613 entry daha
  • annem dördüncü çocuğuna, yani en küçük abime 7 aylık hamileyken kalp ameliyatı geçirmiş. hatta türkiye'de o derece ileri hamile bir kadının geçirdiği ilk kalp ameliyatı, yapan da vedat içöz. annem ismini ameliyatı yapan doktordan alan vedat abimi doğurduktan sonra doktor ona bir daha doğum yaparsa öleceğini söylemiş ve hamile kalmasını yasaklamış.

    annem 9 yıl idare ettikten sonra bana hamile kalmış. kürtaj olması gerektiğini söylemişler. kürtaj için ankara'ya gitmiş. kürtaj masasında bir anda vazgeçip giyinip çıkmış ve halamlara kaçmış. "ben bu çocuğu doğuracağım" demiş.

    o yüzden bu konuda kürtajla alınan bebeğe bir şey sorma imkanı varsa o bebek benim. bu konuda bir şey diyeceksem ben diyebilirim.

    annem doğumda ölmedi. ama doğumdan bir kaç sene sonra 39 yaşında beyin damarı tıkanıklığı sonucu felç geçirdi ve hayatının geriye kalan 20 senesini vücudunun sol tarafı felçli geçirdi. solak olduğu için sağ elle tekrar yazmayı öğrenmesi gerekti. eve kapalı kaldı, dışarı çıkmak için babama ya da bize muhtaç kaldı. beni doğurmasıyla belki hiçbir alakası yoktur ya da belki biraz da olsa vardır.

    annem hep okuyup avukat olmayı istemiş, ailesi ona imkan tanımamış olsa da okumak konusunda azimliymiş. cüneyt arkın ve yılmaz büyükerşen'le aynı dönemde aynı ilkokulda okumuş. küçükken elvis'e aşıkmış. erken yaşta evlendirilmesine rağmen okuma azmini bırakmamış. evli ve çocukluyken bitirdiği akşam okulunda zayıf tek dersinin beden eğitimi olma sebebi de bana hamile olmasıymış. inşaat mühendisliğinde okuyan ablamın teknik resim ödevlerini, abilerimin resim ödevlerini yaparmış. bunları da dört çocuklu bir aileyi çekip çevirirken yaparmış. bildiğin azimli çalışkan yetenekli kadın. ben malesef bunlara şahit olamadım. felçten sonra azmi sadece sol bacağını ileri atabilmeye, sol kolunu biraz kaldırabilmeye ve tek elle evi çekip çevirmeye işledi. onlar da çok inanılmazdı elbette. mesela hayatında hiç evde dondurma yapmamış biri annemin sırf ben istedim diye yaptığı dondurmayı donmuş haliyle saat başı buzluktan çıkarıp karıştırmasını hayal edemez. tek elle börek açmasını hayal edemez. bulaşıkları, evin temizliğini saymıyorum bile. yine de ilaçlarla ameliyatlarla yıpranmış vücudu onu ancak 58 yaşına kadar, 23. doğumgünümü telefonda kutladıktan birkaç gün sonrasında bir gece sessiz sakin ölene kadar taşıyabildi.

    eklemem gerekir ki ailem hiçbir zaman benim doğumumla annemin rahatsızlığı arasında bir alaka kurmadı bu alakayı ben çok sonra olayları art arda koyunca kurdum. annem her zaman beni doğurmuş olmasından gurur duyardı "iyi ki doğurmuşum" derdi. sadece ekmek almaya gitmediğimde "seni doğuracağıma taş doğuraydım" derdi. bir kere bile "keşke o kürtaj masasından kaçmasaydım" demedi. yani doğurmanın kendisinden bir şikayeti hiç olmadı, olduysa bile ben bunu asla hissetmedim.

    tüm bunlar ışığında ben kürtajla alınmış olabilecek bebek olarak söylüyorum: sorun değil. bundan gocunmazdım. işçi emekli maaşı ve bir piko dükkanıyla geçinen bir ailede sırayla öğretmen, profesör, beyin cerrahı ve müzisyen olabilmiş dört kardeşimin çok çok daha iyi hayatları olabilirdi. annem ve babam halen yaşıyor olabilirdi. o yüzden şu hayatın bizzat sahibi olarak söylüyorum: hiçbir hayat dünyaya başka hayatları karartan bir bulut olarak gelmek istemez. öyle olacağına olmamasının da hiçbir zararı yok.

    öte yandan 36 yıldır yaşadığım bu hayat benim için güzel geçti. annem çocukken aldığı sütü eve götürürken ismet inönü caddesindeki köprü üzerinden tren yolunu izler, trenlerin gittikleri şehirleri hayal eder uzak ufuklara dalarmış. vaktin nasıl geçtiğini anlamaz gün batımına kadar hayaller kurarmış. akşama kadar da süt bozulduğundan eve döndüğünde dayak yermiş. bugün o uzak ufuklara dalan, büyük hayalleri olan küçük kızın en büyük fedakarlığıymış gibi hissediyorum. değdiğimi ve başka hayatları da biraz olsun güzelleştirdiğimi umarım.

    save.
361 entry daha
hesabın var mı? giriş yap