180 entry daha
  • kanzuk'a yazdığım bir mesajı doğrudan ssg'ye de yazıp buradan paylaşabileceğimi fark ettim, paylaşıyorum:

    kanzuk başlığında vicdan, adaletle alakalı dediğim şey şu: herkes için adalet.

    bu ne demek? adalet herkesi kapsamıyorsa (buna ikiniz de dahilsiniz) kimse için adalet olamıyor (buna an itibarı ile biraz daha çok dahilsiniz).

    bu konuda ssg'nin verdiği yanıtların hepsinin özeti şu: biz adaletsizliğe uğruyoruz, zira bizim tabi olduğumuz yasalar adaletsiz. ortada bir adaletsizlik varsa, bizim sorumluluğumuz ve önceliğimiz bize yönlenmiş olan adaletsizlikten kaçınmak. yani öncelikli olarak kendini ve sevdiklerini korumak.

    ama bu yetmiyor. kendin ve sevdiklerin denen şeyin sınırlarını kendin ve sevdiklerin için genişletmen gerekiyor. da ne kadar genişleteceksin? ''herkes için adalet!'' diye herkesi kendini savunduğun gibi savunabilir misin? savunamazsın. yo yo, ısrar etme, yapamazsın.

    yapabileceğin şeyler için iki kaynağın var: birisi sınırlı, birisi sınırsız; biri maddi, biri manevi. maddi olan maliyet muhasebesi konusu. bir üst-sınırın varsa onu bir yere kadar esnetebilirsin.

    daha türkçe lütfen? yani para harcıyorsan daha da fazla para harcaman gerekebilir. muhasebesini siz yapacaksınız, yapın.

    neyin muhasebesini yapamazsınız? manevi mesainin.

    bu ne demek? manevi olarak faal olmak, faal olduğunun da *görülmesi* demek.

    belki diyeceksin ki: işimiz, amacımız bu değil ki? değil de, niye amaçlarda daha gözle görülebilir bir genişlemeye gitmiyorsunuz?

    (bilhassa kanzuk' a bakarak konuşuyorum burada)

    misal kanzuk avukat olarak görevini yapsa yetiyor mu? hayır.

    sadece görevini yapıyor olarak *göründüğü anda* ticari olarak olmasa da insani açıdan ***k o r k u n ç *** bir cenderede kalıyor.

    nasıl ki? şöyle ki: eleştirirken başlığının altına 'göttür' yazmanız, hitap ederken arkada arena müziğiduyulacakmış gibi bir his yaratmanız bekleniyor.

    yani ne? yani artık sadece pasif savunma stratejisi ile hareket edemezsiniz.

    başka türlü söyle? tamam şöyle diyelim: öyle hareket ediyormuş *gibi görünemezsiniz*.

    görünüyormuş gibi mi yapalım ne yapalım? ''-muş gibi yapın'' demiyorum, yapmayın.

    niye, ne olur? o fark edilirse (illa edilir) hepten gümlersiniz

    ayrıca gerek olmamalı. zira diyorsunuz ki: ''e biz bu meselelere yönelik -zaten- çalışmıyor muyuz? mahkemelerde sürünüyoruz, paneller veriyoruz, bir şeyler bir şeyler.''

    ben de diyorum ki: buradan o (sağına soluna bakıyor) --görünmüyor--.

    ama görünüyor olmalı? valla görünmüyor.

    hiç mi? göstermiyor.

    (çatıdan bağırarak) böyle oynatınca çekiyor mu? çekmiyor.

    böyle? hala karlı gösteriyor. cızırtılı geliyor.

    e ne yapacağız? şimdi hukuki alanda yaptığınız savaşımı daha görünür kılın desem olmaz.

    niye? çünkü 'yargıya intikal etmiş alan' şovu olacak. e o somut'u gösteremiyorsanız geriye ne kalıyor?

    ne kalıyor? siyasi görünürlük.

    misal bu son olay. orada neyi eleştirdiniz? kanun maddesini. işte misal o eleştirdiğiniz kanun maddesi gibi bir maddeyi sadece infial oldukça gündeme taşıyamazsınız.

    niye taşıyamayız? taşırsanız (ya da şu an olduğu üzere taşıyor görünürseniz) kanun maddesiyle alakalı bir sorununuz gerçekte yokmuş, bahane ediyormuşsunuz gibi görünür.

    ama bunu siyasi alanda da kimse sallamıyor? bunu eğer siyasi iktidar ve meşru muhalefet unutturduysa, sizin elinizdeki medyayı kullanarak sürekli bir gündem maddesi olarak yukarıda tutmanız gerekiyor. böylelikle sizin konum itibarı ile sahip olduğunuz siyasi bilinç
    paylaşılmış oluyor.

    o zaman ne oluyor? mevcut adaletsizliğe yönelik isyan ikinize değil, durum'u yaratan yapıya yöneliyor. size de bir rahatlama geliyor, kendinize yönelik bir adaletsizliği engellemeye çalışırken kamuoyunun baskısına uğramıyorsunuz.

    şimdi diyebilirsin ki: ''...diyorsun da, bir işe yaramaz o''.

    ben de diyeceğim ki: büyük ihtimalle öyle olacak. ama kendine devlet tarafından yapılan adaletsizliği önlemeye yönelik sorumluluğunu yerine getirdiğin gibi, topluma yönelik sorumluluğunu da yerine getirmiş olacaksın.

    topluma da devlet'e karşı olduğum gibi sorumlu muyum? görünen o ki öyle. gerçi toplum, devlet gibi kanun maddesi ile cezalandırmıyor ama gıy gıy etmekten öte yaptırımı olmayan bir grup şuursuz olarak görülmemeli.

    ama öyleler? öyle olduklarına ikna olmuş olsanız dahi öyle bakmayın. hükmü geri dönüşü imkansız olarak verirseniz bundan sonra gelişme, yetişme fırsatı vermek nankörlüğe davetiye çıkaran ziyan bir cömertlik gibi gelmeye başlar. tıpkı adalet gibi düşünün: başkasına cömert olamayan kendisine de cömert olamaz.

    dediğini yaparsak ne olacak? bu dediğimi yaparsanız, en azından bu sorumluluğunuzu yerine getirmiş olacaksınız; dahası olduğunuzu göstereceksiniz. bob loblaw'ın bir lafı vardır: başkasının *fark ettiği* bir kabahat için *siz* niye cezalandırılasınız?

    diyeceksiniz ki: görseler de görmeyecekler, yine saldıran saldıracak.

    diyeceğim ki: yine de bir dene, kitlesel olmasa da sizin için kazanımlar yaratacağını düşünüyorum. şöyle düşünün: hiç işe yaramasa dahi azından bundan daha kötüsüne dönmeniz mümkün mü?

    ama ya işe yararsa? o zaman ne olacak? huzur olacak.

    huzur olunca ne olacak? mutluluk olacak.

    mutluluk olunca ne olacak? sevimli tüylü hayvanlar, kediler, parıltı ferahı olacak.

    mutluluk niye gerekiyor? mutlu olmak için.

    ben niye böyle cümleleri soru cevap böle böle yazıyorum? çünkü anlaşılmadığını söylüyorlar.

    niye anlaşılmıyor? çünkü anlaşılmayan kelimeler kullanıyorum.

    niye kullanıyorum? sözlükte mi yetiştim? galiba öyle oldu.

    öyle mi? öyle, bir çevrene bak.

    şimdi...

    anlamadığınız bir yer var mı? varsa sorun.

    neredeyim? bir mesaj kutusu uzaklıktayım.

    mesaj atamıyor musunuz? email ile ulaşın.

    imeylim ne? otisagabey et cimeyl

    feysim var mı? var.

    ekleme talebimi kabul eder misin? şahsen tanımıyorsam, tanıdığımı sanmıyorsam, tanışmak istemiyorsam eklemiyorum.

    benimle tanışmanı istemeni sağlamak için ne yapmalıyım? feysbukundaki resimlerini görünür yapmalısın. bir yüz, bir boydan bikinili, bir de abiye kıyafetle resmin olmalı.

    niye? çünkü profiline koyduğun o pul kadar tek resimden, film posterinden, müşfik kenter portresinden umut vaadediyor musun anlayamıyorum.

    ben hala bir şey anlamadım desem? belki sonra anlarsın.

    çok uzundu okumadım desem? belki sonra okursun.

    göte göt dememişsin desem? o zaman diyorum: götsün.

    ama ayıp oluyor desem? ya sen hala burda mısın?
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap