5 entry daha
  • yılları yılı terim olarak zaten "post rock" içi bomboş bir janra adlandırılması idi, şimdi bu muğlaklık herhangi bir tarafa mal edilse, ancak sözcük oyunları ile kabul ettirilebilir bir hal alacaktır. (post rock içersinde sabit pattern uygulumasına geçilebilir, ya da ne bileyim bu işlem, müziğin kendi içsel şifre çözümünde simon reynolds tarafından garanti edilerek dinleyen kesime verilebilir / ki biliyoruz ki bunu onaylayacak bir çok sol-liberal kanatta entellektüel "the wire" okuyucuları mevcut)

    çağdaş batı toplumunda bu kabul edilebilir (bir yere kadar) bir konuma koyulabilir, ama iş türk toplumu ve belirtildiği üzere aralarında post rock dinleyen sözlük yazarlarına gelince ortada bir ekonomik paradoks oluşuyor. hele ki politikadan anlamayan ve levi storedan çıkmayan bu nominal grup hem popülist-cemaatçi bir tavır sergilemekte hem de proleterya'yı karşısına almaktadır.

    ironi butonu doğuştan herkesin beyninde bulunsun isteğimizi geçtiğimiz sene allaha ilettik, yanıt gelir mi bilinmez ama, yasalarla yasaklanmışcasına post rock dinleyicilerine bir engel koymazsanız bu ülkenin de sonu pek hayırlı gözükmüyor. bakınız geç kapitalizm döneminin kültürel mantığı, insanların içlerinde yatan bastırılmış içeriklerini "modernizm" e atıfta bulunur şekilde ortaya çıkarmış.

    şimdi, irrasyonalizm ve modernite düğümünde ballandıra ballandıra karşısındakinin sınırını çizmekten geri durulmadığına göre düşünmeye çalışalım. boşverin "post rock" aldatmacasını, öncelikle müziği nota sisteminden ayrı bir yerlere koymak istiyorsak; dönemini, ulusunu, üretimini/dağıtımını - tüketimini, kültürünü, sosyolojisini, psikolojisini, sosyal-psikolojisini ve özellikle ideolojisini (kesinlikle salt olarak politik görüşten bahsetmiyorum) incelemeliyiz ki, iki laf ettiğimizde salak yerine konulmayalım.

    ben aynı örneği alıp, aynı cahillik ile antagonizmatik ve yukarda saydığım bütün özellikleri birbirinden farklı olabilecek iki farklı janr'ın (misal: noise / tango veya minimal techno / salsa) aynı dinleyici kitlesine hitap ettiğini savunabilirim.

    tabiki müzik ile toplumsal hayat ve ekonominin yakın ilgisi var, ama öyle bir ülkedeyiz ki; bu ülkenin sınıfsal yapısını çözmek bir yana janr lar ve sınıflar arası 9-11 halı saha maçı yaptırmanın, üstelik bunu anlamlandırmaya çalışmanın ne derece zor olduğunu görmek çocuk oyuncağı. aylık geliri 3000 ytl'den düşük birinin mogwai dinleme olasılığını çözemeye çalışırsak bir kere, önermemizde öznenin hangisi olduğunu belirlememiz gerekir: post rock dinleyicisi mi yoksa aylık geliri mi? durun daha korkunç bir gerçek daha var, gelire sahip olmayıp da aileden-burjuva yada aileden-semi-burjuva olan gençlerin p2p programlarını cd/plak'a tercih etmesi. buna ne diyeceksiniz? nasıl açıklayacaksınız tekkültürlülük dahilinde günümüz küresel kapitalizmine ataçlanmış bir janra saygı duyan veya seven birinin, en az bir bilgisayara ve internet bağlantısı sahip olan süper salak ve semi-salak insanlardan farksız olduğunu.

    daha da komik bir şey geldi aklıma, onu da paylaşmadan geçemicem: soğuk savaş sonrası amerikan kaynaklı ideoloji barındıran ve basbaya "amerikan" kokan her türlü müzik çalışmasının kaç senedir ülkemiz televizyonlarını ve işçi sınıfının gündemini meşgul ettiğinin farkında mıyız acaba. ülkem öyle bir hale geldi ki, kendini hak koruyucu sanan ve kofti solcu bir burjuva diğer burjuvaya, sen burjuyasın dediğinde bunun ne kadar ironik bir edim işlevi olduğunu görememekte.

    hes doğrusu, pes doğrusu!
280 entry daha
hesabın var mı? giriş yap