212 entry daha
  • yurtdışında yaşamak sadece güzel tecrübe bana sorsan, matah bi şey değil. güzel tecrübe olmasına tecrübe de sosyal hayattaki tezahürleri tuhaf oluyor bir ayağı memlekette olan insanlarda. mesela çevremde gördüğüm, bizatihi atlattığımı farkettiğim 3 evre var;

    ilki yurtdışında yaşadığını duyurma sevdası. sevdası değil görgüsüzlüğü hatta. madem yurtdışındayım neden duyurmuyorum şeklinde tezahür ediyor. ilk çıktın ya mesela yurtdışına, ananısikeyim yurtdışı diye bi coşuyorsun önce. her yeri görmeye çalışmak, sürekli bi şeyler tecrübe etmeye gayret etmekle geçiyor zaman. binlerce fotoğraf çekiliyor, bi yerlerde paylaşılıyor nispet yaparcasına. gerçi ben oldum olası sevmem fotoğraf, feysbuk tivitır filan da kullanmadığımdan fotoğraf faslı çok vurmadı beni. kaç memleket gördüm 5 fotoğrafım yok amına koyim. fotoğraf yok da görgüsüzlük var maalesef. ilk iznime geldiğimde doktora gittim. kadın şikayetlerimi dinledi, muayene etti, bir ilaç yazdı;

    -siz o ilacı yazdınız ama ben kullanamam o ilacı.
    +neden?
    -ben yurtdışında yaşıyorum.

    maalesef dedim bunu. ne alaka lan? geri dursun doktor ben anlamadım ki ne demek istediğimi. sanki yurtdşında yaşayınca başka ilaç yazacaklar amına koyim. iftihar etmek gibi olmasın, epey dangalak laf etmişimdir ama hiç bu kadar dangalakça bir laf söylediğimi hatırlamıyorum. artık feysbuk yok, bi şey yok deyip nasıl şartladıysam ben yurtdışında yaşıyorum demeye kendimi, böyle anormal denyo bir laf etmiş oldum. kaç sene geçti, doktorun yüzündeki ifadeyi unutamam hala. kadın mala bağladıydı amına koyim.

    bereket bu yurtdışında yaşıyorum coşkunluğu geçiyor bir zaman sonra. süre kişiden kişiye değişiyor ama geçiyor. bu dönemden sonra bir "abi ben nerdeyim, neden burdayım? bu ne sikim bi dil lan konuştukları" dönemi geliyor. müthiş kırılgansın. evini barkını, arkadaşlarını, anadilini filan özlüyorsun. çok garip bir halet-i ruhiye.

    bu dönemi yaşadığım dönemde ismi lazım değil bir havaalanındayım, aktarma yapmam lazım. gideceğim mesafe de uzak değil ama nasıl becerdiysem aktarma siki çıkarmışım kendime. oturdum havaalanında bi yerde, kendi kendime "ne var lan şurda türkçe konuşan birileri olsa. amınırzınısigeyim bu adamlar bu dili gülmeden nasıl konuşuyolar lan?", "olum sen sonbaharda savrulmuş bir yapraksın, rüzgar nereden gelirse oraya uçuyorsun. sazlıkta kamışsın da rüzgara boyun eğiyorsun. kamış dediysem öylesi kamış değil lan hayvanık yapma" filan diyorum kendime ama acayip tribe girmişim. sağa sola umarsız gözlerle bakıyorum. o esnada yakınımda bir yerlerde tanıdık birkaç kelime yakaladım ve bir anda dikkat kesildim. 3-4 metre kadar ilerimde 2 adam türkçe konuşuyorlar. lan orda çantayı mantayı alıp, adamların yanına bir koştum ki anlatamam. ağzım kulaklarımda. hani beden dersinden önceki dersin bitiş zilinde soyunma odasına koşmak için 30 kişi tek kişinin ancak geçebildiği kapıya hücum edersin ya, öyle bir coşku var içimde. ağzım kulaklarda yanaştım adamlara;

    -abi merhaba.
    +merhaba yiğenim.
    -abi türk müsünüz?
    +evet.

    sonra mal bi sessizlik oldu, ben beşlik simit gibi sırıtıyorum. bekliyorum ki adam türk müsün desin, bi şey sorsun da konuşma devam etsin. lan baktım adamlarda bendeki coşkunun %10'u yok. abi o zaman görüşürüz dedim döndüm yerime. yerime geçerken de içimde küfür kıyamet, "orospu çocukları bulmuşlar tabii birbirlerini gavur ellerde keyifleri yerinde. tok açın halinden ne anlar?" filan diyorum. lan sonra oturdum yerime, adamlara bi daha baktım. adamlardan birinin elinde paspas var, diğerinin üzerinde üniforma. aptal aydınlanması diye bi şey vardır. böyle birden bi şimşek çakar, etrafındaki her şeyi net görürsün. o an o aptal aydınlanmasından yaşadım. etrafıma bi baktım ki; kantinde çay koyan adam türk, kenarda 3 tane genç var türkçe konuşuyorlar, sonra ortada 5 yaşında bir çocuk ve arkasında anası "ercaaan, ercaan. azma ercan. azma ercaaaan. bi varalım eve de bak ben ne yapıyorum seni ercan" filan. en çok işçi gönderdiğimiz ülkelerden birindeyim, örüvizyonda 10 puan garanti amına koyim, anormal bi şey değil ki türk görmek?

    sonra başka bir memlekette derin düşüncelere dalmış halde zağar gibi sokaklarda dolaşıyorum. yalnızım, memleketimden uzaktayım bunalımlarındayım. iş hanı/apartman kırması bir yerin önünden geçerken yerel dilde bir yazının altında bilmem nere kültür ve dayanışma derneği diye bi şey gördüm. lan nasıl sevindim anlatmamam. hemen girdim hana. kaçıncı katta filan sordum öğrendim. merdiven çıkıyorum. her adım attığımda kalbim ağzıma gelecek sanki, o derece mutluyum, o kadar heyecanlıyım. buldum abi derneği girdim içeri. 5 6 masa var. hepsinin üzerinde şu meşhur yeşil kahvehane masa örtüsü. bir sürü adam çata çata okey oynuyor. ben yalnızım diye kederleniyorum, adamın bi tanesi okeyi alnına yapıştırmış lan. hayat için tek sıfat seç desen rengarengi seçerdim. sen orda yalnız olduğuna inanmışsın, öbür tarafta adam okeye dönüyor. her insan bambaşka bir renk. sevgili okur epey yer görmüş insan olarak diyebilirim ki bu yazıyı anlayabilirsen eğer, nereye gidersen git senle aynı dili konuşan birini bulursun.

    sonra en son aşama da aslında yurtdışında yaşamanın memlekette yaşamaktan çok da bi farkının olmadığını öğrenmek. belki yemek filan problem olabilir. mesela ben dünya mutfağından en şahane yemeklerini bi tas mercimek çorbasıyla 2 lahmacuna değişmem. gerçi artık yemek yönünden de şüphem kalmadı. yakın zamanda birkaç arkadaşım tamamen turistik amaçlarla tayland'a gittiler. mesela ben gitsem oraya direk açım. dünya bayılır tayland mutfağına ama ben yiyemem aga. tuhaf tuhaf şeyler yiyolar amına koyim. döndü bizim elemanlar;

    -nasıldı lan tayland?
    +iyi be aga, gezdik geldik.
    -olum ne yediniz ne içtiniz lan? adamlar çok acayip şeyler yemiyorlar mı?
    +reis bi iki bi şey denedik ama randıman alamadık. sonra bi türk restoranı bulduk. lahmacun, pide göme göme geldik.

    yemekten de çekinmeyeceksin yani. dünyada en azından lahmacun ya da pide yiyemeyeceğin ülke yok sevgili okur, aç kalmazsın. gerçi lahmacun da arap yemeği ya, siktiret.

    başkasının başka dertleri, başka evreleri vardır bilemem. ben temelli dönüş hazırlığında olan insanım lan, gün sayıyorum. bu şafaktan sonra dünyanın derdini çilesini ben mi çekicem amına koyim?
1353 entry daha
hesabın var mı? giriş yap