aynı isimdeki diğer başlıklar:
6 entry daha
  • açılın homecoming yermeye geldim. valla bol bol shade atacağım, şimdiden uyarayım.

    öncelikle julia'dan ve o korkunç peruğundan başlamak istiyorum. doksanların ve iki binlerin başlarının flaş isminin kariyeri duraklama dönemine girince ve bence asıl nicole kidman, big little lies'la ödülleri süpürüp ismini "cilalayınca", julia da bu projeye evet dedi diye düşünüyorum.
    ama kendi şartlarıyla elbette: bölüm sürelerinin kısa tutulmasının senaryodan değil, julia roberts'ın "ayh, biliyor musun samciğim*, ben öyle uzun süre oynayamam, vaktim kısıtlı biliyorsun. oscar'ım filan var benim. set hazır olunca beni çağırın." tavrından kaynaklandığını düşünüyorum.

    çünkü aynı kaprisli ve özensiz yaklaşımını peruklarında ve hatta oyunculuğunda da görmek mümkün. açıkçası colin rolünde bobby cannavale ve walter cruz rolünde stephan james hem çok daha iyi hem de çok daha "doğal" bir oyunculuk çıkarıyorlar. julia'nın role hiçbir şekilde giremediği ise her sahnede belli oluyor.
    bu denli "büyük" bir ismin ve ağzın ve dişlerin bu denli kötü oynaması ve buna "ok" denmesi bence son yılların en büyük fiyaskosu.

    bir diğer konu: ortamlarda öve öve bitirilemeyen çekim tekniği. çok basitçe soruyorum: salak mısınız?
    yönetmenin seyircinin hikayeyi anlayamama ihtimalini bertaraf etmek için zaman farkını bu şekilde görselleştirmeye çalıştığını düşünün bir.
    düşündünüz mü?
    bu açıdan bakınca bu karar, hiç de öyle son yılların en önemli anlatım tekniklerinden biri filan değil, aksine basbayağı kolaycı ve hatta seyirciyi gerizekalı yerine koyan bir tercih de olabilir. ki bana kalırsa öyle.

    ayrıca öte yandan bunu, yönetmenin beceriksizliği olarak da görmek mümkün.
    şu yüzden: kardeşim sen daha iki farklı zaman dilimine ait görsel dili kurgulamaktan da aciz olabilirsin. çerçeve oranı gibi öküz kadar "bariz" bir şeyi koymak, hiç de öyle "incelikli" bir anlatım tekniği değil.
    dünyayı kurtaran adam'ın da sahnelerindeki çerçeve oranları uymaz mesela: çünkü başka filmlerden araklanmışlardır. hadi o sırf bu sebeple kült olmayı başardı ama sana ne demeli?

    "özge bak bu son yılların en dahiyane yönetmenlik harikası..."
    siktir git berkecan!

    bir diğer konu, öküz altında buzağı arayan ve bundan gerilmemizi bekleyen senaryo. amerikalı ve erkek olmadığım için asker hikayeleri bana hep itici gelmiştir ve homecoming'in de aslında önemli bir meseleyi (anılarınız ve travmalarınızın silinebildiği bir dünya) askerlik üzerinden anlatmasını çok sevemedim. ama işte genellikle "asker" imgesi her seferinde iş yaptığı için, burada da riske girmek istememişler, çünkü örneğin bir hapishanede, hastanede, üniversitede filan geçse bu kadar ilgi uyandırmazdı, değil mi?
    bazı sahnelerin (titanic rising gibi) diyaloglarının uzunluğu insanı bayıyor. bu detaylar hiç de öyle harika filan değiller ve karakterleri derinleştirmiyor bence.
    neyse, senaryoya çok dalmak ve daha da sinirlenmek istemiyorum.

    dizinin çekimlerinde görsel açıdan vurulduğum iki sahne oldu: biri şu merdiven sahnesi, diğeri de şu arşiv sahnesi bu iki sahnedeki görselliğe bayıldım!
    (gördüğünüz gibi yiğidi öldürüp hakkını yemiyorum.)
35 entry daha
hesabın var mı? giriş yap