• halen vizyonda olan ama pek kalmayacağını tahmin ettiğim, bu yüzden gitmeyi düşünenlerin ertelememesini tavsiye ettiğim film. istanbul'da muhtelif alışveriş merkezlerinde gösteriliyor; beyoğlu'ndaki sinemalar neden almamış merak konusu.

    çok sade ve etkileyici oyunculuk, sarkmayan senaryo, adam gibi müzik kullanımı, tadı tuzu yerinde renkler... sadece bunlar iyi film yapmaya yeter de artar made in dagenham'ı.
    gerçek bir olayı sinemaya uyarlamanın handikapları vardır herhalde, romantize etmek ya da büsbütün gerçeklikten uzaklaşmak en başta. film bunlara düşmüyor, bir kahramanlık hikayesinden çok hayat hikayesi anlatıyor. film bitip de isimler akarken gösterilen asıl "kahraman"larla, grevi yaşamış kadın işçilerle, yapılan röportajlar da bunu doğruluyor sanki. o grev bir hayat olmuş hepsi için.

    gidin görün bu filmi, “hoş bir seyirlik”in ötesinde, iyi bir yapım. güleceksiniz, öğreneceksiniz, etkileneceksiniz, benim gibi işçi sınıfına karşı platonik bir aşk besliyorsanız “everybody, out!” sözüyle işçiler makinelerin başından kalkarken gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz bile.

    eve dönünce de morrissey'den dagenham dave dinlersiniz, klibinde ford başrolde. "i could say more, but you get the general idea"
    http://www.youtube.com/watch?v=lgyn5ijb964
  • gurur verici bir film. adalet adına olan bütün başkaldırıların -üstelik de zaferle sonuçlanmışlarsa- heyecanını yüreğimde hissediyorum. bazı sahnelerde yumruğum havada destek verirken buldum kendimi. rosamund pike da var filmde hem, kendisi akrabam olur.
  • harika. cinsiyetçi dönemleri anlatan ama kadınların bir türlü ezilmekten kurtulamadığı mad men gibi yapımlara katlanamayanlar için*, zaferle biteceğini bilerek izlenecek gerçek başarı öyküsü. o zamanın kadınlarının, bu zamanın kadınlarına neler armağan ettiklerini görmek, elimizdeki hakların kıymetini bilmek ve gerçek eşitlik isterken utanmamak için izlemek gerek.

    britanya'da 1970'ten önce kadınlara aynı iş için erkeklerden az maaş vermek işverenin yasal hakkıydı. bu kadınlar sayesinde eşit maaş yasalaştı. filmde anlatıldığı üzere, onlara destek olan, en azından köstek olmayan kocalarına da haklarını teslim etmek gerek, maskülen baskıdan sıyrılmak erkekler için de zor.

    kadınlar hala birkaç iş kolu dışında erkek çalışanlardan az maaş alıyor. o birkaç iş kolu da mankenlik ve porno oyunculuğu gibi erkek talebine göre dönen sektörler. 1968de bir avuç mütevazı işçinin talep ettiklerini biz en okumuş halimizle patronumuzdan isteyemiyoruz. ibret almak gerek.
  • kadınların eşit ücret mücadelesi ve aslında genel olarak sınıf mücadelesi üzerine dolu dolu konuşan nigel cole filmidir.

    --- spoiler ---

    ford'un onbinlerce erkek işçiyi çalıştırdığı londra'nın banliyölerindeki dagenham tesislerinde koltuk yüzlerini diken ve erkek işçilerden çok daha düşük ücretlerle çalıştırılan konfeksiyon işçisi 187 kadının hikayesi, sendikaları aracılığıyla işverene yaptıkları çağrının yanıtsız kalması ile başlıyor. kadınların kararlılıklarını kanıtlamak için tek başlarına greve başvurması önce hafife alınıyor. grevin etkili olduğu anlaşılınca ise kadın işçiler kısa devre yapılıp, grevin apar topar bitirilmesi planlanıyor.

    film bu noktadan sonra giderek öğretici oluyor. yürütülen mücadelenin sendikaların ufkunu aştığı oranda, yeri geldiğinde komünist partiye bağlılıklarını vurgulayan sendika bürokratlarının ford'un şantajları karşısında nasıl teslim olduğu, itidal çağrılarının yerini bir süre sonra ayak oyunları ve grev kırıcılığı girişimlerine bıraktığı filmde ibretle izlenebiliyor ki bunlar gayet tanıdık durumlar. bu sürecin anlatıldığı sahnelerden rita o'grady'nin ford yöneticilerine ve sendikanın başına tüneyen akbabaya çantasından çıkardığı kumaş numuneleri ile verdiği ayar ve çektiği restin filmin belki de en kayda değer yeri olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

    şüphesiz her mücadelede olduğu gibi kadın işçiler de gelgitler, ileri çıkış ve geri düşüşlerle karşılaşıyorlar. bezen, yılan, yenilenler olduğu gibi hiç düşmeyenler ve yeniden ayağa kalkmasını bilenler de çıkıyor.

    neticede grev yayılıyor ve ford'un üretimi kaydırma tehditlerine rağmen mücadele zafere ulaşıyor. her ne kadar film sonu itibari ile işçi partisi iktidarına haketmediği bir kredi vermiş ve hatta ford'a bile zeytin dalı uzatmış olsa da 1970'de ingiltere'de çıkan eşit ücret yasasına yolu açan bu mücadeleyi hakkıyla anlatabildiği için filmin bu arızaları filmi ve hikayenin görkemini gölgelemiyor.

    nihayetinde, "eşitlik ayrıcalık değil haktır" diyen rita ve iş arkadaşları ders veriyor; kocalarına, patronlarına ve devlete. filmin sonunda çalan şarkı da belki bizim için alttan alta birşey söylüyordur; "you can get it if you really want"...

    --- spoiler ---
  • kadın çalışmaları ya da femimizm'e giriş derslerinde gösterilmesi gereken film. hakların sendika gibi hiyerarşik örgütlerin değil tabanın zorlamasıyla kazanıldığını yeniden hatırlatıyor.

    (bkz: haklar ayrıcalık değildir)
  • bugünlerde izlenilmesi gereken bir film. insanların haklarını nasıl alınlarının teriyle, eylemleriyle, grevleriyle aldığını gösteren bir filmdir. ayrıca eylem yapan bu kadınların, baştakiler tarafından nasıl insan yerine konuldukları da pek dikkat çekicidir.

    ama daha önemli bir sahne var ki

    --- spoiler ---

    başroldeki karaker hakları için kendini parçalarken kocası sürekli "sen yokken çocuklara bakıyorum, karıya kıza bakmıyorum" diye lütfeder. o sırada kadının söylediği o kadar önemli ki "zaten yapman gereken şey o". hatta izlemek isteyene link

    --- spoiler ---
  • kesinlikle ve kesinlikle izlenmesi gereken, belgesel tadında ama belgesel sıkıcılığını üstünden atmış bir film. genel kültür ile dolup taşıyor insan. sally hawkinsin muhteşem oyunculuğu ile, ford fabrikasında erkeklerle aynı maaşı alamayan kadınların " equal pay for women" eylemleri ve o coşku çok net yansıtılmış filmde.

    filmin sonunda çalan jimmy cliff'in you can get it if you really want şarkısı filme cuk oturmuş. love it!
  • "1968 yılının haziran’ı, ingiltere’nin en güçlü fabrikalarından ford’u ters köşeye yatıran bir kadın direnişine tanıklık etti: dikiş makinelerinin başındaki işçi kadınlar, eşit işe eşit ücret talebi ile şalteri indirdiler. aynı işi yapan erkek işçilerin aldığı ücretin yüzde 85’ini alan kadınların ücretleri, grevin ardından yüzde 92’ye kadar yükselirken, bu kazanımı 1970 yılında ingiltere’de “eşit ücret yasası” nın çıkarılması takip etti.

    1968 yılında, londra’nın doğusundaki dagenham bölgesinde bulunan ford fabrikasında, yaklaşık beş bin işçi çalışıyordu. içlerinden, araba koltuklarının döşemelerini diken yalnızca 187 kadın, eşit işe eşit ücret mücadelesinin önemli kazanımlarından birini sağlayacak mücadeleye öncülük edeceklerinden habersiz, ford’un karşısına dikildi.

    vasıfsız statüde çalıştırılan kadınlar, aynı işi yaparak ancak yarı-kalifiye statüde çalışan erkek işçilerin ücretlerinin yüzde 85’ine denk gelen daha düşük ücretle çalıştırılıyordu. aynı işi yapan erkek işçilerle aynı statüde ve aynı ücretle çalışmayı talep eden kadınların isteği reddedilince, kadınlar greve çıktı. üç hafta kadar süren grev, ford’un bir başka bölgede bulunan halewood fabrikasındaki kadınların da katılımı ile büyüdü.

    'sadece' dikişçi bir avuç kadın

    kadınları düşük ücretle çalıştırmayı hak gören ve onları kolay yönetilebilir olarak düşünen büyük patronun kar hırsı kendisine pahalıya mal oldu. mücadele tecrübesi olmayan, sendikadan ancak bireysel destek alabilen ancak kararlı, gücüne ve mücadelesinin haklılığına inanan kadınlar, o yıllarda bütçesi hindistan’dan daha büyük, çok uluslu şirket ford’u dize getirdi..

    işçi kadınların grevi, bir süre sonra arabaları koltuksuz satma noktasına gelen ford’un üretimini durdurdu. dikişçi kadınların emeğinin araba üretimindeki öneminin büyüklüğü tartışması ise böylelikle son buldu. kadınların ücretleri, aynı işi yapan erkeklere oranla yüzde 92’ye kadar yükselirken, grevin üzerinden geçen iki yılın ardından ingiltere’de “eşit ücret yasası” çıktı."

    http://haber.sol.org.tr/…ze-getiren-kadinlar-199095
  • az önce trt 2'de kadının fendi adıyla gösterilen film. filmin sonundaki gerçek görüntüleri görene kadar olayın tamamen böyle cereyan ettiğine inanmamıştım. helal olsun kadınlara!

    bu arada trt 2 sanki abisinin haksızlıklarına karşı gelen küçük kardeş gibi olmaya başladı. bir kanalda abdülhamit gösterilirken diğer tarafta güce tapan sendika liderlerini göstermek neyin kafası trt?
  • içinde bulunduğumuz 8 mart itibariyle trt 2'de gösterilmekte olan filmdir.
hesabın var mı? giriş yap