• yanlış anlaşılan durumdur.

    istisnasız her ülkenin, bir diğer ülke ile arasında bir bağımlılık ilişkisi vardır. sözgelimi ingiltere, kıbrıs rum kesimi'ne adadaki üsleri nedeniyle bağımlıdır, bu üslere gereksinimi vardır. keza abd, iran'a karşı füze savunma sistemini işletebilmek için türkiye'ye bağımlıdır, aksi halde bu ülkenin iran politikasının önemli bir ayağı eksik kalacaktır. politik ve ekonomik anlamda güçlü devletlerin, kendilerinden daha zayıf ülkelere olan bağımlılığını örnekledim, bunun tersi olacak örnekleri de vermek mümkün. buna bağımsız olamamak değil, bağımlılık deniyor. devletlerin arasında, sahip oldukları artılara göre içeriği ve niteliği değişen karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi vardır. bu nedenle, böylesi ilişkileri bağımsızlığın elden gitmesi ya da kullanılamaması olarak görmek yanlış.

    peki eleştiriyi nereden kuracağız?

    önce, devletler arasındaki ilişkinin karşılıklı bağımlılık ilişkisi üzerinden yürüdüğünü kabul edip, sonra da bu karşılıklı bağımlılığın gerçekten de karşılıklı olarak işleyip işlemediğine bakmalıyız. eğer ortada devletler arası ilişkinin seyri bakımından orantısız bir durum varsa, bu orantısızlık üzerinden bir eleştiri getirmeliyiz. bağımsızlık üzerinden getirilen eleştiriler, aleni ya da zımni, içe kapanmacı bir zihniyetin uzantısı oluyor ve bağımlılık gerçeğini de ıskalıyor.
  • istiklal, müstakil olmak kavramına bakmak gerekir. şunu bir kere göz önünde bulundurmalıyız, müstakil değiliz biz arkadaş. istiklal sahibi değiliz yani. kendimiz bir karar verip, bırakın dış işleri, iç işlerimizde dahi kararlar almakta sıkıntı yaşıyoruz. yok amerika ne der, iran'ın buna tutumu ne olur falan filan. istiklal ise dışta dahi tam bir özgür yorum, özgür aktivite gerektirir. müstakil olan bir devlet mi görmek istiyorsunuz, aha size israil. aha size amerika. kimin sözünü dinler ki bunlar? "şuraya demokrasi gidecek, biz de ondan bol var hadi götürelim panpalar" derler ve silah ekonomisinden paranın dibine dibine vururlar. sahi, türkiye istiklal sahibi idi değil mi?
  • bu gerçeği kavrayabilmek için sadece 3 temel unsura bakmanız yeterli. bu unsurları sıralayacak olursak; iç işlerimizi yönlendiren ve her türlü yasayı bize dayatıp kanun haline getirten bir avrupa birliği(ab) var. dış işlerimizde ise bir dediğini iki etmediğimiz abd söz konusu. son olarak da ekonomimizi istediği gibi yöneten ve çizdiği planlar dışına çıkamadığımız bir imf gerçeği var. bunca şeyden sonra hala bağımsızız diyebiliyorsanız, ne mutlu size.
  • matematiksel bi gerçektir.
  • yahu bu bagimsizlik takintisini cidden anlamiyorum, biri bana anlatsin.

    abi kim tam bagimsiz dunya uzerinde? hedefimiz ne? avrupa birligi'ndeki ulkeler mi bagimsiz? g8 ulkeleri mi bagimsiz? israil mi bagimsiz? afrika'dakiler mi bagimsiz? asya diktatorlukleri mi bagimsiz?

    dumduz anlatiyorum: ekonomin gucludur, ada ulkesisindir ya da minimal kara sinirlarin vardir, o zaman super guc olursun. ekonomin gucludur, bir bolgede iyi kotu yer tutmussundur, bolgesel guc olursun. ekonomin gucsuzdur, bagimsiz olacagim diye kasarsin, kuba olursun, kuzey kore olursun. bunun haricinde gelismekte olan ulkelerle isbirligi yaparsin, yasam standardin yukselir, bric olursun. ya da hammadden vardir (bkz: petrol), ona guvenip her seyi devletlestirirsin, venezuela olursun. bu ulkelerin hicbiri de "bagimsiz" degildir, ticaret, siyaset, askeri isbirligi bunlari gobekten birbirine baglar.

    "bagimsizlik" demekle ne bekliyorsunuz turkiye'den? hedef ne? kitleleri nasil ikna edeceksiniz "bagimsizlik"in bize as, es, is getirecegine?

    tamam, gercek, turkiye bagimsiz degil. ee, sonra?
  • sasirtmayan gercektir. turkiye konumu itibariyle oyle kendi kosesine cekilip suya sabuna dokunmadan refah ve huzur icinde yasayabilme luksune sahip degildir. kuzeyden, guneyden, dogudan, batidan rahat birakmazlar. birakmadilar da zaten. turkiye tam bagimsiz olmaya, guclu olmaya mecbur bir ulkedir. eger bu gune kadar herseye ragmen bolgedeki en yasanilasi ulke olmussa bunu iki seye borcludur. birincisi laiklik ilkesine, ikincisi de ordusuna. yoksa ne ekonomide, ne bilimsel alanda, ne siyasi alanda ve demokraside bir basari gosteremistir.

    simdi yine mi ataturk diyenler olabilir. cevap veriyorum. evet. yine ataturk. kendisi yine hakli ne yapayim.

    "istiklali tam denildiği zaman tabiki siyasi, mali iktisadi adli, askeri, her hususta istiklali tam demektir. bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin hakiki manasıyla bütün istiklalin mahrumiyeti demektir."

    "hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!"

    " istiklalin tamamiyeti ancak ekonomik bagimsizlik ile mumkundur."

    "milli benligini yitirmis uluslar baska milletlerin avidir."

    anlamayanlar icin ozet tercumesi su,

    "turk milleti fuze kalkanlari kicina girmeden gercegi gormek mecburiyetindedir. aksi takdirde tunelin sonu bombok bir yere cikmaktadir. "
  • herkesin artık bildiği, bunun aksi için hiçbir çaba göstermediği gerçektir.
  • ana haber bültenlerini izleyerek anlaşılabilicek gerçektir. hatta sokağa çıkmak bile yeterli olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap