve bulgaristandan 14 genci ağırlayan şehir. gezdiren benim ordan biliyorum.

    bindik ankara'dan otobüse, önce havaalanından gavurları aldık yola çıktık. yolda giderken çorum'la ilgili tonla soru geliyor. ama adamlarda hiç tutucu mu falan diye bi soru yok. hangi yiyeceği meşhur, ören yeri kaç tane vs tarzı bir şehir tanımak için sorulan daha klasik ve maddi konularla alakalı sorular. yarım yamalak bilgilerimizle bu sorulara cevap verirken bi yandan kendi kendimize içimizi kemiren sorulara cevap vermeye çalışıyorduk. "hepsi şort giymiş, işala biri tecavüz etmez" diye yüksek sesle bağıranımız bile oldu otobüste. ha bu arada hayatımda hiç yaşamadığım çok garip bi şey yaşadım; adamın dedikodusunu adam yanımda otururken yapıyordum aq. nasıl olsa bilmiyor türkçeyi, yapıştır gitsin.

    vardık. otele yerleştik. 7 günlük program verildi. başladık gezmeye. problemler de başladı haliyle.

    biz şehir halkından korktuğumuz için sürekli bunların götünün dibinde yardım modunda geçirdik ilk iki günü. ama adamlara korkularımızı da anlatamıyoruz. gerçi anladılar zaten. ikinci günden sonra kadınların elbiseleri uzamaya başladı mesela. çevredeki erkeklerin bakışlarından ingilizce olarak bahsetmeye bile başladı gavur arkadaşlar. içimizde "bu kadar korkmaya gerek yok, aslında iyi insanlar bu şehrin halkı" diyen bile oldu ama biz bile inanamadık buna aq; şehirde 50 yaşın üstünde olan herkesin çorum katliamına katılmış olma şansı o kadar yüksek ki... neden sonra, bunlar en sonunda patladı. yeter gardeş dediler. we are not children, yu şuld giv as mor pırayvisi falan demeye başladılar. tamam aq dedik. mala bak, sanki keyfimizden böyle davranıyoz. al sana pırayvisi dedik ve onlar istemeden yanlarına gitmedik.

    bu kararı uygulamaya başladığımız daha ilk gün, bu mallar saat kulesine yakın bi yerde döner yemek istemiş. adam döneri satıyor olmasına rağmen, bunları gavur görünce ramazan ramazan diyip vermemiş döneri. bu olay şoka soktu adamları, direk kararlarını sorgulmaya başladılar. yine aynı gün akşam bulgar bi bebeye bi külah dondurmayı 6 liraya, bir suyu da 3 liraya sattıklarını öğrendik tüm katılımcılar olarak. daha sonra gavurlar bize yanaşmaya başladı ve yine birlikte göt göte gezmeye başladık, ama bu sefer onların isteğiyle.

    artık iyice kaynaştığımız, akşam birbirimizin odasına gidebildiğimizin ilk ya da ikinci günü otelin müdür yardımcısı türk grubundaki tüm erkeklere "bakın bu garılar gızlar eylenmek isterse biz size mekan neyin buluruk, bizi de çağırın" deyince, bizim götler de biraz yusufladı haliyle. otel personeli bunlara yazmaya kalksa sonuçları ne olurdu kim bilir. ama o kadar ileri gitmediler şükür.

    adamlar ramazanda geldiler. haliyle hayatlarında ilk defa karşılaştıkları birçok şey oldu ama bunlardan en ilginci şüphesiz ramazan davulcusu. adamlar ilk 2 gün davulun sesine uyanınca, 3. günden itibaren nasıl olsa davul uyandıracak diyip davulun gelme saatini uyku saati olarak belirledir. çok garip bir karardı evet. program zaten çok yoğun, gün içinde acayip yoruluyor herkes, bi de uykusundan oldu adamlar. bu davul işinin rahatsız edici olduğunu ıkına sıkıla çıtlattı bana biri, tepkimi ölçtü ve ona hak verdiğimi görünce rahatladı bi nebze.

    saat kulesinden anitta hotel'e yürürken (şehrin tam göbeği) iki tane yunan kıza laf atmayan kalmamış. yanlarında bizim gruptan kimse yokmuş o zaman. otele vardıklarında titriyorlardı şerefsizim.

    bi gece dışarı çıkmak istedik, elimizde bir öneri var çatı pub diye. geri kalan tüm alkollü mekanlar meyhane amk şehrinde. bu pub da tadilata girmiş, ramazada aradan çıkartıyım diye. en son bi otelin en üst katında şık bi bistroya oturduk sadece iki bira içmek için.

    bu arada ziyaret etmediğimiz vali, belediye başkanı vs kalmadı. bütün yerel gastelere çıktık. adamlar şoka girdi, altı üstü bi değişim programı amk bu ne böyle minvalinda cümleler duymaktan kulaklarımız aşındı. şaşırdılar. ama hoşlarına gitmedi de değil. götleri de kalktı biraz.

    bu arada çorum atatürk anadolu lisesi müdürü özel bir teşekkürü hak ediyor. ben bu kadar idealist bir eğitimci daha görmedim ömrü hayatımda.

    iskilipe gittik, 150 metre bi mesafe yürürmemiz gerekiyordu. korktuğumuzdan yürütmedik adamları, 150 metre için kendi otobüsümüze bindik.

    çorumda gezilecek ve halkı en iyi olan yer incesu kanyonu bu arada. kimse, ilk defa, turistlere yan gözle bakmadı. misafirperverliğin ne olduğunu sadece orda gördük.

    bi tane de prof bulduk. a*** ü***'mış adı. hititolog. adamın yazmadığı kadın kalmadı. türk-yunan-bulgar fark etmeksizin aleni olarak herkese yazdı adam. daha sonra üç grubun da dişileri arasında geyik konusu oldu. vay aq dedik.

    çok çok daha uzatabilirim ama uzatmayayım. beyleyken beyle. sokaklarda pek çöp yok, ama 2 ayaklı çöpten beter yaratıklar var bu şehirde.

    anadolu şehri...
  • benim anlamadigim bu sehrin niye komik oldugu, yani nesi komik? niye corum deyince malak gibi gülüyoruz bi aciklayin lan valla gülüyorum ben de.

    edit: olm itiraf edin lan sol frame'de görünce gülümsemediniz mi? bi manyak ben miyim?
  • keşfetmek isteyenlerin hitit yolu* kitabını almasını önerebileceğim şehir.
    likya yolu başlığı yıkılırken ülkemizin "yürüyüş, doğa ve arkeoloji tutkunları" benzer birçok kültür rotası olduğunu atlıyorlar. üstelik hitit yolu hem yürüyerek, hem bisikletle, kamplı veya otel konaklamalı olarak yapmaya uygun bir rota.

    çorum'a /sırf çoruma gitmiş olmak için/ sadece 1 kere gittim, ama karadenize araba sürerken her fırsatım olduğunda birkaç saat bir yerlerine uğrarım. debe entrysini görünce yazasım geldi: alacahöyükten bahsedip hattuşayı da anmadan olmaz. bunlar müthiş anıtsal hitit kentleri, alacahöyükte arinnayı görebileceğiniz, hattuşanın yerleştiği yamaçtan doğa manzaraları yakalayacağınız yerler. ayrıca her mevsimde yolculuğu da ayrı güzeldir, ayçiçek tarlaları arasında windows arkaplanı gibi gidersiniz. bunlara kıyasla entryde anılan şapinuva kazısı daha az ilerlemiş bir yer. çorum müzesinde bu alanlar hakkında bilgi alabilirsiniz, ayrıca etnografya bölümü de fena değil.

    sadece kent ölçeğinde kazılmış ve koruma altına alınmış alanlar değil, iskilip gibi yerlerde kaya kabartmalarını görmeye de gidebilir/hitit yolunu yürürseniz bunları birbirine bağlayabilir ve gitmişken güzel yerel yemek yiyebilirsiniz. merkez dışına çıkmayacağım derseniz samsun yolunun dibinde bir iskilip dolmacısı var, kapanmadan yetişmek için hız cezası yedirtir. çorum müzesinde gastronomi ile ilgili broşürler de vardı. ben sevdiğim bir şey bulunca dadandığım için yıllardır her gittiğimde iskilip dolması yerim ama başka seçenekler de mevcut. bir ara değişik mantıcıları da deneyeceğim.
  • yemek için mekan soran bir suser'a mesaj attım, ancak genel bir bilgi olması açısından mesajı buraya da ekleyeyim.

    liste tabi ki bana göre, ne zevksizmiş demeyin.

    çorum'a özel bir şeyler (mantı, keşkek, iskilip dolması gibi) yiyeyim derseniz katipler konağı fena değil. aynı çerçevede hizmez veren hanoğlu konağı da alternatif olabilir.

    en iyi iskenderi yapan inönü caddesi'indeki (saat kulesinden avm'ye giderken sağda) bursa hacibey iskender. pandemi başladığından beri hiç gitmedim, ama çorum'da en sevdiğim döneri yapan yer izmir lokantası (ulu cami civarında olan, saat kulesinin arkasında).

    chili burger'in hamburgeri fena değil.

    benim en sevdiğim adana'yı burada beyoğlu kebap yapıyor. ikinci bahar kebap ve ızgara konusunda iyi.

    işkembe falan seviyorsanız, valiliğin karşısında çorbacı ali var. yine sakatat için yenigül lokantası var (her ikisi de yalnızca gündüz açık, içki içtikten sonra işkembe içecekseniz bahabey caddesi'ndeki mekanlara bakmanız lazım). sokak kültür'ün de kokoreci fena değil.

    ucuza karın doyurayım derseniz, esnafevleri camii'nin arkasında köfteci zafer var. öğlenleri tabldot usulü (servis tabaklarda da, menü fix) şehir kulübü'nde yemek çıkıyor (şansınıza o gün ne çıkarsa, belediyenin karşısında). kendi yaptıkları pidenin malzemesi biraz az, ama malzemeyi evden götürürseniz altekinler pide'den çok lezzetli pideleri çok ucuza mal edebilirsiniz (hamurları çok lezzetli).

