6 entry daha
  • baba oğul ilişkisine aslında, jim ile plato arasında yaşanan duygu yoğunluğu açısından bakmamız gereken filmdir.

    söz konusu filmde baba-oğul ilişkisi ve oğlun buna tepkisi oldukça akıcı bir şekilde anlatılır. babanın, jimmy okula giderken "evlat arkadaşlarını iyi seç, onlar seni seçmesin.." sözü bile belki de babadaki konuşamama, pasifize olmuş ruh halini yansıtır.

    dün akşam mtv denilen muhteşem kanalda (!) akademi türkiye nin güzide miğferlerini izlerken, birden ekran karardı ve james dean yazısı belirdi. daha sonra filmin başladığını anladım tabii. defalarca izledim, dün gece yine izledim. yine ironik bir yapısı vardır benim için, çünkü hep sabaha karşı izledim. ve film bittiğinde sabah oluyordu tıpkı benim dünyam gibi. sabah ezanı okunur ve yatılırdı.

    kırmızı ceketli nin süt şişesini dikerek içmesi, soğukluğunu alnına sürüp denetlemesi, esas kızla ilk konuşmasının sonunda, kız "..galiba sen çok centilmen bir erkeksin.." lafını söyleyip arkasını dönüp giderken, onun arkasından kısık sesle "seni seviyorum..." demesi dün akşam dikkat ettiğim ayrıntılardı. o kadar izlememe rağmen, bu kadar ayrıntıya girmemişim demekki.

    plato nun, jimmy e deli gibi tutkun olması, onu babası gibi görüyor olması da başka bir iç burkan malzemeydi benim için. oysa ki; 3 genç ve 3 trajik hayat. esas hatun un babasının yanağından öpmesi ve sebebsiz yere tokadı yemesi, jimmy nin sonunda babasının gırtlağına sarılması (ve tabii ki; babasını, mutfak önlüğü içinde, yere döktüğü yemeği temizlerken bulması..) ve plato nun şefkat eksikliği, filmin mezeleri midir? tabi ki öyle. gayet acı mezelerdir bunlar. öyle ki; filmin sonunda hayatlar bir daha düzelmeyecek şekilde kesişir. belki de böyle olmasaydı ben bu filmi bu kadar çok sevmezdim.

    aslında yazılması gereken çok şey var filmle alakalı ama izlenmeli bir film, anlatılmalı değil.
45 entry daha
hesabın var mı? giriş yap