413 entry daha
  • bu kadının britney ve xtina'yı geride bırakarak kendi jenerasyonun *en başarılı ismi olmuş olması bana nedense çok ilginç geliyor. beyoncé de aynı jenerasyonda; ama onu bu üçlüyle pek aynı kefeye koymuyorum. o hem solo kariyerine daha geç başladı hem de bu üçlüden ziyade r&b şarkıcılarıyla karşılaştırıldı doğal olarak.

    neyse, tekrar pink'e dönersek 1999-2000 döneminde pıtırcık gibi türeyen 1979-1981 arasında doğup late teenlerinde çıkış yapmış şarkıcılardan biriydi. pembe saçları, sert imajı ve şu an kendiyle özdeşleşen müziğinden çok farklı tınlayan bir r&b albümüyle çıkış yapmış ve sarışın pop prensesleri, boyband'lar ve amerikan marketini fethetmeye çalışan latin şarkıcıların karşısında popülarite konusunda ilk round'da yenik düşmüştü. pink'i pink yapan albüm ise, r&b'yi terk edip pop rock müziğe geçiş yaptığı missundaztood isimli ikinci albümüdür. bu albümdeki müzik, hem o cool imajına hem de sesine daha iyi giden tarzdı şüphesiz ki. bu albümle ilk albümden çok çok daha başarılı olan pink, bu başarının gazıyla üçüncü albüm try this'de tarzını bir adım daha sertleştirmişse de bu albüm missundaztood'un aldığı olumlu tepkiyi alamamış ve ilk albümünden bile daha başarısız olmuş. işte bu albümün başarısızlığıyla birlikte pink, kuzey amerika'yı atlayarak avrupa turnelerine odaklanmaya başlamış ve avrupa'da kendisine çok sadık bir dinleyici/konser katılımcısı kitlesi edinmeyi başararak belki de bugünkü başarısında en önemli etkenlerden biri olan sadık bir fan kitlesi edinmeyi başarmış. avrupa radyosu, amerikan radyosu gibi ageism olayına takılmaz mesela. veya amerikan radyosu kadar tek müzik türünün domine ettiği bir radyo değildir. bu markete yatırım yapmak pink'in kariyerinde attığı en akıllı adımlardan biridir bence. try this, i'm not dead, funhouse turnelerinde pink amerika'da lütfen konserler vermişken, avrupa şehirlerinde sayıca çok fazla konserler vermiş. ve şu an bu emeğinin karşılığını kendisinden daha popüler isimler avrupa turnelerinde bilet satma konusunda zorlanırken büyük çapta arena ve stadyumlarda peynir ekmek gibi bilet satarak alıyor.

    amerika konserlerine tekrar geri dönmesi ise 2012'deki the truth about love albümüne kadar olmamış. 4. albüm i'm not dead hatırı sayılır başarılara imza atsa da, pink'in missundaztood ile eriştiği başarıya gerçek anlamda geri dönüşü ancak funhouse ile olabilmiş. o zamandan beri de ilginç bir şekilde grafiği düşmüyor. the truth about love ve beautiful trauma da en az funhouse kadar başarılı olmuş.

    kariyeri oldukça sallantılı bir başlangıca imza atan bu kadın, 2008'den itibaren adım adım jenerasyonunun ticari anlamda en başarılı ismi haline geldi yani. bunda bir başka etken de 2001'de ikinci albümüyle kendi sound'unu bulduktan sonra bu tarzdan hiçbir zaman tam anlamıyla uzaklaşmadı. ilk albümü saymazsak, en farklı işi try this mesela, en başarısız işi. ondan sonra müziğinde gerçek anlamda risk almadı hiç. dönemdaşı christina aguilera sürekli tarz değiştirmesiyle birçok fanı kendine yabancılaştırmıştır mesela. bir albümü seven diğerini sevmedi. ama pink'in i'm not dead albümünü seven %80 ihtimalle the truth about love'ı da sever, beautiful trauma'yı da. bu tutarlılık kendisine sadık bir hayran kitlesi olarak geri döndü.
67 entry daha
hesabın var mı? giriş yap