*

  • avurtları çökük, kuzguni saçlı, insanın içini delen bakışlara sahip bir adamdı. traş olmak için aynanın karşısındaydı. "avurtlara bak lan avurtlara! nasıl da çökmüş amıniyum" diye söylendi. sonra o delici bakışlarını aynaya yöneltip kendini delmeyi denedi. yarım saat boyunca mal gibi aynada kendine baktı durdu. bir şey olmadığını görünce sunturlu bir küfür savurmak istedi. sonra da "suntur ne amına koyıyım ya suntur ne? yarrak gibi anlatılıyoruz şurda. ağız tadıyla ne yarraamın kurma kolu diyebiliyorum ne götüne koyiim diye bağırabiliyorum ne pismiş lan bu roman kahramanlığı yok sunturlu küfür edeceksin yok kuzguni saçlar olacak. ulan yeter be" diye höykürdü.

    banyodan çıktı pencereyi açtı yukarı kafasını çevirip bağırmaya başladı: " ulan bana bak yazar mısın çizer misin ne boksan adam gibi yazsana lan beni. yaşanmışlıkların tortusunu üzerimde biriktire biriktire bi hal oldum. otuz sayfadır iç hesaplaşma yapıyorum beynim zonkluyo lan! bi daha benim için öyle ruhsal devinimler, ikirciklenmeler, duygusal açmazlar, toplumsal farkındalık, köylülük ile kentlilik arasına sıkışmış bir modern zaman don kişotu falan yazarsan var ya o klavyeyi götüne sokarım! adam ol biraz adam!"

    pencereyi kapatıp derin bir nefes aldı. iyice rahatlamıştı. televizyonu açıp mehmet ali erbil'in programını izlemeye başladı. "iyi oldu lan, ağzının payını verdim ibnenin" dedi kendi kendine. "adımı da değiştirecem. bertan ne ki? bertan diye ad mı olur yakup yapayım adımı. yakup güzel hem de biraz ağır bir hava verir bana. yıllar sonra toruna torbaya bertan dede diye daşşakoğlanı olmayız. yakup dede iyi "
  • dünyayı kurtarmak için sadece 14 dakikası vardı. peşindeki gizli siyonist-mason-terörist-radikal islamcı örgütün yolladığı çekik gözlü zenci isveçli budist kiralık katili zar zor altetmişti. hemen 2 metre boyu, 30 cm penisi olan kara kuşak sahibi triatlon birincisi aynı zamanda tarih ve fizik profesörü olan robert ve mükemmel vücudu olan sarışın bilgisayar dehası gazeteci anna'nın bulunduğu odaya girdi. "tuvalet ne tarafta?" diye sordu umarsızca. anna ve robert ona uzaylıymış gibi baktılar. robert "koridorun sonunda sağdaki kapı" diyebildi. hemen tuvalete koştu ve fermuarını açıp büyük bir "oooooh" eşliğinde işedi. kendi kendine söylenmeye başladı "ulan dan brown senin yüzünden iki ktap sonunda üre zehirlenmesinden ölecem ha. 20 sayfadır tutuyorum lan çişimi kasıklarıma ağrılar girdi."

    robertla annanın yanına döndü. onların şaşkın bakışları arasında dünyayı kurtaracak olan şifreyi yani doğum tarihini girdi ve birkaç el counter oynadı. robert ve annaya döndü. "ee daha ne duruyosunuz olm. kurtardık dünyayı işte gidin beyaz sarayda mı bir çiftlik evinde mi nerde olacaksanız sevişin. örgütü de merak etmeyin örgütün başı kimsenin şüphelenmediği dayıoğlu iboymuş. bana borcu vardı senetlerini avukata verdim boku yedi o şimdi. keyfinize bakın" dedi. bilgisayarın başına dönüp awp ile kuşlukta beklemeye devam etti.
  • oksimorondur. hatta bildiğin morondur. en klişe roman klişesi (süper laf ettim) roman kahramanıdır. kahramansız roman olmaz. (olur mu? olmaz.) hepsinde var bu kahraman nesnesi. neden tiksiniyorsun, kimden tiksiniyorsun arkadaşım? dallama ya. (dilemma)
hesabın var mı? giriş yap