• gazeteleri açıyorsun, boy boy memeler, götler sıralanmış. çoğunluk, bodrum, marmaris, antalya sahillerinde çekilmiş bu pozların altına hayvani puntolarla manşeti basıyor amına koduklarım. her sayfada ayrı bir haber:

    sosyetenin güzellerinden aysel şakşakoğlu objektiflerimize bikiniyle yakalandı...
    ünlü şarkıcı nesrin sikkafalı götüne güneş kremi sürerken yakalandı...
    eski konsomatris, bugünün sanatçısı hülya amınkızı deniz kenarında havlusunu yere atarken yakalandı, selülitsiz götünü gören orgazm oldu...

    şimdi bu tuvalet kağıdına bassan kıçını sileceğine kirletecek haberci dingilliklerinde ortak bir nokta dikkat çekiyor. hepsinde bir “yakaladık, bastık, siktik, soktuk, çıkardık” havası hakim. sanki çok özel bir haber çıkarmışlar ortaya, sanki nükleer fizikte yeni çığır açılmış da onu duyuruyor eşek evlatları…

    şimdi eğer ben, bu dangalak oluşum yüzünden eda taşpınar diye bir ismi dimağıma bilgi olarak kaydetmişsem ciddi bir sorunla karşı karşıyayız demektir. eda denen bu hanım kızımız belli ki sosyetik bir cenahtan geliyor, mayıs ayının başından beri tatil yaptığı yerin plajında sabah akşam güneşleniyor. azıcık poposunu dönüyor, biraz üstlere yöneliyor ama eninde sonunda yaptığı şey çok basit ve sade bir şekilde karşımıza çıkıyor. halka açık bir yerde, güneşleniyor. evet, sadece bu kadar. ama bizim magazin basınımız mal bulmuş mağribi gibi her allahın günü bu hanım kızımızın yetmiş sekiz değişik açıdan çekilmiş güneşlenme pozlarını gazete adını verdikleri kağıda basmaktan geri durmuyorlar.

    hadisenin özü de işte bu noktada başlıyor. bundan beş-on yıl önce pek fazla örneğine rastlamadığımız antin kuntin bir haber türüne maruz kalmaya başladık artık. ve 2007 yazında artık bu işin boku iyice çıktı, dingillik seviyesi tepeye yükseldi. deniz, havuz kenarında güneşlenen bikinili, mayolu kadınların hepsi suç işliyormuş, ayıp bir şey yapıyormuş gibi bu magazinci tayfası tarafından “yakalanıyor”. allah aşkına biri bana izah etsin, deniz kenarında ne görmeyi umut ediyorsun da, mayo giyen birini yakalamış oluyorsun be eşeğim, sıpam, çingenem? bundan beş yıl önce insanlar deniz kenarında, havuzda atom parçalama deneyi mi yapıyordu? altınkum plajına girmek için smokin giyme zorunluluğu mu vardı?

    hadi ben bu adamları bir kenara koyuyorum, peki bu yakalanma adı altında haberi yapılan salaklara ne demeli? sanki çok uygunsuz bir şey yapıyor gerizekalı, suya girene kadar asistanı, akrabası havlusunu dört taraftan tutuyor, aman ha kimse görmesin hezeyanıyla giriyor allahın suyuna. sözüm ona yüzecek, rahatlayacak, spor yapacak. böyle gergin bir bekleyiş, aman kameralar, objektifler ortalıkta olmasın stresi yaşanıyor da yaşanıyor. maksat net bir şekilde yakalanma arzusu aslında. çünkü ne hikmetse bu sik kafalılar, dünyanın en ıssız koyuna bile gitseler, ne kadar sakınsalar da her nasıl oluyorsa “yakalanıyorlar”.

    öte yandan, bu tür haberlerde şayet “yakalanılması arzu edilen” bikinili kurban, normal bir vatandaş gibi gidip suyunda yüzüyorsa, osuruğundan balon çıkarıyorsa bambaşka bir muamele ile karşılaşıyor. görüntülenmemek için çaba harcıyormuş gibi davranan ünlü, bu tavırlarıyla eleştirilirken sözünü ettiğimiz relaks insan ise “rahat tavırlarıyla dikkat çekti” cümlesiyle afişe ediliyor. tabi amına koyim, sahil kenarında eğlenmeye gitmişsin nasıl rahat davranabilirsin? gergin bakışlarla, titrek ellerle, ağlayarak, isyan ederek tatil yapmalısın anasını satayım…

    yani demem odur ki, yarın öbür gün sayısal lotodan voleyi vurup ünlü olursam, yavruağzı renkli slip mayomla bodrum sahillerine akın edeceğim. rahat tavırlarımla dikkat çekip ilk fırsatta zamazingoyu ortalık yerde sallayacağım. o fotoğrafı basmayan muhabirin, yazı işleri müdürünün ta amına koyayım o zaman…(olm sana değil sayısal loto, oyuncak oto bile çıkmaz)
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap