55115 entry daha
  • ali’nin üçgenidir bu çizdiğim
    nerde öklid’in üçgenleri bu nerde
    na şunlar üç açısı üçü de yoksul
    biri sıfırın altında sekiz derece
    birine atan atmış tekmeyi işi yaş
    biri sizden bir sigara istiyor
    sadece sigara ne sandınız
    ne şu
    ne bu
    sadece bir sigara istiyor tüttürsün
    nerde öklid’in üçgenleri bu nerde

    bu da süheyla’nınki işte aynı
    her yerde görülen herhangi bir üçgen
    bir kenarını yamuk çizmişler üsküdar’a gidiyor
    bir kenarına istesek her akşam rastlayabiliriz
    bir kenarı da bir terzinin makasına komşu
    allah versin
    kendi lafına bakarsanız
    bunu üşümemek için yapıyor
    sadece üşümemek ne sandınız
    ne şundan
    ne bundan
    sadece üşümemek için bu kışta kıyamette
    kendi kendine yetmeyen zavallı bir üçgen

    işte bu da kim bilir kiminki
    bir de dik açısı var ama ne dik açı
    en ufak tepeleri o yaratmış sanırsınız
    çalgıcının biridir belki de macun satan
    o şarkı senin bu şarkı benim istanbul’da
    elinde bir keman var sadece bir keman
    ve alaturka
    eski
    üçgenler var üçgenlerde ortak noktalar
    üçgeninizi çiziyorum var mı kendine güvenen
    bayanlar baylar

    cemal süreya
  • sonunda güldürür hayat insanı
    sevmek güldürür
    kavuşmak güldürür
    özlemek güldürür
    gözlerine bakmak güldürür
    aynı hissetmek güldürür
    aynı dili konuşabilmek güldürür
    varlığı güldürür
    yokluğu ise öldürür
    biz birbirimize gülmeye
    sonsuzluğun içinde
    aynı cümlelerde var olmaya devam edelim
  • sorular ?

    yürüyen bulutlara sorsak ya nereye gidiyorlar?
    güneş yasaklı mıdır?

    hayat şarkısını duyan var mıdır?
    yağmur altında dans eden ruhum ağyar mıdır ?

    dökülüp süzülen incilerimin akıbeti yâr mıdır?
    dokunduğum yanıyorsa içim lav mıdır?

    koşuyorsam ve kavuşuyorsam bi hayale
    varıp sarıldığım nâlân mıdır?

    kiristal.
  • şu yüce dağların karı erimez..
    sevenin gönlünde güller kurumaz..
    getme güzel, gurbet elden geri dönülmez..
    yurduna, yoluna kurban oluyum..
  • bu şehirde sen varsın, ben varım ama biz yokuz!
  • (ekmek vardı tereyağı vardi utanılacak bir şey yoktu
    bir şey daha yoktu ama kavrayamıyordum.)

    işte böyle olmak en iyisidir olmakların
    bir küçük çocuğu tuttum otobüsten indirdim

    (indirmiştim
    yok olan önemli bir şeydi allah kahretsin.)

    tüm kavgasız tüm duruk tüm başıboş,
    üç sayı kötü bir sayı iyi şiir dinledim,
    çıkıp okudular durup dinledim.
    bitmeseydi daha dinlerdim kötü mötü.
    saat kaç diye sordular birisi beş yani dedi.

    (ha kavgada ha aşkta
    bu gök bomboş ha kavgada ha aşkta)

    göge baktım yerli yerinde,
    haydutlar dalavereciler yerli yerinde
    vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle.
    iyi dedim içim rahatladı
    düzen bozulmamış dedim sevindim,
    tenhaca bir bölgede şehre girdim.

    (ben herkese varım
    başka türlü olmuyor inanmayın.)

    bakin bu şehri ben kurdum ben büyüttüm ama sevemedim.
    (ekmek vardı tereyağı vardı söylemiştim önemlidir,
    utanılacak bir şey yoktu, kime anlatmalıyım.)

    ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez.
    bizi tutkulara çagirdi otobüse, sosise, buzdolabına,
    telefona, sinemalara, radyolara, bir sürü kancık sevdalara,
    sürü sürü mutsuz alışkanlıklara,
    yalana dolana, itliklere, keten elbiselere.

    (sonra karısı öldü o çocuğun
    yalnızdı güçsüzdü herkesler gibiydi,
    kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı.
    anladık onu ölenden başkası kurtaramaz,
    ölen de kurtarmamıştı.)

    bak ben seni nereden kurtaracagim şaşacaksın.
    şimdi bu taşları biz çektik değil mi ocaklardan
    bu asfaltı biz döktük biz onardık degil mi.
    bu yapıları on iki kat yapmak bizim aklımızdı,
    biz kurduk istersek umursamayız ya.

    (abluka burada başlıyor çünkü.)

    ekmek yiyelim tereyağı yiyelim çocuk büyütelim,
    sen beraber yatacağımız yatakları hazırla,
    sen onu yap yeter bak göreceksin.

    turgut uyar
  • “canını en yakını yakan
    insan,
    en yakınına sarılır..”
  • anlar gibi olmuştum yetmiş üçte bir cuma
  • gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
    sicim yağmur taklidi
    bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
    bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
    parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
    onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
    parmağıma düşen bir damla kandı aşk.

    seni sevince pazara çıktım sevinçten
    enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan
    oturup ağladım sonra, şaşırdın.
    bu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
    canımın acısıydın.
    ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.
    sevişmiştik.
    evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri
    sevişmiştik.
    biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü
    boşaltmış gibi
    seni sevince kıpırdayan her şiiri
    kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.

    sonra gittin.
    birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
    söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
    bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
    herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
    sonra gittin.
    çocuk oldum bir daha, ağladım.
    kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
    kitaplar, aşk, her şey.
    her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
    keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
    sonra gittin.
    beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
    keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
    çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
    söz dedim, söz verdim.
    ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
    güneşi özledim, sonra seni
    keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım

    sonra gittin
    gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
    sicim yağmur taklidiydi
    artık iyice inceldi.

    didem madakgrapon kağıtları
    (bkz: gecenin gündüzün bir olması)
hesabın var mı? giriş yap