• tanımlanamayan akrabalardan kastım şu: bir biçimde tanınan, akraba oldukları söylenen ama akrabalık statülerine ilişkin açıklayıcı bir bilgi verilemeyen insanlar. gerçekten de düğünlerde olsun, kına gecelerinde olsun, sünnet törenlerinde olsun güven verici görünümleriyle ortama karışıp herkesin sevgi ve hürmet gösterdiği insanlar var ve gerçekten de biz bunların kim olduğunu bazen hiç anlamıyoruz. kına gecesinde aniden gözüküp milyon yıllık dost gibi konuşan bu insanlar kim? hakkımızda bu kadar şeyi nereden biliyorlar? benjamin linus misali gözlerini pörtlete pörtlete yanımıza süzülüp "salim huncacıktın taman, maşşallah herif olmuşsun" diyen teyze bizden ne istiyor?

    öyle sanıyorum ki bu sorunun kaynağında yatan şey görümcelik, bacanaklık ve eltilik kurumları dostlarım. çünkü tanımlanamayan akrabalar genelde bu insanların akrabaları çıkıyor. şimdi öleceğimi bilsem son sözüm "görümce kime deniyordu lan?" olur. bu yaşa geldim hep karıştırıyorum bunları. bence görümce, bacanak ve elti uzantılı akraba kombinasyonları insanlığın önündeki çözümü en güç sorunların başında geliyor. bu tanımlanamayan akrabaların aile bağlantılarını çözmek isterken delirip düğün pastasına atlayan arkadaşlarım oldu. november rain'in klibinde pastaya atlayan adam da aslında bu dramın sembolüdür.

    bu bir biçimde tanınan ama kolay tanımlanamayan akrabalar meselesini daha da acı verici yapan bir başka husus da "öz be öz" vurgusu. düğünlerde daima birisi çıkıyor ve tanımlanamayan akrabayla ilgili "ooouuuvvvv o, bizim sabahat'ın eltisinin öz be öz yeğeni" falan gibi yorumlar yapıyor. sonra uğraş dur bağlantıyı çözmek için... ayrıca bir eltinin yeğeni öz be öz olsa ne olur, genetik kopya olsa ne olur, robot olsa ne olur? yemin ediyorum delireceğim dostlarım. nedir bu gereksiz "öz be öz" vurgusu anlamış değilim. bu arada elti dedim de aklıma geldi: şu ecnebilerin yarışmasında türkü çığıran yanık sesli susan boyle'da tam elti tipi var bence. bu kadından harika bir elti olur. komşunuz size gelip susan boyle'un vesikalığını gösterse böyle, "bu da bizim elti" dese, "hayır bu kadın elti olamaz, amatör şarkıcıdır bu" der misiniz? bence demezsiniz. ben de demem.

    nihayetinde bu tanımlanamayan akraba sorunundan kurtulmanın iki yolu var: birincisi, düğüne geleceklerin fotoğraflarının çekilip bir broşüre basılması ve kapıda gelenlere dağıtılması. fotoğrafın altında bir aile ağacı ve o kişinin akrabalık statüsü yer alabilir. büyük aileleri anlatan o klasik romanlardaki gibi. mesela "isim: naciye vivident, üçüncü dereceden elti, amasralı, sevecen ve hayat dolu, iki çocuk annesi, kocası demiryollarından emekli" gibi bilgiler hayat kurtaracaktır. ikincisi ise daha zor bir yol. uzaylıların bizi istilası ya da bizim başka gezegenlerde koloni kurmamız ve uzaylılarla akraba olmamız. o zaman düğünlerdeki insanları tanımlamak da tanımak da daha kolay olur bence.

    - ferit enişte şu kim?

    - hangisi?

    - şu kırmızı olanı. kafasında solungaçları olan...

    - ha onu mu diyosun? o, sabahat'ın eltisinin öz be öz yeğeni.

    - hoş bir yaratıkmış.

    ***

    bakın ne de güzel anlaşıldı. "öz be öz" vurgusu gene değişmedi ama olsun... bu ihtimallerin dışında mevcut dünya ilişkileri içinde, hele ki bizim gibi akrabalık ilişkilerinin yoğun ve sevgi dolu olduğu memleketlerde düğünlerde ortaya çıkan tanımlanmayan akrabaların kimliğini çözmek zor. kimliğini çözsen tipini çözemiyorsun. "şu tombul toparlak, kısa boylu teyze" diyorlar, daha da deliriyorum. ulan adriana lima ile gisele bundchen'in arasında oturan tombul toparlak teyze mi var? üç tane kadın yan yana dizilmiş, üçü de tombak, üçü de toparlak...
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap