389 entry daha
  • prensip olarak hayvan satın alınmasına karşı bir insanım. mesele köpeği sevmekse, barınaktan sahiplenilen bir köpeğin de gayet sevilebilir olduğunu düşünüyorum. fakat köpek üretimi ve satışı yasal, insanların çoğu da ''cins köpek'' sevdasından vazgeçemediği için dolandırıcılık alıp başını gitmiş durumda.
    internette köpek satışı yapan insanların profillerini inceliyorum, çiftliklerden bahsediyorlar. araştırıyorum, ne öyle bir çiftlik var ne de gerçekten o isimde bir insan. çoğu satış sözleşmesi dahi yapmıyor. veteriner hekim kontrolünde üretildiği, aşılarının yapıldığı söylenen hayvanların karneleri dahi yok. adam 30-35 günlük yavru gönderiyor, bütün aşılarının yapıldığını iddia ediyor. bilinçsiz insanlar da buna inanıyor. halbuki 30 günlük bir köpeğin aşılarının tam olmasına imkan yok. zira 30 günlük bir hayvanın aşılarına henüz başlanmış olması dahi mümkün değildir. kaldı ki hepsi tamamlanmış olsun. 45 günlükten küçük köpeğe aşı yapan veteriner hekim varsa, bilemeyeceğim tabii.

    eğer ırk özelliklerini bilmiyorsanız, tecrübeniz yoksa, internet üzerinden hayvan satın aldığınızda veya pet shoptan aldığınızda, o hayvan sizin için kumardır. sadece siyah ve biraz iri olduğu için bir sokak köpeğini labrador diye alabilirsiniz. kıvır kıvır tüyleri olan ve sırf yavru olduğu için küçük görünen 300 liralık beyaz kırma bir terrieri, maltese terrier diye 1000-1500 lira vererek alabilirsiniz. sizin en fazla 2-3 kg ve bir-bir buçuk karış boyunda olması gereken maltese terrieriniz bir bakmışsınız ki 8-10 kiloda bir aslan parçasına dönüşmüş büyüdüğünde.
    tea cup chihuahua diye 1500-2000 lira vererek aldığınız köpek, büyüdüğünde minyatür pinscher mıdır, pekingese midir, anası mı chihuahuadır, babası mı öyledir, veya sadece chihuahuaya benzeyen başka bir ırk kırması mıdır tahmin edemeyeceğiniz bir hayvan olup çıkabilir.
    bu hayvanların hepsi secereli diye satılır fakat siz bu belgeleri tanıyor musunuz? türkiye'de secereli hayvan var mıdr, fcı aldığınız çiftlikteki hayvanları bu konuda tanıyor mudur, fikriniz nedir mesela? secereli bir hayvanı 500 liraya alma imkanınız olduğundan nasıl eminsiniz?

    labrador diye aldığınız köpek golden retriever çıkar, macar rottweiler diye aldığınız köpek rottweilera benzeyen ama ne olduğu belirsiz bir hayvan çıkar, pug sandığınız hayvan shar-pei kırması olur vs. pekingese diye aldığı hayvanın aslında terrier kırması olduğunu öğrendiğinde deliren bir arkadaşım var mesela. aynı şekilde kafayı cavalier king charles spaniel almakla bozmuş bir tanıdığım, almadan önce bana fotoğrafını göstermeseydi eğer nur topu gibi bir cocker kırması sahibi olacaktı. benzerleri her gün olan şeyler. inceleyin internetteki fotoğrafları. başka sitelerdeki ilanlarla karşılaştırın. bambaşka insanların, aynı fotoğraflarla verdikleri ilanları göreceksiniz. bu fotoğrafları google'da da bulabileceksiniz muhtemelen. bu, şu demektir; baktığınız fotoğraflar çakma ve tokatlanmak üzeresiniz.

    son zamanlarda, algıda seçicilikten midir yoksa olayların artmasından mıdır bilmem, çok sık şahit olmaya başladım. tabii işin alıcı tarafından daha önemli olan kısmı, hayvanların durumu. ''merdiven altı üretim'' dediğimiz şartlarda üretilen hayvanlar var. aslında satın alınan hayvanların çoğu bu şartlarda üretiliyor. geniş ve güneş görmeyen depolarda veya çiftlik diye yutturulan, tavuk kümesinden hallice bölmelerde onlarca hayvanın bir arada tutulduğu, bir dişiye yılda iki, hatta üç doğum yaptırılan yerler buralar. yavrular doğru düzgün anne sütü alamadan, iki aylıktan küçükken satılıyorlar. anneler, satıcıların çoğunun gözünde doğum makinesinden başka bir şey değil. ne doğru düzgün besliyorlar, ne güneş ışığı gösteriyorlar, ne de bu hayvanlar artık doğum yapamayacak hale geldiklerinde bakmaya devam ediyorlar. bir kısmı, kendi ırkından çok değil bir boy büyük erkekle çiftleştirildiği için ve yavrular kendi doğurabileceğinden daha büyük olduğu için, doğum sırasında ölüyorlar. yine bir kısmının, kendi ırkından daha küçük ırk erkekle çiftleştirilerek, daha fazla sayıda yavru yapması sağlanıyor. dümen çok. nasıl olsa yavrular satılıyor. maliyeti 100 lira dahi olmayan yavruyu 1000 liraya sattığınızda, 6 yavrudan 4'ü satılmadan ölse ya da otobüsle sahibine gönderilirken ölse bile batmazsınız. yavruların ya da annelerin ölmesi problem değil anlayacağınız. çark her şekilde dönüyor çünkü.

    şeytan diyor kur çiftliğini. secereli damızlıklarını al, yılda bir seferden fazla doğurtma, insani şartlarda üretimini yap, az kazançla sat, tüm piyasayı kapat. zor bir şey değil. bu işi yapan adamların çoğu ilkokul mezunu. köpeğin anca kaç para edeceğinden anlar. ben bunun okulunu okuyan bir insan olarak kırar geçiririm ortalığı çok rahat. rakiplere bak bir kere. rekabet etmek çocuk oyunu. sattığın her köpeğin sağlık ve ırk garantisini ver, hayat boyu ücretsiz danışman veteriner hekimi ol, adresin, adın, yerin yurdun belli olsun, işini düzgün yap, bak bakalım merdiven altı üretimler senin gibi on tane daha veteriner hekim sayesinde sekteye uğruyor mu uğramıyor mu... aynı fiyata ya da daha azına, gidip gezebileceğiniz, kendi çiftliğinde ürettiği yavruları satan veteriner hekimler olsa, kim uzmanlığı olmayan insanlardan yavru alır bir düşünün.

    ben yapmam muhtemelen ama birileri bu işe girmeli. zira insanlar köpek satın alıyorlar ve hayvan eve geldikten birkaç gün sonra veya bir hafta sonra hastalanıyor. bir köpek, ev ortamında nasıl ve ne şekilde kanlı ishal olabilir? nasıl gençlik hastalığına yakalanabilir? o öyle olmaz. viral hastalıklarda ''inkubasyon süresi'' dediğimiz bir durum mevcuttur. yani, hayvan size satılmadan önce hastalığı kapmıştır, virus inkubasyon süresinde yani yeterli sayıya ulaşma/gelişme aşamasındadır. 1-8 hafta arasında değişiyor bu süreler. pet shopçunun size söylediği ise yüzde 99 ihtimalle şu oluyor; ''ben size hayvanı sağlıklı teslim ettim. şimdi hastalanmış. beni ilgilendirmez.'' aslında, hayır elbette ilgilendirir. lakin 1 aylık hayvanın tüm aşılarının tam olduğunu söyleyen adamın başka türlü konuşması da beklenemez. eğer ilk defa köpek besliyorsanız, inanırsınız. kendinizi suçlarsınız. bu hayvan niye birden kötüleşti, niye ishal oldu, ne yaptım da gözünü bile açamıyor diye içiniz içinizi yer. kötü haber şu; biliyor olsanız dahi, size hastalıklı köpek satıldığında, satan kişiye bir şey yapamıyorsunuz.

    pet shoplarda satılan köpeklerin çoğunluğu çiftliklerde üretiliyor. bir kısmı yurtdışından getiriliyor. genelde macaristan ve bulgaristan'dan geliyor hayvanlar. nabza göre şerbet vermek satışın en kolay kısmı. çiftlik üretimine güvendiğinizi hissederlerse hayvan çiftlikte doğmuş oluyor, yurtdışından geleni iyi sanıyorsanız hayvan yurtdışından gelmiş oluyor, fakat duyduğum en iyi taktik ''evde baktığım kendi köpeğimin yavruları'' demek. %100 çalışıyor. hayvanın karnesi de olabilir. bu karneler reprezantların her gelişte bedavadan ellişer tane bıraktığı kağıt parçaları neticede. satış yapan insanlarla ortak çalışacak ve yapılmamış aşıları yapılmış gibi karneye işleyecek, kaşesini basıp imzasını atacak veteriner hekim bulmak ne kadar zor olabilir, düşünmeniz için gereken üç saniye dolmuş durumda. amiyane tabirle işin piçliğine girince veterinerlikte gerçekten insanların düşündüğü gibi deli gibi para var. sadece kendini değil torunlarını da zengin eder göçer gidersin. ama gittiğin yerde aldığın ahlarla, haram kazançlarla ne bok yiyeceğini de düşünmek lazım.

    eğer barınaktan hayvan sahiplenmek istemiyorsanız, satın almak istiyorsanız, tavsiyem ince eleyip sık dokuyun. acele etmeyin. mutlaka sağlam referansları olan insanları bulmaya çalışın. işin içine para girince babana bile güvenemeyeceğin bir devirde zor elbet. fakat imkansız değildir herhalde. belki de imkansızdır. bilemedim.
1098 entry daha
hesabın var mı? giriş yap