9 entry daha
  • • kitap incelemesi •

    sorgulayan denemeler
    yazan: bertrand russell
    yayınevi: tübitak

    iki büyük insan

    "ne söyleseler, doğrudur" dediğim iki kişi tanıdım: bertrand russell ve eric j. hobsbawm. bu hemşehrilerden birinin felsefe, diğerininse tarih sahasında yazdıklarını okumak, zekâ ve bilginin büyüklüğü karşısında leziz bir hayranlık sıtmasına tutulmakla aynıdır benim için.

    zor meseleleri benim bile anlayabileceğim bir seviyeye getirdiğiniz için sizlere minnettarım. hayatım boyunca kullanabileceğim bir bakış açısı edindim.

    kitaptan bazı alıntılar

    isviçre'de bir komünisti öldürmek yasal[dır] (1928'de)

    bazı patolojik kişiler dışında herkes mutlu olmayı arzular; ancak insanların çoğunluğu mutluluğu nelerin oluşturduğu konusunda o gün yaygın olan teoriyi kabullenir.

    tarih, insanın yalnız kendi ülkesinin bakış açısından değil aynı zamanda yabancıların bakış açısından da öğretilmelidir. eğer tarih ingiltere'de fransızlar tarafından, fransa'da ingilizler tarafından okutulsaydı, iki ülke arasında anlaşmazlık çıkmazdı; herbiri diğerinin bakış açısını anlardı.

    tekdüzelik aranılan bir özelliktir; çünkü yöneticiye kolaylık sağlar.

    politikacıların anladığı şekliyle demokrasi bir "yönetme" biçimidir; yani insanlara, kendi istediklerini yaptıkları sanısıyla liderlerin istediklerini yaptırma yöntemidir.

    ...adaleti en az hasret uyandıracak düzen olarak sınırlamak isterim. bu, önyargısız toplumlarda eşitlik anlamına gelir.

    dostoyevsky'nin konu aldığı kişiler, kuşkusuz, gerçek ruslara tamı tamına benzemezler. ancak onlar sadece bir rusun yaratabileceği kişilerdir.

    ...erdemli olmayı öğretecek bir yöntem keşfedilinceye kadar, ilerleme ahlaktan çok aklın geliştirilmesinde aranmalıdır.

    hoşgörülü olmak için, teoride olmasa da, uygulamada bir ölçüde kuşku gereklidir.

    bir kimse kendi yaşam öyküsünü yazarsa, ondan biraz alçakgönüllü olması beklenir; ama bir ulus kendi yaşamını yazarken, övüncün ve aşırı kendini beğenmişliğin artık sınırı yoktur.

    gerekli olan ise inanma arzusu değil, tam tersi olan öğrenme arzusudur.

    açık sonuç şudur ki, mali durumları iyi olmayan insanlar dinsel inançları konusunda açık sözlü olmaya cesaret edemezler.

    düşmanımızın elimizden alınmasından hoşlanmıyoruz.

    doğaldır ki, güçlü olma tutkusu erdemli kisilerde kendini iyilik yapma tutkusu şeklinde gizler.

    ödüller eşitsizlik için çok ustaca gerekçeler bulanlara, cezalar ise ona çare arayanlara verilir.

    "iyi" insanın özünde hükümet yanlısı olması yatar.

    wordsworth'ün yaşamı bu değişikliğe bir örnektir. gençliğinde fransız devrimi'ne yakınlık duymuş, fransa'ya gitmiş, güzel şiirler yazmış ve evlilik dışı bir kızı olmuştu. bu dönemde "kötü" adamdı. daha sonra "iyi" oldu; kızını terketti, doğru ilkeler edindi ve kötü şiirler yazdı. coleridge de benzer bir değişimden geçmiştir: kötü olduğu zaman "kubla khan"ı yazdı; iyi olduğu zamanlar da teolojik yazılar. iyi şiirler yazdığı zamanlar "iyi" olan bir şair örneği bulmak zordur.

    ...insanlar "hakikati" kendilerinin bildiklerini sandıkları için birbirlerine zulmederler.

    bir inancın doğruluğu onun "olgularla" uyum içinde olup olmasıyla sınanamaz; çünkü bu olgulara hiçbir zaman ulaşamayız. sınama onun yaşamımızı iyileştirmedeki ve arzularımızı gerçekleştirmedeki başarısını ölçmekle yapılır.

    ...bana göre bir rasyonalist, insanların rasyonel olmasını isteyen kişidir.

    ...bir kimsenin mantık yürütürken kendi özlemleri yönünde yanlışlar yapması, özlemlerine ters olan yönde yanlışlar yapmasından daha olasıdır. demek oluyor ki, soyut düşünür olarak adlandırılan kişilerin incelenmesinde, kişiliklerinin anahtarı yaptıkları yanlışlardan anlaşılabilir.

    sevdiklerimizle ilgili davranışlar içgüdüye güvenle bırakılabilir. akıl kapsamına alınması gerekli olan ise nefret duyduğumuz kişilere karşı olan davranışlardır.

    politik görüşler...nadir olarak kanıtlara dayanırlar.

    rasyonel bir ulusun savaşa hiç girmemenin yollarını bulabileceği öne sürüldüğünde alınan yanıt ise genellikle hakaretten ibadettir.

    günahın coğrafî bir şey olduğu anlaşılıyor.

    ... kuşkuculardan, kendilerininkine tümüyle karşıt olan düşüncelere sahip kişilerden daha çok nefret edilir.

    ... politikacılar, rakip gruplara bölünmüş olduklarından ulusu da bölmeye çalışırlar...

    ...inanç sistemlerine mantık uygulamak, vaktiyle dinsel dogmalara mantık uygulamanın günah olduğu kadar günahtır. bu tür konularda kuşkuculuğun neden kötücül olduğunu açıklamaları istendiğinde insanların verdikleri yanıt, mitlerin savaşı kazanmaya yardım ettiği, bu nedenle de rasyonalizmi benimseyen ulusların başkalarını öldürmeyeceği, tersine, kendilerinin öldürüleceği yolundadır.

    gerçekler normal zamanlarda sadece kabalık olarak, savaş halinde ise suç olarak algılanırlar. birbirinin karşıtı katı inanç sistemleri oluşur; bu sistemlere yalnızca aynı ulusal eğilimi taşıyanların inanmaları, bunların yapay olduğunu açıkça ortaya koyar.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap