• mozart'in tam adi "wolfgangus theophilus johannes chrysostomus mozart"ti. babasi önce wolfgangus'u wolfgang'a çevirdi, sonra johannes chrysostomus'u atti. bu johannes chrysostomus da 4. yüzyilda istanbul'da yasamis, adina sonradan besteler de yapilmis bir piskopostu, ve anma günü mozart'in da dogumgünü olan 27 ocak'a geliyordu.
    theophilus ise latincelestirilmis, yunanca bir isimdi ve tanri sevgisi anlamina geliyordu. mozart bunu begenmedi ve daha hos tinili, italyan-latin kökenli amadeus'a çevirdi, ki bunun tam karsiliginin almanca gottlieb ismine denk geldigini de belirtmek istiyorum, bu isme de rastlariz zaman zaman mozart'in adinin yaninda.
    fakat su da var ki, mozart amadeus'tan ziyade fransiz-viyana usulü amadé derdi kendine, imzasini da "wolfgang amadé mozart" diye atardi yer yer. en azindan bir konseri sirasinda kendisine israrla uzattigim peçeteyi öyle imzalamisti, durur hala, baktikça anarim.
  • bu büyük müzik ustasının yaşamı boyunca başlığına bir tek entry dahi girilmemiş olması, ancak ve ancak vefatından sonra başlığının açılıp altına seksen küsur entry dizilmesi de ayrıca üzücüdür. sanata ve sanatçıya toplumumuzun gereken değeri hala vermediğinin, oturup rondo alla turca dahi yazsa hayattayken el üstünde tutulmadığının acı bir kanıtıdır.

    (bkz: ne yazık)
  • 1763'te viyana sarayinda daha 6 yasini doldurmamisken konser verir. imparatorice maria theresia'nin huzuruna cikarken ayagi kayan wolfgang'i, imparatoricenin kizi ve gelecegin fransa kralicesi marie antoinette'in yerden kaldirmasi uzerine wolfgang buyuk bir ciddiyetle "bana karsi cok iyi davrandiniz. buyuyunce sizinle evlenecegim" der.
  • "bütün dahiler göklere uzanır.
    mozart ise gökten inmiştir."
    albert schweitzer
  • sanırım yaklaşık dört yaşlarında, bir gün kiliseye gider. çok güzel bir ilahi çalmaktadır.* mozart kilisedeki din görevlisine bu ilahinin notalarını istediğini söyler. kilise görevlisi veremeyeceğini, böyle bir şey yapamayacağını söyleyerek mozart'ı tersler. bunun üzerine mozart, ''peki aynı eseri bir daha ne zamn dinleyebilirim,'' diye sorar. papaz, ekşi bir yüz ifadesiyle ''önümüzdeki sene, bu gün...'' der. seneye aynı gün mozart elinde kağıt kalmle ilahiyi dinlemek için gelir... * * ilahi nihayet çalmaktadır... bittikten sonra din görevlisinin yanına gelir ve ''alın size ilahinin notaları'' der. çalan ilahinin notalarını gören din görevlisi şaşkınlık içinde bakakalır.
  • hızlı calmanın yavas calmaktan daha kolay oldugunu söyleyen dahi...sonucta hızlı calınan bir eserde bir iki nota arada kaysa gitse bile kolay kolay fark edilmez.yavas calınan eserde ise her notanın hakkını verebilme ve yorumlayabilme yetisine herkes sahip olamaz..
  • insanlar ikiye ayrılır: mozart sevenler ve beethoven sevenler. birinci gruba girenler neseli, sakacı, isikli ve cocuksudur. ikinci gruptakiler ise ciddi, karanlik ve agirdir. ben birinci gruba giriyorum.
  • isminin okunuşu sıkça sorun yaratan bir bestecidir.
    çoğu zaman soyadı "mozart" olarak, yani yazıldığı gibi okunur ama bu tamamen yanlıştır. almanca bilen insanlar, ya da en azından lern mit uns diye bir şeyin varlığından haberdar olanlar, bu kelimeyi "motsart" olarak okumamız gerektiğini söyleyeceklerdir.
    almanca bilmeye de gerek yok ya aslında, klasik batı musıkisini, trt radyo 3 ayrıcalığıyla yaşayan insanlar da zaten, yıllardır oradaki spikerlerin "wolfgang amadeus mozart" ı nasıl sunduklarını, telaffuz ettiklerini bilirler.

    eğer ki bir kişi klasik müzikten ve mozarttan bahsediyor, ama adını yanlış teleffuz ediyorsa, birisi "motsart" diyince alaycı bir gülümsemeyle "motsart değil mozartdır o ahaha" diyorsa, büyük ihtimalle o kişi ya gerçek bir klasik müzik dinleyicisi değil, öyle görünmeye çalışıyor, ya da ne öğrendiyse kulaktan dolma bilgilerle öğrenmiş..

    "yau bize ne almanca okunuşundan kardeşim, türkçe böyle okunur bu" diyenlere de sorarım o zaman, justin timberlake i nasıl okuyorlarmış? /castin timbırleyk/ diye di mi?..
    koskoca mozart da, en azından justin timberlake kadar kendi dilinde isminin doğru telaffuz edilmesini hak etmiştir sanırım.
  • dahilerin dahisi mozart'ın hayatına dair araştırma yapanlar için ablası maria anna'nın ve kendisinin günlükleri, mektupları büyük kaynak olarak kullanılmış. şöyle bir özelliğini okudum sevgili mozart'ın. kuşları o kadar severmiş ki.. 34 kreutzer vererek viyana'da bir dükkanın önünden geçerken ötüşünden çok etkilendiği bir sığırcık kuşu satın almış. hatta onun çıkardığı seslerden k453-'ein musikalischer spass' konçertosunu yaptığını söyleyen müzik tarihçileri var.

    sığırcık kuşu, 3 yıl boyunca mozart'la yaşamış. beste yaparken omzuna konar, piyanosuna eşlik edermiş. ve bunu günlüklerinden biliyoruz, mozart sığırcık kuşu öldüğünde çok üzülmüş, onun için bir anma töreni ve sonra da rahip çağırıp eksiksiz bir cenaze merasimi düzenlemiş. törende sığırcık için yazdığı şiiri okumuş.
    tabii şiirin aslı almanca..

    here rests a bird called starling,
    a foolish little darling.
    he was still in his prime
    when he ran out of time,
    and my sweet little friend
    came to a bitter end,
    creating a terrible smart
    deep in my heart.
    gentle reader! shed a tear,
    for he was dear,
    sometimes a bit too jolly
    and, at times, quite folly,
    but nevermore
    a bore.
    ı bet he is now up on high
    praising my friendship to the sky,
    which ı render
    without tender;
    for when he took his sudden leave,
    which brought to me such grief,
    he was not thinking of the man
    who writes and rhymes as no one can.

    ve kime neyi hatırlatır bilmiyorum ama kuşuna bile anma töreni düzenleyecek, ardından şiir yazacak kadar hassas bir kalbin, çok soğuk, karlı bir aralık ayının beşinci gecesinde öldüğünde arkasında çok hüzünlü bir hikaye bırakmış olması, gördüğü derin vefasızlık çok üzücü. mozart'ın ölümü ilginç, çünkü hâlâ araştırılıyor bu. ölüm sebebi kesin net değil ama şu son sözleri net.. "ölümün tadı dudaklarımda.. bu dünyadan olmayan bir şey hissediyorum." ayrıca saraya yakın olan ve çok daha fazla para kazanan antonio salieri, mozart'a zehir verdiğini itiraf etmişti, ama ölüm döşeğinde ve sayıklıyor olduğundan ona inanan olmadı. ölüm sebebi doğrulanamadı lakin zehirlendiği de varsayımlar arasında. çünkü binbir türlü entrikayla konserleri, operaları engelleniyordu. salieri'nin çok defa başarısız intihar girişimleri de
    bu iddiayı güçlendirmişti. kıskançlıktan zehirledi mi zehirlemedi mi bilinmez fakat psikolojide salieri kompleksi terimi olarak yerini aldı.

    daha hazin olanı, öldüğünde tüm eşyalarına 500 florin değer biçildi ve bıraktığı toplam borç 3000 florindi. çok soğuk bir gecede öldüğü için basit bir kilise ayini düzenlendi. beş-altı kişi katıldı törene. soğuktan hiçbir yakını mezarlığa kadar gitmediği için mozart'ın keten bir torba içindeki cesedini, viyana fakirlerinin sahipsizleri için hazırlanmış toplu bir mezara attılar, işaret koymadan üstünü kapattılar. daha sonra birkaç arkadaşı mezarın yerini aradı fakat bulunamadı. işte 35 yaşında bu dünyadan ayrılan, 600'den fazla eser bırakan bu adamın ne bir mezar taşı, ne üzerine çiçek koyacak mezarı bile yok. bugün onu yere göğe sığdıramayanlar nerede yattığını bile bilmiyorlar.
    ne hüzünlü..

    ve geçtiğimiz hafta onun şehri salzburg'u gördüm. hem doğduğu hem yaşadığı müze haline getirilen evi dolaştım. her ne kadar mozart pazarlama malzemesi haline getirilmiş olsa da, her ne kadar ruhsuz gözüken mozart hediyelikleri, çikolata ve bestecinin peruklu, kırmızı ceketli kılığına büründürülmüş bilumum gıda malzemesi, likör şişeleri karşımıza çıksa da o güzel, eşsiz ruhu her yerdeydi sanki. sanki her yerden çok sevdiğim grosse messe tınıları yayılıyor ki öyle gerçekten şehrin her yerinden ayrı bir mozart bestesi duymanız hatta kendinizi uçuşan notalarda hissetmeniz mümkün.. yani aslında şehrin kendisi bir konser salonu gibi..

    hagenauer evi olarak da bilinen getreidegasse, 9 numaradaki dışı sarı boyalı ve cephesinde kocaman harflerle 'mozarts geburtshaus' yazılı apartmanda doğmuş mozart. alçak tavanlı, pencerelerinden şehre bakan, mütevazı bir ev. sanki yedi yaşındaki küçük mozart'ın küçük kemanı karşıma çıktığında o neşeli, çocuk, masum hali canlandı gözümde. ya da başka bir odada mozart'ın bir tutam saçı..
    hayat nasıl da fani, ama yaratıcılık nasıl da bir o kadar sonsuz. geriye bir tutam saç kalmış hüzünlü bir hatıra olarak. bir kenarda giydiği ceketinden birkaç düğme, bir kenarda sihirli flüt'ü bestelediği klavikordu.
    35 yaşında yolun yarısına gelmesi gerekirken, sonuna gelen, mezarı dahi olmayan o muhteşem mozart'tan geriye kalanlar sadece bunlar, hepimize armağan ettiği o eşsiz besteler, o ölümsüz eserler. tek aklımda kalan şey, “güzel anılmak, güzel hatırlanmak ne kıymetli” olduğuydu.

    bir de ilginç bir anekdot daha gözüme çarptı. minik mozart'ın saray üniformasıyla klavikord başında bir portresi var. çünkü mozart'ın dans müzikleri kraliyet sarayındaki ünlü balo salonunda sıklıkla çalınırdı. kraliyet sarayına bir gösteriye gittiği, mozart'ın bu ziyarette maria theresia'nın kızı, kendisinden sadece biraz büyük olan, geleceğin fransa kraliçesi, fransız devrimi kurbanlarından, giyotinde kabak başına patlayan marie antoinette ile olan karşılaşması. cilalı parkede kayıp düştüğü için mozart'ın yerden kalkmasına yardım eden marie antoinette'in bahtsız talihi gözünüzün önüne gelmemesi mümkün değil. bir ürperdim açıkçası. ama o zaman 6 yaşındaki mozart bu olayın ardından marie antoinette'e bir gün kendisiyle evleneceğini söylemiş. ikisinin de sonu zamansız, kederli olsa da ne tatlı bir anı bırakmışlar.

    salzburg gerçekten mucizevi besteciye ana vatan olacak kadar rafine estetikte, zarafette bir şehir.. onun karakterize duygusal derinliği, melodik güzelliği tüm şehri kuşatmış gibi.
    tipik bir ortaçağ mimarisi var. mozart'da bu kentle bütünleşmiş. hani bazı kentler vardır isimlerle bütünleşir, mesela prag denildiğinde kafka düşer akla, ya da paris'de victor hugo'nun izlerini ararsınız. elbette şehirde görecek daha pek çok güzel şey var ama akılda kalan bir sanatçının 35 yıllık ömürle kimsenin bilmediği küçük şehri popüler bir destinasyon haline getirmesi ve çağlar ötesine miras bıraktığı sınırsız müziği.. aynı zamanda hem doğduğu ama bir o kadar da süründüğü şehri ihya etmiş olması..

    onun içindir ki, vaktiyle büyük dâhi beethoven için söylenen bu cümleyi mozart için uyarlamak da çok güzel, çok doğru..
    “o, zamanının bir çocuğu idi, fakat onu örten gök bütün zamanlara kubbe olan bir göktü.”

    yine bunu fazıl say'dan okumuştum ve bu tanımı çok sevdim.

    mozart için şöyle derler; "bütün büyük besteciler gökyüzüne ulaşmaya çalışanlardır, mozart ise gökten inendir.”

    peki bunu niye derler?
    filozof nietzsche basit bir cevap veriyor bu soruya; "iyilik dolu esintisiyle içimizdeki çocugu hatırlattığı için.”

    öyle;
    ne güzel söylemiş iyilik erdeminin insan üzerindeki etkisini.. her ne kadar salieri “sanatta iyilik olmaz” dese de, hayatı daha yürekten algılayabilme, görebilme yetisinin vücut bulmuş hali gibi bin yılın dehası mozart..

    *hem sığırcıklar, hem kuşların doğal tarihi hem de mozart'ın evcil hayvanı ile ilişkisi hakkında “lyanda lynn haupt” “mozart's starling” adında ilgilenenler için çok güzel bir kitap.

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    edit: @osuruktan teyyarenin kabin amiri isimli yazar bir ekleme paylaştı.

    " ... k453-'ein musikalischer spass' konçertosunu ..."

    453 kochel-katalog numaralari mozart yapiti onun 17. piyano koncertosudur, 3 bolumludur ve evet, 3. bolumun ana temasi rivayete gore mozart'in kusunun ottugu bir melodiymis.

    https://en.wikipedia.org/…ki/piano_concerto_no._17_(mozart )

    "the finale is a variation movement whose theme was sung by mozart's starling. "

    ote yandan "ein musikalischer spass" / "bir muzikal saka" baslikli yapitin katalog numarasi 522, yapit bir koncerto degil bir divertimento (eglence muzigi), 4 bolumlu ve bu yapitta da kusun seslendirdigi kimi temalar olabilirmis:

    https://en.wikipedia.org/wiki/a_musical_joke

    "for a reading of some elements of this composition to the sounds made by mozart's pet bird, see mozart's starling"

    https://en.wikipedia.org/wiki/mozart%27s_starling

    "to the ears of west and king, many elements of mozart's a musical joke (1787) also "bear the vocal autograph of a starling"

    ozetle soz konusu iki yapit var:

    * 17. piyano koncertosu, sol major, kv. 453,

    * a musical joke (in german: ein musikalischer spaß) k. 522, (divertimento for two horns and string quartet

    https://youtu.be/bez5qxp4m2y?t=1279
  • hakkinda bir takim sözlük yazarlarinin milos forman´in amadeus filminde gördükleri kurgu sahneleri ansiklopedik bilgi zannedip sözlüge yazdiklari bestecidir.
hesabın var mı? giriş yap