hesabın var mı? giriş yap

  • biri de şunların belediyeden kaçırdığı kamyonet dolusu belgeleri masaya çıkarıp vursa dedirtmiştir.
    ne ağladınız bilader ya....

    (bkz: ağlak kezban partisi)

    edit: lan siz beni eksileseniz noluuuur eksilemesiniz nolur?
    hala daha ağlıyorsunuz.
    biberon mu verelim ağzınıza? yoksa alışık olduğunuz şeyi mi?

  • bazen en olmadık yerde akla gelirler. hiç alakasız, aniden, böyle bir anda bundan beş yıl, on yıl, on beş yıl öncesinden annenizle babanız aranızda geçen bir konuşma aklınıza gelir ve ancak yıllar sonra anlam verirsiniz o konuşmadaki imalara. "çok yorgunum erken yatalım", "ben de yorgunum, yatıyorum, hadi oğlum yerine git sen de". tüylerim diken diken oldu yazarken bile... ne de safmışım. saat 20:00 p.m'de neyin yorgunluğu, neyin uyuması bu acaba günahkar bedenler???

    ya da ofiste (ofis: türkiye'de sözlük yazarlarınının yaşadığı yerlere verilen ad) aniden akla gelen liseden bir kız arkadaşın söylediği şey: "hafta sonu annemler yok. özge ve beril erkek arkadaşlarıyla bize gelecek, sen de gel, patates kızartırım". bakın burdaki genel imayı o zaman anlamamış ve ezgi'nin davetine sınıftaki en yakın arkadaşlarımdan yaşar'la gitmiştim. ama yıllar sonra ofiste anlayınca hayata isyan edesim geldi. ama yine de patates kısmı kafa karıştırıcı geliyor hala. onu niye söyledi lan acaba?

  • meali: "işaretin lazım zira benim savunacak peşinden koşacak kendi doğrularım yok"

  • bir bilişim öğretmeni arkadaşımın anlattığına göre okullarda ciddi hareketlenmelere sebebiyet veren durum. fizik ve kimya başta olmak üzere bir çok branştan öğretmen neden bu dersi biz vermiyoruz da bilişim öğretmenleri veriyor diye söylenmeye şimdiden başlanmışlar. sonradan kodlamanın optik kağıtları işaretleme olayı değil de programlama olduğunu öğrenince geri adım atmışlar.

    çocuk ölü doğdu beyler. dağılın.

  • benim iki tane kedim var, birisi golge birisi lucy.
    golge tekir, neredeyse onu askin yildir beraber yasiyoruz, tek gozu yok oglumun, biraz haseredir mahallenin korsani.
    bu bayram gununde evden herkes akraba ziyaretine gitti, ben hasta oldugum icin evdeydim, tam uyurken golgenin cigligiyla yankilandi apartman.
    biz golge disari kolay cikip gelsin diye dis sokak kapisinin altindan kucuk bi karecik actirtmistik, kosarak asagi indim, golge o acikligin onunde, bi serefsiz oradan boru sokmus hala vurmaya calisiyor. actim kapiyi kucuk bi kiz cocugu, bagirdim cagirdim, golge arkama gecti hemen.
    sakinlesince kizi kucagima oturtup sordum, ablacim bu boruyla seni dovseler ne hissedersin? diye.
    beni bununla dovuyorlar abla, ama bi daha ben kedileri bununla dovmem soz dedi, gitti.

    ne bileyim be, ben hasta halimle yataktan kedimin miyavlamasina kosarken nasil insanlar ana baba oluyor. allah belalarini versin.

    hayatımda hiç daha çok ağladığımı anımsamıyorum..
    gölge
    2006 - 2015
    (bkz: #49968495)

  • böyle bir şey yok, çünkü silgiler biteceklerini anladıkları zaman sahipleri üzülmesin diye sessizce ortadan kaybolup tek başlarına ıssız bir yerde biterler.

  • sunca yillik hayatimda, babamin imzasinda annemin de isminin olmasindan daha romantik hicbir sey gormedim.

  • metroda kulak misafiri olduğum iki yaşlı amcanın arasındaki şu konuşma;
    -benim bir arkadaşım var gazeteyi gözlüksüz okuyor.
    -gözlüksüz müü?
    -eveet.
    -vay bee...

    gülümseyerek dinledim çünkü gerçeklik budur, çok içten geldi bu muhabbet. bizim de böyle diyeceğimiz günler gelecek...