    içki ve meze olayına girecekseniz yine şehir kulübü ve hitit restoran var. param daha fazla, etrafı da keseyim derseniz dalgıçlar otel'in üst katı da fena değil.

    kahvaltı için bahabey caddesi'ndeki iki carmen de fena değil. kafa dinlemek için diş hastanesinin yanındakine (hastane bahçesine bakan kısım güzel bence), etrafı ve insanları kesmek için daha ileridekine gidebilirsiniz.

    lila pastanesi'nin özellikle yaş pastası bence çok iyi (pandispanyaları çok lezzetli ve pasta insanın içini baymıyor).

    avm'de fast food markaları, happy moon falan var.

    eskiden olsa düşünmeden zarif usta ve çakır derdim, ama ikisi de eskisi gibi değil (özellikle ali abi de bıraktıktan sonra zarif'in hiç bir numarası kalmadı). çakır yine de denenebilir (adana ve tandır kebabı yapıyorlar).

    yeme içme konusunda sıkıntı çekilmeyecek şehir.

    edit: buhara evler tarafında çok güzel görünen mekanlar var, ama orası bana epeyce ters. o sebeple oradaki mekanlar hakkında bilgim yok.
  • tarihî hitit medeniyetinin merkezi olması ve bunlardan arta kalan ören yerleri ile ünlü şehir.

    çorum'da yaşanmış gerçek diyalog:
    juvares: çorum'da hititlerle ilgili ne var?
    çorumlu: hitit market, hitit büfe, hitit oteli, hitit kasabı, hitit aile çay bahçesi...
  • mantısı var bu şehrin, içi boş olan;
    bildiğin oturup mantı açıyorlar uğraşıp, sonra onu kapatıp pişiriyorlar.
  • bu anadolu şehri pek çoklarının bildiği üzere alevi ve sünni mahallelerine ayrılır. kısaca alevilerin yaşadığı bölgeyi tarif etmek için milönü dersiniz, sünni mahallesi için de yazı çarşı. aleviler sünni mahallesine pek gitmezler, sünniler ise ramazan aylarında gündüzleri kendi mahallelerinde baskıyla kapattırdıkları lokantalar yerine alevi mahallesindeki lokantalara giderler. bahsi geçen sünnilerin bir kısmı ramazan gecelerinde de alevi mahallesinde meyhanelere takılırlar. buradaki anlatım daha ziyade doksanlı yılları kapsıyor. doksanlı yılların bitişiyle beraber muhafazakarlıkta artış gözlemlenmeye başlanmıştır. son gidişimde içkili mekanları kapatmak için dahiyane yöntemler geliştirildiğini görerek çok üzüldüm.

    gazi caddesi resmi adıyla maruf mecburiyet caddesi bahsettiğimiz alevi ve sünni mahallelerini bir ırmak gibi ortadan ikiye ayırır. doksanlı yıllarda bu cadde üzerinde güldalım birahanesi, golden eagle birahanesi ve karadeniz restaurant isimli benim imkan oldukça gittiğim üç adet içkili mekan mevcuttu. bunların dışında benim gitmediğim iki üç mekan daha vardı hatırladığım kadarıyla. hepsi bir yana güldalım birahanesi gidip geldiğim büyük şehirlerde bile bulamadığım meyhane birahane arası bir ortamı sunuyordu insanlara. çorum'a nadiren gelen turist kafileleri burada biralarını yudumluyorlardı. artık burası yok... sanmayın ki mecburiyet caddesinde içkili mekanlara dair resmi bir yasak var. de facto bir yasak uygulanıyor. bu yasak başka anadolu kentlerindeki gibi henüz. alevi mahallesinde hala pek çok içkili mekan mevcut. işte cinlik burada ortaya çıkıyor zaten. meyhanelerin hepsi alevi mahallesinin mecburiyet caddesi diyebileceğimiz bahabey caddesi'e taşınmış. neredeyse cadde üzerindeki her apartmanın altında birer tane birahane. şehirdeki düzeyli, efendi efendi içkisini içen insanların yanında it kopuk da buraya doluşuyor ve mahalledekiler şikayetçi oluyorlar bu durumdan. doksanlı yıllarda sevgilinizle gecenin bir yarısı sokakta bira içerek dolaşabildiğiniz mahallede insanlar korkmaya başlıyorlar. muhafazakar takım ise "bak aleviler bile şehirde içkili mekan istemiyorlar" gibi bir yorum getiriyorlar. hayır efendim alevilerin içkili mekanlarla ilgili bir sorunları mevcut değil. alevilerin sorunları içkinin sınırını bilmeyen, ağzıyla değil götüyle içen ham adamlarla...

    çok yüksek ekonomik potansiyele sahip bu şehir için üzülmemek elde değil. bu tutuculuk, muhafazakarlık, tahammülsüzlük yüzünden şehrin yaşanabilirliği ortadan kalkıyor...
hesabın var mı? giriş yap